Ata diye bir çocuk vardı. O kadar yaramazdı ki 23 nisanda sınıfı kendi ellerimizle bin bir uğraşla süslemiştik. O kafasına lanetler yağasıca Ata, tavana astığımız tüm balonları patlatmıştı, süsleri yerlerinden sökmüştü. O kadar üzülmüştük ki kimse onunla arkadaş olmak istememişti, sonra da gitti zaten başka okula. Demem o ki; emeğe saygı duyunuz efendim.
Elif vardı, hem sıra hem mahalle arkadaşım. bir sabah okula gelirken arabanın çarpıp kaçtığı güne kadar.
Hala unutmadım papatya kız, memlekete her gittiğimde ziyaretine geliyorum.
bir ara elektrikli battaniyeyle ısınmaya çalışacak kadar yakın olduğum sıra arkadaşımla oyun hamurundan börek yapma yarışımızı kaybedince yollarımızı ayırmıştık. şimdi yollu olmuş. paçayı iyi kurtardım
ortaokuldayken almanya'da yaşayan ama okumak için anne ve abisi ile türkiye'ye gelen bir arkadaşım vardı.
o yaz okullar tatil oldu, evine davet etti bu beni. sohbet, muhabbet devam ederken birden "aa sana ne göstercem?" diyerek yerinden fırladı ve çalışma masasının (üstü kitaplıklı olanlardan) en ücra köşesinden bir kucak dolusu çikolata çıkarttı. aha dedim alman çikolataları. hepsini tek tek nereden, ne kadara aldığını anlattı saatlerce. tabi ben de bu arada "hadi artık aç da yeme faslına geçelim göt" modundayım. anlatması bitince "çok güzeller lan dimi?" diyerek hepsini tekrar yerlerine kaldırdı piç. böylesine daha da şahit olmadım.