cm 01/02 den beri menajerlik oyunlarını oynayan biri olarak gerçekten oha dedirten şeyler okudum başlıkta, ancak benim halen kopamadığım cm 01 02, bu kadar geniş kapsamlı olmadığı için çok detaya inebilmem mümkün olmadı maalesef. ancak neredeyse 20 yıldır oynadığım bu oyunda her seferinde yeni bir olayla karşılaşıyorum ve bunlardan birisi de oyuncuların "üzgünlük sebepleri".
mesela bir tane adam almıştım afrikalı, insan kemirir cinsten bir dmc. yalnız bu arkadaşın özelliği dc/dmc özelliği var, aslında defansa daha yakın fakat dmc ye de elverişli bir tip. şimdi üçlü orta sahada bu arkadaşın dmc olmasında ötürü sol iç ya da sağ iç tarafta oynatma durumlarım olmuştu. bir süre sonra adamda yersiz bir üzgünlük başladı, merak edip baktım; üzgünlük sebebi şu "orta sahanın ortasında oynamak istiyor" lan oğlum bu nasıl bir üzgünlük seviyesidir? hayır mantıken güzel bir üzüntü de 20 yıllık oyunda bu ayrıntı ne en çok ona şaşırmıştım. bir de mesela sık sık ilk on bir fırsatı vermediğiniz topçuların genel bir üzüntüsü vardır ilk on birde oynamak istiyor gibisinden. tamam bu olay her oyunda karşımıza çıkıyor ama şu atarlı üzüntü modeli nedir abi;
"yeterince taraftar muamelesi gördüğünü düşünüyor" lan oha cm 01/02 lan bu?!
durun durun daha bitmedi, bunun ekran görüntüsü bile aldım hatta.
aga o nasıl bir ruh halidir, vahiy mi geldi, peygamberliğini mi ilan ediyorsun? dediğim gibi yıllardır oynuyorum bu tip olaylarla karşılaştığım nadir anlar var, kim bilir daha ne kadar farklı üzüntü sebepleri yapmış adamlar bu ilkel oyuna...
artık 22. yüzyıla yaklaştığım bir oyunda ise skibbe nin 104 yaşında hala aktif menajerlik yaptığını gördüm. oha!
bir de ilahi adalet var bu oyunda, bilen bilir eskiden 2 aşamalı grup vardı şl de. 2. aşamada grubumda real, manchester ve anderlecht vardı. son maç ve grubun birincisiyim. son maç ise anderlecht, diğer 3 takım da son maça bağlı gruptan çıkma şansı için. ulan dedim real, manchester karşıma gelmesin yatayım şu adamlara deyip verdim maçı. peki ne oldu biliyor musun, tahmin edersin ki finalde karşıma bu totoşlar geldi. acımadılar tabi, koyup gönderdiler evime.
istanbulspor ile finalde manchester united'ı 2-1 yenip uefa kupasını almak, aynı takım ile üst üste 6 yıl süper lig şampiyonluğu yaşamak. sonra zirvede bırakıp öss'ye çalışmak. son olay gerçek hayatta idi, haliyle.
sözleşmesi biten futbolcuları devre arasından sözleşme ile bağlayıp sezon sonunda değişik takımlara satarak 40 milyona yakın transfer bütçesi sağlamak.
arsene wenger ile kanka olup arsenale göz dikmek. tahtının sallandığı bir sırada görevi istekli olduğunu belirtip onu kovdurup kendini arsenale menajer yapmak ve arsene wengere kıyamayıp türk milli takımında u 19 menajerliği teklif etmek ve adamın o görevden yıllar sonra emekliye ayrılması.
beş yıl üst üste bütün kupaları toplayıp başkana stat genişletmesinde ultimatom verip takımdan kovulmak.
