kendi başıma gelen bir pot kırma hadisesi ve akabinde gelişen kuzu çevirme, pardon inek çevirme nasıl yapılır tarifini vericem.
yer: 1. sınıf tıp fakultesi amfisi
saat: sabah 8:00 suları...
Aby'nin ruh durumu: anatomi sınavı öncesi joseph josephlerde!
olay: aby sabah erken gelmiş , o gün olacağı topografik vucut bölgeleri yani kadavra ve maketler üzerinden sorulacak sorulara sahne olacak sınava çalışmaktadır. elinde bir kağıt , kağıdın üzerinde derslerde kendileri damarların öğretildiği maketten birebir çizilmiş damar şekilleri vardır. resim dersi her zaman 5 düşmüş aby , bu güzel resimi enine boyuna inceleyerek ezberlemekte ve o konudan gelecek sorulara kendini hazırlamaktadır. o arada yanında kimse yoktur. ansızın sınıfın kapısından bir inek girer, böğürerek!
- abyyyyy! abyyyyyyyy!
aby irkilir. sağa sola bakar. ''kim lan bu'' ları atlattıktan sonra bir de bakar ki , o arada sınıfa giren kişi , derslerde her zaman en önde oturan , tıpçıların yemiş oldugu inek damgasını tıpçılara dahi en güzel şekilde yansıtma başarısını 1 yarıyılda göstermiş kişidir. onun ismi betüldür... * o bir efsanedir ve aby'nin yanında bitmiştir 8 sularında ve apansız.. aby sitifini bozmaz. çalışmasına devam eder. kendisi çalışmış ve diğer kişilerinde ne yaptıgını ''ayyy ben çalışmadım'' kılıfı ile kontrol etmek amaçlı gelen bu inek aby'ye sorar:
- aby. ne yapıyorsun?
- şu damarlara bakıyorum.
- yaa. nerden bakıyorsun?
- derste maketin resmini çizmiştim belki lazım olur diye. işte burda.
- hani hani? ben de bakayım...
- ben çalışıyordum ama..
- versene sen şunu bana!!!
- ama ama..
kağıdı elinden alır aby'nin. aby toslar ve boynuz darbeleri ile bir darbe alıp , üniversite öğrencilik hayatı başlamadan bitsin istemediği için , razı olur bu gasp hadisesine. aby gider , başka bir not çalışır. o arada betül insanı , yukarda notu evirir çevirir ve gasp hadisesi üzerinden 10 dakika kadar geçmişken der ki;
- ya sen salak mısın??? bu resimden hiçbir şey anlaşılmıyor!
aby döner ve gözünden fıştırmakta olan ateşle beraber aklındaki o soruya cevap arar. o an tek bir şey düşünmektedir;
''ne diyo lan bu inek?''. elbette karşılık vermelidir. aby , çalıştığı amfinin alt kısmından hareket ederek betül insanının yer aldığı , amfinin üst kısmına yürür ve resmi eline aldıktan sonra şöyle bir bakar ve o cevabı yapıştırır:
- vallaha bu resmin ne olduğunu anlayamadığına göre salak olan sensin...
betül insanı duraklar. ''hede hede'' diyebilmiştir o anda sadece. bir çırpıda sorar
- sen bana ne dedin?
aby den contra-atak gelir;
- sen bana ne dedin?
betül;
- ''ya sen solak mısın?'' dedim! sen bana ne dedin?
aby zıçtığının farkına varır ama söz ağızdan çıkmıştır bir kere. üstelik kıvırmaktan başka bir çare de kalmamıştır!!
kırım kırım kıvararak ve tam bir refleksle;
- ben de sana ''vallaha bu resmin ne olduğunu anlayamadığına göre solak olan sensin dedim!! sınava geç kalıyorum gitmem lazım...
