dizinin ilk bölümünde meldayla harunun ofiste ağva hakkında konuşurlarken,harunun masaya yaslandığı sırada fermuarının açık olduğuna şahit olduğumuz dizidir.inanamadım tekrarlarını izledim ve fermuarı açık.setteki o kadar çalışan yönetmen harun kişisini canlandıran serhan yavaş isimli ultra yakışıklı kişi hiç mi farketmedi,meldayı canlandıran kızımızda mı hiç farketmedi dedirtecek şekilde oha olduğumuz (!) dizidir.ayrıca harun gibi yakışıklı sempatik bir adamın yanına melda gibi kilolu somurtkan oyunculuk yeteneği olmayan bir kızı koymalarını anlamışta değiliz.
entrika dolu bir türk dizisidir.daha yeni başlamasına rağmen sanki tüm olaylar bitmiş dizinin doruk noktası da gelivermiştir hemen. ama gene de ne yalan söyliyeyim begendim ben.
yaratıcılık özelliği olmayan bir senaristin yazmış olduğu alışıldık iki kız kardeş, yakışıklı zengin genç üçlemesidir. Dallanıp budaklanması , uzadıkça uzaması , boka sarması kuvvetle muhtemeldir.
başroldeki hades kaşlı kızın (anlamayanlar için geliyor, tıklayınız : selena ve akabinde hades) mütemadiyen ağladığı dizi. ayrıca kendisi odasının duvarlarına astıgı resimlerden gördüğümüz kadarıyla ultra tasarımlar yapmaktadır, -sanırsın jean paul gaultier'in dişi versiyonu falan- öyleyse o mütemadiyen fasulye ayıklanan evde ne işi var, o nemrut suratlı uyuz adamla ne işi var, gitsin defile falan düzenlesin..
hadi düzenleyemedi diyelim, gelecek vaat eden bir tasarımcı olarak ortalama bir türk kızından daha iyi giyinmekle işe başlayabilir.. hayır modacı deyince tarz/ klas bir hatun bekliyor insan; mor gömlek altına beyaz pantolon, ve kendini iyice rezil etmesi amacıyla koluna iliştiriverilmiş mor kalpli beyaz bir 12 yaş çantası falan.. o ne moruk ben bile daha iyi giyiniyorum.
ha şimdi diyeceksiniz, "ama o orta sınıf bir ailenin kendi halinde uslu akıllı kızığğğ.." falan; o zaman modacı olmasın arkadaşım. gitsin bankacı olsun, öğretmen olsun.. o gömlekle nereye marjinal olacaksın.. marjinal olmak gibi bi niyetin yoksa, hangi tasarımınla çığır açacaksın sorarım sana..
türk televizyonlarını daha da kirletmek adına yapılıp yayınlanan bir dizi. tanıtımı çıktığında sadece müziği bile insanı itmeye yetiyor. maruz kaldığım ölçüde yorum yapmam gerekirse zıtlıklardan bir hayli yararlanılmış; zengin-fakir, güzel-çirkin, kovalayan kadın-kovalanan kadın...
tek yararı insanı deeeriiiiiiiiiiiiiiiiin düşüncelere sevk etmesi oldu sanırım.
(iç ses: acaba ben de şöyle bir senaryo yazsam da yapım şirketlerinin kapılarını mı aşındırsam? ama o zaman kirliliğe katkıda bulunurum. ama ama para kazanmam lazım, o kadar mezun olduk iş var maaş yok, bir denesen şansını? *)
abla kızkardeş enişte üçlemesi üzerine kurulmus sıradan bir dizi. adına aşk dedikleri midesizliği anlatıyorlar kendilerince. sırf böyle diziler yüzünden kız kardeşim olmadığı için çok seviniyorum.
yaprak dökümü'ndeki necla-leyla ikilisini burada eda-melda olarak görebileceğimiz dizi. dizideki bütün karakterler gerizekalı, eda ve harun ileri zekalı(!)
senaristlerimizin ne kadar tıkanık olduklarını bu dizide bidaha görmüş oluyoruz. tabi arada muhteşem olanları da var elbet fakat, artık televizyonlarımızı doldurmaya başlayan bu zavallı dizilerin arasında kayboluyorlar. insanlar entrika seviyor, böyle tip diziler tutuyor. hem de acayip klişe, tıpkı pembe dizilerde bahçıvana aşık olan hanım gibi, bizim dizilerde de millet enişteye, baldıza kayıyor. yazık.. çok yazık...
dün akşam bakkala giderken röntgenlediğim 6 zemin katın, 5'inin izlediğini farkettiğim iğrenç ve ötesi dizi..
bundan çıkarılacak sonuçsa, ilhan irem hala yok lan piyasada!