CM 03-04 yıl 2057 civarı at madrid den crish harvey adlı bir oyuncu gözüme çarpıyor yaşı 28 çok iyi bir dmc ve benimde bir kaç sezondur iyi bir dmc ye ihtiyacım vardı transfer süresinin son günleri kıran kırana pazarlığa giriyorum ama atm nuh diyor peygamber demiyor ve harvey'i 18 mio pound a transfer ediyorum. bir futbolcu düşünün oynadığı her alanda size şampiyonluk kazandırsın işte harvey böyle bir adam tam bir gol makinasına dönüşüyor ortadan kaptığı bütün topları müthiş çalımları ile gol yapıyor ilk sezon 72 gol atıyor diğer sezonlarda da 78, 80 ve daha nicelerini görüyoruz. bu adamı edit yapmış olsam bu kadar yetenekli olmazdı herhalde bitiriciliği 18 hızı 16-17 özel yeteneği 20 puan olan bir adamdı harvey takımımda 38 yaşına kadar kaldı ne o beni bıraktı nede ben onu.. tek üzüldüğüm nokta keşke onunla daha önce karşılaşmış olsaydık bir de alex lee ile beraber oynata bilseydim. alex lee demişken lee ile 2034 yılında aston villa-manu maçında yolumuz kesişiyor (manu başındayım) aston villa yı 3-2 yeniyorum (son dk gölü ile şans işte)lee tek başına benim defansı hallaç pamuğu gibi koparıp atıyor ne yapıp edip bu adamı almalıyım diyorum şans da bu olsa gerek adamın sözleşmesi sezon sonu bitiyor bonuslarla beraber harika bir rakam teklif ediyorum ve imzalar atılıyor (cm kariyerimin en başarılı transferidir) lee hepimizin malumu efsane todorov'un 2034 versiyonudur sezonda 82-88-74-56 gibi rakamlarla gol atıyor (bana geldiği sezon astonda 36 gol atmıştı) müthiş bir hızı ne müthiş bir bitiriciliği vardı top ona gelince içim o kadar rahat oluyordu ki gol olacağından hep emin oluyordum. neticede cl ve lig kupalarına ambargo koyuyorduk keşke harvey ile beraber oynata bilmiş olsaydım (lee 42 yaşına kadar oynamıştı ama benden 38 yaşında ayrıldı. birde lee ile estirirken dünya kupası için almanya'dan teklif almıştım kabul ettim almanya kadrosu epl 3. lig kadrosu gibi yetenek özellik hiç bişey yok hiç umudum da yoktu reus diye bir çocuk var özellikler de biraz hızı yüksek diğerleri hep düşük çocuk ilk maçta sol açık oynuyor ve 2 gol atıyor sonrasında bu çocuğu sol forvete koyuyorum ve kendi başına takıl diyede nasihat veriyorum bu çocuk her maç 2-3 önüne gelene sallıyor finalde arjantine de 2 atıyor (2-0) ve kupayı getiriyor bende sevinçten bilgisayar karşısında profil ekranını öpüyorum..
edit. cm 03-04 serüvenim daha niceleri ile 4 yıl sürmüştür oyun 2080 yılında bitiyor. (bitiyor derken haziran ayı itibari ile donup kalıyor ve oyun hata verip kapanıyor, bilgisayar ile alakası yok!)
manchester united e okan buruk u alıp beckham ı kesmem, sergen yalçın ı alıp 10 numara da oynatmam ve sergen in yılın futbolcusu olması.
dahası taktikte de - 4-4-2 oynamam.
hiç defans adamı koymadan direkt ortasaha ve hücum dan kurulu maça çıkıp maçı 8-7 kazanmam.
leeds e karşı kazanmıştım bunu.
birde inter de iken deplasman maçında defansif oynayıp uzun pas, adam arkasına pas stratejisi ile parmayı 5-0 yenmem.
akabinde aynı taktik ile roma dan 4 yemem.
cm 03-04 de advaldo adlı sc futbolcusunun 65 m den attığı gol. çok garip bir oyuncuydu bu advaldo. olmaacak goller atıyor olacak goller kaçırıyordu. ama bu attığı hakaten şaşırtıcıydı. o gol için denetim masasından program ekle kaldır seçeneğinden cm yi kaldırdığım an aklıma geliyor suçluluk duygusu hissediyorum.
