engellenmesi mümkün olmayan ve insanı yeri geldiğinde çok yaralayan olaydır. çünkü herşeyini unutmuştur, gezdiğiniz yerleri, beraber yediğiniz yemekleri, öpüştüğünüzde neler hissettiğini, seni sevdiğini unutmuştur.
insana bu hayatta ne kadar değersiz olduğunu düşündüren durumdur. çevrenizde sizi seven, değer veren ne kadar insan varsa ölümünüzden 1 kaç ay sonra (belki o kadar bile değil) sizi unutup hayatına şen şakrak devam edecek.elbette etsinde; ama bu hayatta çevreniz ne kadar kalabalık olursa olsun ya da ne kadar değer görürseniz görün ölünce sizinle beraber yok olur unutulur.
bazen de çok güzel bir şeydir. mesela alacaklılarınız sizi unutsa, mutlu olmaz mısınız? şahsen bankalar tarafından bir unutulsam, mutluluktan nirvanaya ulaşırım, orada da kalırım.
siz herseyi goze alip cabalarken, bi umut karssinizdakinden bi ses, bir isik beklerken beklentilerin hic gerceklesmemesi, sevdiginiz insanin gayet rahat bir sekilde hayatini devam ettirebildiginin gordugunüzde farkina varirsiniz ama hic kabul edemez, hazmedizsiniz.
karşılıklı olsa hep denilesidir.o zaman hiç problem çıkmaz.biri unutup diğeri unutmazsa vay halinize. ama zamanla herşey unutulur mu? bu soruyuda akla getirir.
en zor çıkmazlara götüren,hep 'şimdi ne olacak'dedirten,geçmişin sorgusuyla seni başbaşa bırakan,başbaşa bıraktığı gibi belkide alay eden,uzun süredir akmayan gözyaşlarını tek bir kelimede sular gibi akıtan,hayatta her insanın korktuğu,en acımasız bir o kadarda umursamaz haldir.
düşünüp eskiye baktığında hep aynı şeyi görürken,seni 'suç bende mi'diye düşündürmeye sebeb edendir unutulmak.ardından yalnızlığın geldiği,seni insanlardan hatta yaşamdan soğutan en kırık en çaresiz hissettirendir.yalnızlıkla göğüs gerebilme düşüncesi güçlü olduğun anlamına gelsede uygulamaya geçtiğinde günlerini dolu gözlerle,herşeyden bıkkın geçirmene sebeb olan yeğane şeydir.
şen kahkahalar,önünde başka insanlar tarafından atılırken buruk halde onlara bakmaktan kendini alamazsın,belki kıskanır,'neydi beni yalnız,onları ise neşeli yapıcak hal'dersin.belkide o an suçu kendine atarsın.unutulmak kimsenin suçu değildirki aslında...
çalmayan telefon,boş e mail kutusu o kadar acıtabilirmi canını normalde mümkün değil ama unutulduğunu bildiğin,farkettiğin anda herşey biter herşey unutulmanın eseridir çünkü.tecrübe kazanmak,atılan kazıkları saymak,intikam alacağın günleri beklemek hepsi hepsi saçma.hiçbir intikam sonrası yüzüne gelen gülüş,yalnızken döktüğün gözyaşlarının karşılığı değil çünkü...
sevdiğin, sevildiğin yerden ve kişilerden uzaklaşışların ya da kendinin göremediği değişikliklere uğramanla, geri döndüğünde yüreklerde aynı coşkuyu yakalayamamaktır unutulmak. aynı sevinci gözlerde seçememek, ve artık kimsenin adını anmadığını, özlemini paylaşmadığını görmektir.
kendini sorguya çekiş sürecine iter bun da insanı. geceler ve sabahlar; doğru cevapları bulana kadar sıkışmış, zor atan bir kalbin ağrılı çırpınışlarıyla uyunamayan bir yaşantıya iter onu...
kalp atışları, göğsü zorladıkça atış kuvetlenir, sertleştikçe soğuk terler boşalır vücuttan sızarcasına.
her şey o adın anılırkenki güzelliğine, özlenirkenki şenliğine nasıl dönebilir, bunun stresi çekilir günlerce akıllarda. ve samimi olmayan davranışlara iter bu da, rol yapmaya iter kişiyi ilgi çekebilmek uğruna. aslında hüngür hüngür ağlıyor olan gözlerin üzerine perdeyi başarıyla çekip çekemediğini bilememenin stresiyle ruhunu heba eder kendini hatırlatabilmek uğruna.
bazen bu samimiyetten uzak uğraşlar, gözlerin söyledikleri doğruları tam anlamıyla kapatarak karşı taraftakileri etkilemeyi başarırken; bazen de gelen her başarısızlıkla daha büyük çöküntülerin altına iter çaresiz kişiyi.
ve en baştan başlayacak kadar gücü olmayan o eskiden sevilen adam, yorgunlukla devam eden her samimiyetsizliğinde, her geçen gün daha büyük neşelerini ayırır kalbinden.
hiçbir şeyin eskisi kadar ballı olmadığı o her bir dakika, anılan bir büyüğün, nasıl da çamurun dibine girebileceğini döker zihindeki romanın sayfalarına.
bazen unutulan soytarılar, bazen de unutan hayırsızlar olurlar, bu olaydaki suçlular da...
belki daha erken, belki daha geç, 50 yıl sonra sizi kimsenin hatırlamamsıdır. kitap yazmışsanız, adınızın anılmasının son bulması biraz daha geç gerçekleşebilir.
bunun anlamı nedir? yokluk, hiçlik hissini hatırlatması. bir de, sevdiklerinizle daha çok zaman ayırmanız gerektiğini hatırlatması. ya da yapmak istediklerinizi yapmanız gerekiyor, yakında arkanızdan 4 gün ağlanır, daha sonra da zihinlerde yaşama olasılığınız var. ondan sonra da millattan önce 43. yıldaki atanız gibi asla hatırlanmazsınız. bu kadar uzağa gitmeye gerek yok, 1850'deki atalarınızın şu anki haline dönersiniz.
normal şartlar altında ilk unutulmak liseden mezun olduktan sonraki yaşadığın ilk senelerdir.gerçekten, gerçek dostlarının kim olduğunu sana acıda olsa hatırlatan şeydir unutulmak.