"Acaba dublaj kullanılmayan oyuncusu var mı?" diye düşündüğüm dizi. Dublaj dediğin gerekince kullanılır. Roksen Lülü, Özlem Yılmaz, Sinem Öztufan, Serhan Yavaş, Buğra Gülsoy, Aylin Arasıl , Ceren Çanakçı (daha da farkedemediklerim olabilir...) bu kişilerin hepsi dublaj yapıyor ve yapmacık geliyor insana. Seslerin verdiği iticilikten sahneler sevimliliğini yitiriyor. Mesela Büyük Yalan'da Sinem Öztufan'da aynı dublaj vardı, Yemin'de Serhan Yavaş'ta aynı dublaj vardı, Zoraki Koca'da Özlem Yılmaz'da aynı dublaj vardı. O zaman tek olduğu için sorun olmuyordu. Ama hepsi bir araya gelince insana çekici gelmiyor. Ayrıca hem senaryo hem de mekan açısından orjinal bir yanı yok. Senaryo her zamankinin biraz değişiği, mekanda istanbul yani...
ratinglerini görünce bu ülkenin insanlarının beni dumura uğrattığı dizi.
saçma konu, absürd oyunculuk bunlar önemli değil canım iki ağlak tip, biraz entrika bir de koy kıraç müziğini olsun bitsin. he bir de oyuncuların iç sesleri asıl beni koparan nokta da o zaten hepsi şair mübarek....
kimlik karmaşası yaşayan bir adamın hikayesi, hakkı-harun. ama benim ilk gördüğüm andan itibaren dikkatimi çeken bu adamın aşırı derecede brezilya dizilerindeki heriflere benzemesi. heran bi yerden marimar çıkacak gibi hissediyorum, çok kötü lan.
şu an misafir olması nedeniyle izlemek durumunda kaldığım dizi. çiğ yumurtanın akını lop diye yutarken bile daha az midem kalkıyor. bu kadar gerizekalı dizimi olur amk.
edit: dizi hakkında olumsuz yorumlar yaptığım için bilgisayarın başına geri gönderildim.
--spoiler--
harun kaza yaptığında kızın sadece 'haruun haruun' diye bağırması ve kameranın 3 zoomla ilk arabaya yaklaşması, sonra 2 zoom ile kıza yaklaşması beni benden almış, yaprak dökümüne bırakmıştır.
yahu kızım, sevgilin ölüyor orda bi bagajı aç, bir ilk yardım çantası çıkar, yaralarına turnike yap. yok ya bu kızın sevgilisi kesin ölür.
ha bi de sözüm sana senarist. adam ölüyor orda, kızın adamı yaşatmak için söylediği cümle;
'ölme harun daha bebeğimiz olacak bizim'
hadi harun salak diyelim bu sözle hayata tutundu, bir gün aynısı başka bir gencin sevgilisinin başına geldiğinde
'ölme necati daha bebeğimiz olacak bizim'
dese, necati kafasını cama vura vura kendini infaz etmez mi ey senarist?
--spoiler--
sırf bu kızın ufak kardeşi için izlediğim dizidir. zira çok sevimli.
hala bitmedi. bekliyorum bir sabah tv yi açtığımda unutulmaz final fragmanını görmek ümidiyle yaşıyorum ama olmuyor işte.. yeni bölüm yazısını görünce kahroluyorum.
atv'nin dizilerinden biridir. dizide kimin eli kimin cebinde belli değildir. konunun çok absürt olmasına rağmen kendini izlettirmeyi başaran bir yapım.
iğrenç ötesi, tarih tekerrürden ibarettir lafını şiar edinmiş dizi.
hayır şu ana kadar izlediğim sahnelerin yüzde 90ı şu şekilde ;
-eda seni görmeliyim
-olmaz, ablama bunu yapamam
sonra buluşurlar, otururlar, gülüşürler. sonra bir daha görüşmeyeceğiz bu sondu diye gider kız. sonra diğer bölümde tekrar aynı şey olur.. hatta bu buluşmalardan birinde ortaya bir çocuğun çıktığını yazmam, bu dizide mübalağa sanatının ne kadar ince işlendiğini anlamanıza yardımcı olacaktır.*
bu dizinin karakterleri her cümlede karşısındakinin adını zikretmekte. muhabbet kuşu gibiler. isimlerin vurgusuna takılmaktan senaryo manasını yitirdi. çok amatör, abuk, klişelerle dolu bi dizi ama garip bir aurası var. insan o şaşkınlıkla diziyi sonuna kadar izlemiş olarak buluyor kendini.
az önce aile faciasına ramak kalmasına neden olan güney amerika menşeli pembe dizi mantığıyla çekilen skindirik dizi. peder karadenizin bilimum yerel kanallarında zap üstüne zap horonlarken validenin sizde çok bencilsiniz nidalarına, pederin kumandayı naykvari fırlatışına ve aq televizyonunuzunda feryat figanına varan tepkilerinin havada onlarca çeşit gazla zir u zeber oluşuna kadar daha sayamacağım birçok sonuca neden dizi.