oyuna başladığımda aldığım ilk takım interdi. uzun yıllar şampiyonluk yaşamamıştı. televizyon başında maçlarını izlerken hep içimden ben teknikdirektör olsam bu kadro ile kesin şampiyon olurdum dediğim takımdı inter. Bir hevesle interi almıştım adriano, recoba, vierri, emre, stankoviç, cordoba, toldo, materazzi ve diğerleri. Sezona çok iyi başladık öylede devam ettik herşey yolunda gidiyordu. adriano muhteşem oynuyordu. ilk 11 de fazlaca değişiklik yapmıyordum bunun etkisiylemi bilmiyorum sezonun sonuna doğru takım bocalamaya başladı bazı oyuncularım sakatlanmaya başladı performanslar düştü. son 5-6 maça girilirken ne yapacağını bilemez haldeydim ne yaptıysam fayda etmedi taktik değiştirdim, oyumcularımı dinlendirmeye çalıştım olmadı bende en sonunda maça başlamadan önce oyunu saveleyip eğer kaybedersek çıkıp tekrar girip aynı maçı tekrar oynamaya başladım bazı maçlarda onlarca defa denememe rağmen fayda vermedi. en sonunda vazgeçtim. o sezon şampiyon olamadık. sonraki sezonlarda da şampiyon olamadık. interle sezona iyi başlıyorduk ama sonu bir türlü gelmiyordu üstelik kadroda revizyona gitmeme rağmen. bir türlü şampiyon olamadım. sonradan anladım işin içinde şike olduğunu daha ne diyim helal olsun oyunun yazılımcılarına bu kadar gerçekçi başka bir oyun yok.
- elber'in ölmesi. elbere saygı adı altında turnuva teklifi alınmış olması.
- zeytinburnuspor ile türkiye kupasını kazanarak uefaya katılmam ve uefa kupasını almam, ancak tüm bunlar gerçekleşirken bir lig bile yükselememiş olmam.
- yıldıray baştürkün bir sezonu 40 gol 40 asist tarzında bir istatistikle kapatmış olması.
- real madridin zambrotta için; zidane, figo + 20m $ verip transfer etmesi. akabinde zambrottayı 5m $'a satması ve zidane'ı 30m $'a geri alması.
arsenal'i 3 sene üst üste şampiyon, son sene de şampiyonlar ligi şampiyonu yapmamın akabinde sıkılıp istifa ettikten sonra yaşadıklarımdır.
tekrardan beni isteyeceklerinden emin bir şekilde istifa ettikten 2 gün sonra, sanki ben hiç varolmamışım, hiç o klübe antrenörlük yapmamışım gibi arsene wenger'i tekrardan takımın başına getirdiler. ulan şerefsizler, herif senelerdir ne bi şampiyonluk yaşatmış ne adam gibi bir başarısı var ne iş lan bu? takımı herifin elinden alıp 3 sene gece gündüz emek vermişim, ter akıtmışım, kupa üstüne kupa kaldırmışım nasıl görmezden gelirsiniz olm beni? o sinirle yeni bir teknik direktör ekleyerek arsenal'e atadım kendimi. atar atamaz da istifa mektubumu fırlattım yönetimdeki adi heriflerin suratına. siklemediler doğal olarak ve hoop arsene wenger gene takımın başına. tekrardan yeni bir isimle geçtim arsenal'in başına ve ilk gün, yönetime stadyumu büyütmezlerse siktirolup gideceğimi söyleyerek ültimatom verdim. zaten fırsat kollayan pezevenkler beni siktiredip anında arsene wenger'i teknik direktörlüğe yeniden getirdiler.