apar topar eşyalarını toplar ve döke saça gittiği eşyaları bile toplamaya dötü yemez.. kaçar gider, uzaklaşır aby ama yüzünde dünyaya doğru çevrilmiş hain bir gülümseme vardır o anda...
bundan 5-6 sene önce bir arkadaşım denizli'ye gittiğinde, arkadaşları bunu denizli gençliğinin takıldığı yerlerden birine götürüyor. denizli'de küçük yer zaten, takılacak pek yer yok, herkes belli başlı mekanlarda. sonrasında diyaloglar şu şekilde;
elemanlardan biri: ee koray sana buradan kız yapalım bir tane.. bak bakalım hoşlandığın varsa, ayarlarız belki sana.
koray: aa şurda ki kız çok güzel yaa, hasta oldum..
masada oturan başka bir eleman: hoca o benim kardeşim yaaa..
(koray bu laftan sonra mavi ekran hatası vermiş)
bizim velet var bir tane, benim ufak yeğenim. bir gün alıyor eline çakmağı ve küçük ayısını yakıyor. sonra "anne koooşş ayı kendini yaktı" şeklinde annesine sesleniyor. neyse akşam oluyor, zaten aynı apartmandayız, çoğu akşam ailecek toplanırız . sonrasında kahkahalara boğulduğumuz bir cevap alıyoruz;
yengem: (olayı anlattıktan sonra) yaa işte böyle, suçu gitmiş ayıya atıyor.. salca: oğlum neden öyle ayı kendini yaktı dedin ? hiç peluş bir ayı kendini yakabilir mi?
yeğen: salca abi sen bana, çok sıkıştığın anlarda pembe yalanlar söyle demedin mi?
ev ahalisi: puhahahahahahahahaha
yer: Mersinde bir toplantı
başbakan Erdoğan ve çiftçi arasında geçen diyalog
Erdoğan: Lan terbiyesizlik yapma
Çiftçi: Lan mı?
ERDOĞAN: şu an çiftçiye ne verildiğinin farkında mısın
çiftçi: Benim mahsülüm öldükten sonra mı? 2 senedir anamız ağlıyor
ERDOĞAN: Hadi ananıda al git burdan
ismini vermek istemediğim bir yazarımızın bizi yerlere yıkan hareketidir..
yer :merinos metro istasyonu(bursa 2005)
yanımıza duran yaşlı amca :
-... hastanesi ne tarafta acaba?
yardımsever arkadaşımız elini kaldırıp :
-bu tarafta.
bunun neresi mi pot ?
soran amca kördü..
(bkz: geçen yaz ne yaptığını biliyorum)
türk televizyonlarının "güzide" spor programı telegolde "turgay şeren" in canlı yayında küfür savurmasıyla gerçekleştirdiği olay.
ali sami alkış: galatasaray yönetimi alıp defansta beni oynatsa bu lucescu itiraz etmez valla.
turgay şeren: aaa..yok ebesinin .mı ali sami...
(bkz: hepimiz insanız neticede)
ailesinden iki yıllık bölüm kazandığını saklayıp istatistik okuduğunu söyleyen genç dört yıllık istatistik bölümü öğrencisi ev arkadaşına bu durumunu tembihleyerek bir tatilde memleketine götürür. ev sahibi anne sorar;
- memnun oldum oğlum, sen hangi bölümdesin?
- ben istatistikteyim, oğlunuzda istatistikte.
ilkokulda herkes bahçede toplanmış, hala hatırlamadığım bir sebep yüzünden tüm öğrenciler sırayla çıkıp bir atasözü söylemekte, hoca bana da bir işaret çakarak "çık bir tane söyle de sınıfın şerefini kurtar"*dedi. ben de çıkıp"oku da adam ol, baban gibi eşek olma."* diyip yerime geçtim. sonra baktım ki bütün hocalar bir taraflarıyla gülerken, müdür çıkıp "sanırım bir tonlama hatası oldu" deyip, "oku da adam ol baban gibi, eşek olma." diye düzeltmişti.