başrollerinde neden o sevimsiz iki kızın oynadığını anlayamadığım dizidir.melda rolundeki kız ztn tuhaf yürüyen iri yarı birşey,sanki üstüne yürüyor seni dövecek gibi yürüyor azcık hızlı yürüyünce ve insan tırsıyor.diğer eda olan kızda bi tuhaf kaşlarıyla nolur yönetmenim yakın çekime almayın dedirtiyor.o nasıl bir kaş yapısı,hele bir de dha kalınlaştırmış bu son bölümde onları,izlenmeyesi.
otel tutacak parayı bulan fakat kuru ekmeğin yanına 200 gram peynir parasını denkleştireyemen enişte maduru bir karakterin varolduğu dizi.
evet, dizi süper hiç bir absürtlük bulamadım da sadece buna takabildim. ahahıaha
bu dizi nasıl bi şeydir, anlayamıyorum. kim, neden izliyor, ne anlıyor, oyuncular ne yapıyor, amaç ne?.. hiçbirini cevaplandıramıyorum. hala nasıl yayından kalkmadı onu da anlamıyorum. gözüm takılıyor, bakıyorum, hep aynı şeyler. her açtığımda aynı konu. ne dandik bir dizi, dizilerin yüz karası dense yeridir.
bitmek tükenmek bilmeyen bir "baldız-enişte" fantazisi ve "abla boynuzlama" atraksiyonu üzerine kurulmuş, dallas kıvamında atv dizisi. yok yok, dallas bile olsa daha hayırlı aslında. dallas'tan özür diliyorum. (bu arada atv berbat dizi çekme konusunda fox'u sollamak üzere.)
bir kere bu diziden nefret etmek için o kusunç fon müziği kafidir. (hani bir adamın kendini bir yerden atarmışcasına bağırdığı müzik)
bir korku filmi çekilse, bu müziği rahatlıkla kullanabilirler ve cuk oturur.
ama gelin görün ki bu dizi kim kimin yatağında, kim kimden hamile, kim kimle sevişiyor, kim kime tecavüz ediyor, kim kimi boynuzluyor, bundan kimin haberi yok ve ne zaman öğrenecek? soruları üzerine kurulu.
iki kardeşin dünya da tek adam varmışçasına denyo bir herife aşık oldukları tv nin en boktan senaryolu dizilerindendir. izlemenize gerek bile yok haftalık fragmanları görmeniz yeterli.
atv de bir dizi. konu klasik: adam kızın ablasıyla çıkıyor. sonra kıza kayıyor. sonra ablasıyla evlenmek zorunda kalıyor. sonra kız hamile kalıyor vs. vs. birkaç bölüm izledim sonra kestim tabi. hala tutuluyor olması şaşırtıcı.
salak eda ile aptal melda'nın aynı adama aşık olduğu dizi. adam ilk eda'yı mindikleri hamile bıraktı. Simdi fragmanı gördüm diğer kardeş melda'yıda hamile bırakmış. Bunların birde erkek kardeşi var.
aynı bölüm ve sahneler üzerinden yaklaşık 9 aydır ilerlemeyi başarabilen atv dizisi. ve sanırım brezilyanın soap operalarından bile daha klişe. o kadar klişe ki:
"edaaa sen bana git diyorsun ya yıldızlar sönecek, güneş bir daha hiç gün yüzü görmeyecekk. edaaaa sen beni bir kere terkettin şimdi de gitt diyorsunn yaa ay bir daha hiç gecelerime doğmayacakk..asla eskisi gibi olmayacak hiç bir şey. sevdiğim saçının teline zarar vermeye öldüğüm kadını ve bebeğimizi bir yabancıya bırakıp yabancı olup gidiyorum edaaaa. bu yabancıya veda et son bir kezzz.."
öğğğh!! ıyyyhhh!! yeter be yeter. vallahi insanı hayattan, aşktan soğutuyorsunuz. eda o iğrenç kaşlarıyla hep aynı ağlak triplerde bebeğiyle ,babana bizi bırakıp gitmesini söyledim, gibilerinden konuşuyor. harun o iğrenç kır saçlarıyla hiç de inandırıcı olmayan romantizmiyle denize bakıp açık denizlere ,eda biz ayrı olamayız, diyor. hep aynı kısır döngü. yeterince boka battınız kaçacaksanız kaçın gidin birlikte yurtdışına. herkes kurtulsun. ama gitmeyecekseniz de edebinizle oturun vallahi kusacağım.bir tolga var efendice ortalarda dolaşan, dizinin her eve lazım dürüstlük abidesi saf beklentisiz aşık karakteri. onu da kendilerine benzetecekler.çok korkuyorum.
bu işkenceye tahammül etmek zorunda kalmadığım günler bebek doğunca geçecek sanıyorum ama edanın karnı da ne hikmetse hiç büyümüyor.anneme de atv ye de buradan yalvarıyorum.
