mecnun: şu an işletme okuyorum, anadolu üniversitesindeyim.
leyla: açıköğretim ?
mecnun: açık ama ben bir araştırma yaptım öyle diplomada açıköğretim diye yazmıyormuş yani.
erdal bakkal: iskender bu incir reçeli benim dükkandan değil.
iskender: eee?
erdal bakkal: nasıl eee? ne yapıyorsun arkadaş sen? gizli gizli başka bir dükkana gidip alışveriş mi yapıyorsun? süpermarkete mi gidiyorsun? ne yapıyorsun?!
iskender: yaa yürü git.
erdal bakkal: ya bu benim dükkandan değil!isyaaaaaaaaaaaaaaaaaan!
iskender: sesin içine kaçsın erdal. niye bağırıyorsun, evde yaptım incir reçelini.
erdal bakkal: evde mi yaptın?
iskender: evet, evde yaptım.
erdal bakkal: incir reçeli evde yapılmaz aslında, gidilir bakkaldan alınır.
PS. Dedeleri ninelere, gençlere bebelere pamuk şeker!
ia. Hop, versene bi pamuk şeker yiyeyim ya
PS. Hay hay, vereyim hemen.
ia. Bisey dicem, nasıl yapılıyor bu ben çok merak ediyorum. Bi bakayım mi sen yaparken?
PS. (Yapmaya başlar) makinanın ortasına toz şekeri koyuyoruz. Gıda renklendirici katiyoruz biraz da. O şimdi dönecek. Çubuğu degdirdik mi şöyle, olacak pamuk şeker.
ia. Nasıl yaaa??? O şimdi şekerden mi oluyor sadece? Yani... Pamuktan yapılmıyor mu?:(((
PS. Olur mu hiç öyle şey? Adı pamuk şeker sadece...
(Duygusal müzik girer)
ia. Vay be...taam kalsın hacı o zaman istemiyorum ben pamuk şeker.
( ve ismail abi elleri cebinde üzgün ve düşünceli bir şekilde gider...)
Bu sahne en az beni de ismail abi kadar sasirtip üzmüştü. Ben de bilmiyordum pamuk şekerde pamuk olmadığını. Kahrettim, hâlâ da pamuk şeker yemiyorum.
(Diyalogları tlf klavyesi ile kendim yazdım. Bir kaç "ya" yı atlamış olabilirim.)
iskender: Biliyormusun ismail, mecnunun en sevdiği tatlı tulumbadır.
ismail: biliyorum. En ucuzu o çünkü.
iskender: Nasıl?
ismail: Şimdi baklava dünya para ya iskender abi, o yüzden tulumba seviyor. Yoksa tulumba sevilir miymiş Allah aşkına? Adı üstünde tulumba. O yüzden hep Mecnun sana tulumba aldırırdı. Derdi ki ''Şimdi babamın cebinde parası yoktur, Şimdi babam üzülür, alamazsa utanır.'' derdi. O yüzden tulumba aldırırdı sana. Çünkü çok güzel bir çocuk yetiştirdin iskender Abi.
ismail abi : adın ne ki senin?
şekerpare: şekerpare
ismail abi: ya şekerpare diye isim mi olur muymuş? nasıl isim o tatlı ismi gibi.
şekerpare: babam koymuş adımı. benim babam biraz deliydi de.
ismail abi: şşt! ama oldu mu ama şimdi hiç! insan babasına öyle der mi? ağzından çıkanla kulağının duyduğunun, tuttuğunun.. çok güzelsin!
şekerpare: efendim?
ismail abi: insan hiç babasına öyle şey der mi? ayıp ama! ne kadar yakışıksız, ne kadar ayıp, ne kadar güzel gözlerin var!
şekerpare: yarın bana buraları gezdirir misin?
ismail abi: burda gezecek hiçbir yer yokki. bu sahil var o kadar.
şekerpare: o zaman bizde başka yerleri gezeriz, tabi işin yoksa?
ismail abi: yok işim yok. işsizim ben. alahım hayatımda işsiz olduğuma bu kadar mutlu olduğumu bilmiyorum. iyki işsizim ya
şekerpare: tamam o zaman yarın görüşürüz.
ismail abi : görüşürüz hacı!
sanırım burada bu diziye gönül vermiş çok kişi var. heyyy bende sizden biriyim hadi birazcık analım isterseniz.
ismail abi : mecnun! atlayayım mı aşağı?
mecnun : niçin atlıyorsun aşağıya ya ölürsün ölürsün!
ismail abi : ya hala ölürsün diyor ya... oğlum aklın mantığın kesmiyor mu senin ? ben sigortalıyım, sigortalıyım ben
nurten : düşünsene erdal mesela ben ölmüşüm. sen de aynı durumda olmaz mısın sanki?
erdal bakkal : yoo olmam. ben bakkalım nurten. müşteri gelip gidiyo, nasıl anlaşıcam ondan sonra onlarla. konuşmam lazım. olmaz. batar dükkan batar vallahi. kusura bakma, hiç kusura bakma ama ben konuşurum tutamam kendimi.
son bölümde erdal bakkal'a ne üzülmüştüm bee !
sizlerden de bekliyorum bir sürü var ama yazmayayım dedim.