ilkokul çocuğunun kuş kadar aklına göre soyut kalan her konuyu elma, armut, fındık, keçiboynuzu, hububat, baklagil vb. kullanarak, somutlaştırıcam diye kendini paralayarak izah etmek zorunda kalan ilkokul öğretmenin mesleğinde ne denli başarılı olduğunu kanıtlayan bilgilerdir.
ama onu asla takdir etmeyeceğim. yıllarca kükrer gibi bir ses zihnimde çınladı durdu şu kelimeler:
'komşuya gideriz bir onluk alırız'
össlerde, kpsslerde, bilumum yazlı-sözlü sınavlarda içimden rakamları sayıklarken söylemek mecburiyetinde kalıp dakikaları haybeye yedim. bol bol test çöz dediler, yaptım. o sorunun kısa yolu var dediler, kulak kesildim. hızlandıramadım. eğer yandaki komşuda da (bak hala komşu diyorum) onluk yoksa te ötekine atladım, hepten s.çtım, felaketim oldu.
eveet, bu başarısızlık öyküsünü de gür sesli ilkokul öğretmenime ithaf ediyorum..
çarpım tablosunun dokuzla ilgili olan kısmıyla ilgili ilginç bir taktik kaldı aklımda ilkokul yıllarından..
şöyle ki :
öncelikle bir elin on parmağı açılır..şimdi efendim dokuz ile hangi sayıyı çarpacağız ? mesela iki olsun..
elimizde on parmağı açmıştık ya soldan ikiyi kapatırız.. şimdi tekrar bakalım.. ellerimizin sol tarafında bir parmak, diğer tarafında sekiz parmak var deeel mi fahrettin deel mi ? hah işte o bir parmak on onu sekiz parmak sekizi temsil ediyor.. yani dokuz kere ikiii on sekiiiiz..
"hade len bunu düşüneceğime ezberlerim daha iyi.."
''denizdeki bir geminin;
önce bacasının dumanı,
sonra bacası,
sonra da gövdesi görünür.
dünya'nın yuvarlak olduğunu
en kolay böyle anlarız çocuklar!''
diye anlatılan bilgi gelir aklıma.
ve ben hep gülümserim...
"türkiye kendi kendine yeten yedi ülkeden biridir."
sene 1982 ilkokul ikinci sınıftayım ve hayat bilgisi dersinde her ne hikmetse bu bilgiyi beynimize kazıdılar, çıkmıyor. yok hani yetsek kendimize gam yemeyeceğim de...
(bkz: ben böyle yalan görmedim)
(bkz: yettin de ne oldu?)