Artık dimağımızdaki yerini kaybetmiş olanlardır. Bir çoğu en çok hatırlanması gerekenlerdir. Hatırlanmaları gerekirken 3 kuruşluk adamlar kadar değer görmeyenlerdir.
Bu ülke için can vermişlerdir.
Gaffar okkan 1952-2001 ( şehit diyarbakır emniyet müdürü)
Santa Barbara / Başkonsolos /
Mehmet BAYDAR
Konsolos / General /
Bahadır DEMiR
22.10.1975
Viyana / Büyükelçi /
Daniş TUNALIGiL
Paris / Büyükelçi /
ismail EREZ
Şoför
Talip YENER
16.02.1976
Beyrut / Başkatip /
Oktar CiRiT
09.06.1977
Vatican / Büyükelçi /
Taha CARIM
Madrid / Büyükelçi eşi
Necla KUNERALP
Em.Büyükelçi
Beşir BALCIOĞLU
12.10.1979
Lahey / Büyükelçi Oğlu
Ahmet BENLER
22.12.1979
Paris / Turizm Müşaviri /
Yılmaz ÇOLPAN
Atina / idari Ataşe /
idari Galip ÖZMEN
idari Ataşe Kızı
Neslihan ÖZMEN
26.09.1980
Paris Basın Müşaviri / 26.08.1980 tarihinde yapılan saldırıdan yaralı olarak kurtulmuş ve kısmi felç olmuştur.
Selçuk BAKKALBAŞI
28.01.1982
Los Angeles/ Başkonsolos /
Kemal ARIKAN
08.04.1982
Ottava / Ottawa / Ticaret Müşaviri /
Kani GÜNGÖR
04.05.1982
Boston / Fahri Başkonsolos
Orhan GÜNDÜZ
07.06.1982
Lizbon/Lisbon/ idari Ataşe
Erkut AKBAY
27.08.1982
Ottawa/ Askeri Ataşe Albay /
Atilla ALTIKAT
09.09.1982
Burgaz / idari Ataşe /
Bora SÜELKAN
08.01.1983
Lisbon / idari Ataşe Eşi / Nadide AKBAY, eşi merhum Erkut AKBAY'ın yaşamını yitirdiği 07.06.1982 tarihli saldırıda yaralanmış ve 08.01.1983 tarihinde yaşamını yitirmiştir.
Nadide AKBAY
09.03.1983
Belgrad / Büyükelçi /
Gali BALKAR
14.07.1983
BrükseI/Brussels/ idari Ataşe
Dursun AKSOY
27.07.1983
Lisbon/ Müsteşar Elçi
Cahide MIHÇIOĞLU
28.04.1984
Tahran/ Sözleş.Sek. Elçi
Işık YÖNDER
20.06.1984
Viyana / Çalışma Ataşesi
Erdoğan ÖZEN
19.11.1981
Viyana / Uluslararası Memur
Enver ERGUN
bir zamanlar varlıklarıyla sevinç kaynağı olup, hiç yere belleklerden yitip gidenlerdir.
yitip giden dostlar; siz aldırmayın, bu insanoğlu pek mağrur, değer bilmez, kıymet bilmez.
unutmaktansa, unutulmak yeğdir.
hayalet ıslığı'ndan güzel bir kayra ve karaçalı çalışması. kayra her zamanki gibi güzel ancak özellikle karaçalı'nın girdiği kısım yazmaya değer sanırım.
--spoiler--
"bi' kere gözünde buz kırıklarıyla "hoşça kal.."
dedim ederine,
kimim ben? burası ne? ağlamanın bedeli ne?
benzediğinde yanağın bi' mendil, yanan dinamite,
işte öyle dişimi sıkıp gömüldüm kederime.
mezemiz masada az, mezgitimiz eksik,
şarkılar ve rakı var, kokun kadar keskin..
dinlediğimiz hiç bi' şarkı etmedi teskin bizi,
kin duvarda asılı, kin orda eğik resmin..
gidişin akşam oldu, pazar kapanışı gibi,
sokaklar angarya ve çer-çöp çadır ipi,
odanın içine radyodan sızan hayaletin,
çıkardık pillerini, unutmayı hayal edip..
bir alçak bunu diyebilir ancak, inanmam!
bir alçak buna gülebilir ancak,
biraz da kayboldum..
yoruldum,
ama kaçmadım!
savaş yanlısı saçlarından.."
--spoiler--
yirminci saniyesinde sigaradan derin bir nefes alıp, ritmin yükseldiği yerde yavaşça vermek ilginç bir keyif veriyor. ikinci dakika ellinci saniyeden sonrası da sanırım mazoşistler için yapılmış.