izmir'in kızı deniz, denizi kız kokarmış ya işte bunu urlada görebiliriz. ayrıca bu aralar televizyonda pek bir tanıtımını görür oldum; ve bundan nefret ediyorum. ortam yeri yapacaklar ki olmaya da müsait bir yer hem güzel hem ucuz.lakin domatımızı, bamyamızı, tütünümüzü ekcek yer bulamaktan, hafta sonu sirf hatun kesmek * için gelecek yaratıklardan da korkar olduk. ki böyle bir sorun hiç bir zaman da olmayacak umuyorum.
ayrıca:
iskele semtinde de belediyeye ait (gbkz: urit) adında bir restorantı da vardır. 2 katlıdır. denize karşı rakı-balık için ayrılan bölüm alt kattadır. üst tarafıda hoş bir kafedir.
ömür törpüsü, izmir'in güdük kalmış sahil kasabası. böyle olması daha iyidir belki.
onun dışında birkaç yıldır amerikan üssü kurulacağı yönünde bir söylenti de vardır urla'ya. haberlerde senede bir görebilirsiniz bu iddiayı. işte gene olmuş: http://www.skyturk.tv/news.jsp?c=1&newsid=77561
cagdas bir kultur merkezi olmasinin otesinde, ayni zamanda liman kenti olma ozelligi ile her donem gundeme gelmis ve tarih boyunca ilgi odagi olma durumunu hic kaybetmemistir. Ozellikle, 15. 16. yy'larda yasamis olan Piri Reis, yazmis oldugu Kitab-i Bahriye'sinde Urla limanina yer vermistir; Urla'nin girintili cikintili koylarini, ruzgarin hangi yonden estigini belirtmis. Ote yandan adalarin durumunu da dile getirmistir. Ancak bahsettigi adalarin bugunku adlari oldukca degisik; cesitli kaynaklara gore, Piri Reis'in Urla hakkindaki notlarindan alinmis bazi bilgiler su sekildedir; Kiliseli denen bir Ada ve onun etrafindaki Kosten Adasi, burasi sarp kayalik oldugu icin karaca geyikleri yasadigindan, mermer direkli sarniclardan gemicilerin su aldigindan bahseder. Karantina Adasi da Yolluca olarak gecer. Piri Reis'e gore 'burasi Anadolu sahiline bir mil uzakliktadir.
yüksek ağaçların denizi yutmuş gibi gözüktüğü, nerde bu sahil derken denizin birden karşınıza göz alıcı mavilikte serildiği italyan kasabası kıyılarını andıran izmirin güzide bir ilçesidir. Hele de temmuz ayında gidildiğinde denize sıfır kafelerde çayınızı, kahvenizi, kolanızı ya da buz gibi biranızı yudumlarken atlamamak için kendinizi zor tuttuğunuz bir yerdir de kendileri.
balıklıova diye bir beldesi mevcuttur. hatta buraya köy de denilebilir. denizi mükemmeldir. eğlenmek değil kafa dinlemek için gidildiyse tam aradığını bulur insan mutlu, huzur dolu olarak evine döner. fakat monotonluktan sıkıldığı için tatile gidiyorsa burası pek ona göre değildir.
huzur bulunan yerlerdendir. şirin, sıcak, tarihi, doğal, şehirden bıkılınca kaçılası, denizle iç içe bir ege ilçesidir. izmir'e yarım saattir.
ayrica;
(bkz: iyte)
(bkz: tanju okan)
biz geldik hiç böyle karşılanmadık sol frame de nickimiz tavan yapmadı bu ne cinsel ayrımcılıktır şeklinde çemkirebileceğim lakin entry girerken ne gereği ve böyle ayar vermenin diye düşünüp çemkirmekten vazgeçtiğim yazar
beyazıt öztürk le bir yakınlığı olduğu sözlük yazarlarınca tahmin edilen yazar.