bu ne arsene sevdasıymış arkadaş? dalağını siktiğimin klüp başkanıyla nasıl bir ilişkisi var bu herifin? ne olaylar dönüyor gizli kapılar arkasında? bulamadım, çözemedim ve boynumu bükerek kendimce yeni bir sayfa açtım teknik direktörlük hayatımda. arsenal benim için bitmişti artık. diğer klüplerden teknik direktörlük için teklif üstüne teklif yağacak diye kendimden emin bir şekilde yaklaşık 10 gün bekledim. 10 gün boyunca teklif gelmeyince hafiften kıllanmaya başladım ve antrenörünü kovmuş olan liverpool'a başvuru yaptım. benden iyisini mi bulacaklardı? arsenal'in başındayken her maçta yenmiştim onları ve her maçta yenmeme rağmen kendilerine övgü üstüne övgü yağdırmış, gerrard hakkında olumlu eleştirilerde bulunmuştum. başvurum için teşekkür edip başka bir isimle anlaştıklarını görünce aston villa'ya yöneldim. adiler teşekkür bile etmeden, 2 gün sonra başka birini aldılar. can havliyle boşta olan tüm klüpleri sıraladım ve sırasıyla hepsine başvurdum. bu dengesizliğimi farketmiş olacaklar ki hiçbiri beni kabul etmeyerek başka isimlerle anlaştı. şaka gibi. piç gibi ortalıkta kalmıştım.
sezonun ilk yarısını arsenal'i ve başvuru yaptığım diğer klüpleri izleyerek boşta geçirdim. aldıkları her başarısız sonuçtan sonra baykuş sikmiş fare gibi seviniyor, delicesine mutlu oluyordum. arsenal onuncu, liverpool dokuzuncu sıradaydı ama bunlar azdı bile bunlara. daha beter olmalı, rezil rüsva edilmeliydiler. ama değişen bir şey olmadı ve başarısız sonuçlara rağmen aynı isimlerle yollarına devam ettiler..
sezonun ilk yarısı bitince süpriz bir şekilde italya'nın atalanta takımından teklif aldım ve bavulumu toplayarak klübün bulunduğu bergamo yollarına düştüm. ligdeki en büyük başarısı 1948'te 5.lik olan klüpte geçirdiğim iki sezonda kayda değer bir başarı gösteremeyince buradan da istifa ettim. istifadan sonra yönetim "gel etme eyleme iyiydik böyle" dese de istemedim. hiçbir şey arsenal'deki gibi olamazdı.
o hayal kırıklığıyla oyundan çıkıp bilgisayarıma girdim ve program ekle kaldır'a tıklayıp cm'nin üzerine geldim. gözyaşları içerisinde oyunu silerken hala arsene wenger adlı orospu çocuğundan ne eksiğim olduğunu düşünüyordum. unutulmaz..
cm 03-04'te juventus başında iken efsane oynayan david trezeguet'e 2005 senesinde real madrid'ten gelen raul+figo+zidane+r.carlos ve üstüne 70 mio Usd'lik teklifi, para taksitli gerekçesi ile negotiate offer yapıp peşin 100 mio istemem neticesinde bir daha geri dönülmemesi.
bir ara kayserispor'da da oynayan julius aghahowa'yı cm 01-02'de roma'nın başında iken 110 mio Usd'ye man. utd.'ye satmam.
01-02 de milan la dünya liglerinin tozunu attırıyorken disiplinsiz taribo west i takımdan kovmamıza karşı çıkan yönetime kızıp istifa ettikten sonra, gariban verona nın başına geçtiğimizde lig arasıydı verona sonuncuydu ve ekmeğe sürecek parası yoktu. bi iki meksikalı bi iki isveçli alıp taktiği 4 1 3 2 olarak değiştirdik. yönetim ligte kalmamızı rica etti.
ligin bitmesine bi kaç hafta kala kümede kalmayı garantilediğimiz günün akşamında başarısız bulunup kovulduk. 6 7 yıl geçmesine rağmen bu olayı ve namert verona yönetimini asla unutmadık.
dün akşam cm 01-02 de sol bek ve sol açık bauma yı milana aldığımın 2. senesinde real madride 80 milyon amerikan dolarına satmam.