tanımdan sonra gelelim şahsi görüşlere:
bana beyaz hakkındaki bir entrymle alakalı defalarca mesaj atmışlığı ve "beyaz proğramına(!) kaliteli insanları çıkarır. sezen aksu, ajda, nilüfer gibi" şeklinde ayar vermişliği vardır.
bi de bu mesajın devamına "bunları okanda göremezsin okanda sadece esra ceyda kardesler yılda 4-5 defa cıkarlar. (aynen)" şeklinde birşeyler iliştirmiş. iyi de ben okan bayülgen hakkında bir şey demedim ki? neden bana okan bayülgen i yeriyorsun?
1200 küsür entry içinde henüz hiçbir özel mesajı ifşa etmişliğim yok. bana gelen mesajlardan bıktım ve buna bir "dursana olm" demek istiyorum.
hakkında yazılanları da okuduktan sonra öyle tahmin ediyorum ki bir şov programı sonrası onca kişi arasından sıyrılmayı başarıp beyazla yanyana fotoğraf çektirmiş ve facebook profiline koymuş. fotoğraftan dolayı kendini onu savunmak zorunda hissediyor.
gönderdiği hakaret dolu ve onur kırıcı (kırmaya çalışmış en azından ama ona da azbuçuk dilbazlık gerektiğinden becerememiş) mesajları sebebiyle an itibariyle çaylaktır. çaylaklığı kaç gün sürer bilinmez. bundan ders alır mı o da bilinmez.
diyelim bir masa var önümde
elimde bardak
oturmuş içiyorum
bardak mı urla mı tuttuğum?
bardağı masaya tak!
vurdum mu vurdum masaya dönüyorum
urla, uzak, uzak, uzak
diyelim oturmuş yazıyorum
birden duruyor kalem
bir görüntü ak kağıtlarda
ev ev sokak sokak
yine urla oluyor konum
bir ağız mızıkam var
üflüyorum
re mi fa sol la
bir es mi giriyor araya
ya urla?
bardak değil o baylar
tak!
masaya vurduğum
hak arıyorum
düpedüz hak!
bütün mahpus kasabalar
küçük ölü kentler
soyulan tarla tarla
onlardan biridir urla!
yavaş yavaş sarhoş oluyorum.
necati cumalı
necati cumalı'nın yaşadığı yer. öldükten sonra evi müze haline dönüştürülmüştür.
Kalk eğme başını delikanlı
Üzülme
Sar yükünü ne varsa
Türkülerini, hasretini, yoksul günlerini
Topla al bütün hüzünlerini
Bu akşam yola çıkacağız tutunup ay ışığına
Karanlıklar arkamızda kalacak delikanlı
Dönüp bakma
Sen özgürlük üstüne
Ben umuda dair türküler tutturacağız içimizden
Geceyi it havlamalarından
Çakal seslerinden geçeceğiz korkma
ilk molada öfkemizden yiyeceğiz,
Azığımız yok, ağzımız dolusu sövgüler olacak
Sonra, bir Adıyaman tütünü sarıp ikimiz içeceğiz,
Sakın unutma;
Ve şafak sökümünde yeniden düşeceğiz yollara
Gün düşecek üstümüze tepelerden delikanlı
Yıkanacağız ilk ışıklarında umudun
Dağlarda kekik,
Kıyılarda hayıt kokusu sinecek üstümüze
Geçerken Bademler;
ikinci molamız olmayacak.
Sıkacaksın dişini dayanacaksın
Vardık mı Urla Beleni; ne
Denize bakacağız doya doya
Masmavi düşlerimiz olacak.
Şarkılarını dinleyeceğiz uzaktan martıların
Zeytin ağaçları göreceğiz gözlerimizin dolusu
işçileri, köylüleri
Üveyikler kalkacak ellerimizden
Yeniden sevdaya düşeceğiz delikanlı Urla Beleni;nden
Hadi kalk
Hadi bekletme beni