dokuz köyden kovulsa da onuncuda yine doğru söyleyeceğine inandığım yazar. inandığının, hissettiğinin peşinden gitmesini bilir. (bkz: anlamayanlar sussun anlayanları dinlesin) *
birine söyleyeceği lafı, dolaylı yoldan değil, doğrudan söyleyen yazar. birine söylenmesi gereken bir şey varsa, başka başlıkları alet etmeden söyler...
ver, eğlenceli oluyor da sağa sola etiket yapıştırıp dururken, aslı astarı olmayan ithamlarla insanları yaftalarken nedense hiç "bel altı" vurmaktan bahsetmiyor bu yazar.
şimdi bu nasıl "delikanlılıktır" ki sağa sola talkım verirken kendi salkımları götürmektedir?
içinde pekeke, kansız, kanı bozuk, taşnakçı veya pontusçu geçmeyen bir cevabı olsa keşke bu delikanlılıkla ilgili ikiyüzlülüğü açıklayabilecek tavrın. ama olmayacağından eminim.
"kişinin bazen herşeye katlanıp içindeki güzel olan duyguları korumak pahasına yapması gereken son şeydir. fakat...
zordur. güçtür. acıtır...
ama unutulmalıysa eyer hiç başlanmamış sevgili ile içilen akşamüstü kahvesi tadındaki yaşanmışlıklar unutulmalıdır.
zamansız mekanlarda sorgulamaya sebepse varoluşunun nedenini ve ağlamak gerektiriyorsa eyer sebepler unutulmalıdır.
nefes yerine kan çektiriyosa içindeki masum çocuğun küççücük yüreğine ve öldürüyorsa yavaş yavaş... unutulmalıdır.
zamanı uzun ve ağır yapıyorsa ve buğgay tanesi kadar bile olsa yeşerebilme umudu bırakmıyorsa kül olmuş yüreğinde unutulmalıdır.
unutulmalıdır... sevilmek yoksa, korkulmuyorsa hiç bir şeyden, güç sınırsızsa, unutulması gerekiyorsa...
başka çaresi yoksa... geriye yapacak bir tek bu kaldıysa...
unut sadece unut ve düşünme bir daha. sadece unut...
unutmalısın başka bir yolu yok bunun ne kadar kızssanda bağırıp çağırsanda isyan etsende kendini dovsende... perişan olasan da... unutmalısın... "kalbim unut bu siiri". başka hiç bir yolu yok bunun."
hakkında bu kadar entry yazılınca ne oluyor yahu diye baktığım, yazdıklarına anlam veremediğim yazar.
efendim şöyle ki;
kendisi nerelidir bilmem, ilgilenmem ama ve lakin
"malum, ilkokul öğretmenim, ortaokulda ve lisede bir çok hocam hakkarili, ağrılı, mardinliydi de."
bu cümleyi kurabilecek kadar nefret dolu olmasının nedeni nedir bilemedim. bir türk-kürt olayıdır almış başını gidiyor. siz "doğulu" olan her insanın kürt olduğunu mu sanıyorsunuz mesela? gerçekten önemli bir soru bu. ama bundan daha da önemli bir soru; her kürdün pkk li olduğunu mu sanıyorsunuz?
işte bu mantık yüzünden işler arapsaçına döndü bu ülkede. bu hale getirmek için çok çaba gösterildi ve nihayet bu çabayı gösteren şerefsizlerin istediği oldu.
şimdi görülen manzarada gelinen nokta; yazık!
gerçekten çok yazık.
neden?
okumuş, görgülü, bilgili insanların bile bu düşüncelere sahip olması yazık. siz bunu yaparsanız, başkaları neler yapmaz?
ki görüyoruz işte neler yaptıklarını. aynen devam edin bu şekilde. insanları kategorize edin, etiketleyin, aşağılayın...
bir nazi için türklük ve "ibnelik" neyi ifade ediyorsa, unutmayan için de kürtlük ve ibnelik aynı şeydir.
ama kendisi bir alman ırkçısıyla anlaşamaz, çünkü bir alman ırkçısı bir türk ve "ibneye" nasıl bakıyorsa öyle bakacaktır kendisine.
burada başkalarını yaftalayarak ektiği nefret tohumunu hak ediyor mu? hayır, çünkü bu öyle bir şeydir ki biri için bile desteklerseniz bu muameleyi, siz de o auschwitz treninin makinistisiniz demektir.
yüce türk ülküsünün içi hava dolu, komik ve anlamsız. almanya'da doğsaydı türklerden nefret ediyor ve solingen'de yakılanlar için "ama..."lı mazeretler uyduruyor olacaktı. en bi' alman, en bi' ari olacaktı milletinin. o zaman da fikir değil nefret üretecekti.
not: bu arada dünyada en çok kitabı yaktıran hitler'in kitap okumadığını mı sanmıştınız?
msn türkçesiyle döktüren yazar. bir de üniversitede hoca olduğunu varsayalım bakalım. benim vardı böyle bir hocam. kendisi iyiydi de çevresi kötüydü. yazık!
kendisinde adamlıkölçer takılı olduğundan şüpheleniyorum.
kendisinin anlamamakta ısrar edeceğini biliyorum, belki başkaları anlar diye konuşuyorum:
bu üstünlük takıntısı nasıl bir şeydir arkadaş yahu.
üstün ırkım dedi durdu.
şimdi de daha adam olduğunu, daha zeki olduğunu iddia etmeye başladı.
bunca salak içinde ne işi olduğunu soruyor kendisine.
gören de zorla tutuyoruz, ekmek parası için buraya katlanıyor sanır.
merak edenler varsa kendi başlığı altındaki entrylerine bakabilir ve hepsinde görebilir: "muhatap olmuyorum ben kimseyle kardeşim, nick altında yazmalarına hiç kulak asmıyorum"vari cümleleri.
b12 vitamininden zengin besinlerle beslenen kişilerin durumu. yok unutmak istese de unutamıyor, beyin o bakımdan iyi çalışıyor. demek ki neymiş; birini unutmak istediğiniz yahut bazı olayları unutmak istediğiniz dönemlerde et yemeyi keseceksiniz ki b12 niz eksik kalsın, hafıza kaybı yaşayın. ***
beş tane kitap okudum geçen alelacele, dedim hemen bok atayım 5000 tane okuyanlara.
5 tane okumak varken gitmiş 5000 tane okumuş.
bide benle sidik yarıştırıyo.
terbiyesiz.
böyle her fırsatta türklere, türklüğe laf söyleyenler olur...
laf söylerler, sonra da aman efendim ben öyle mi dedim sen faşistsin derler,
yangın yanar, ölü ölür, deprem olur...
ne alaka şimdi dimi?
bence de alakası yok.
en büyük yaramız, can acımız...
en iğrenç yaratıklar...
pkaka...
lan aklından çıkmıyo işte o pislikler ve yaptıkları.
unutamıyo işte var mı dahası?
unutan mı iyi olur?
sevcen mi onu pkakadan bahsetmezse?
ya da
sevsin mi pkakayı?
vallahi anlamıyorum.
pkaka yazarken bile kan beynime sıçrıyo benim.
her entrysini pkkya bağlayabilme kapasitesi var bu yazarın.
biraz önce sözlük yazarlarının burunları başlığına "yalancııı, şerrefffsiz, köppek" li bir entry döşediğini gördüm ve hemen o anda onuncu yıl marşını söyleyip halay çekmeye başladım. akabinde harbiye marşı, izmir marşı, istiklal marşı ve kapanış. biiiipppp.
mütemadiyen ahlaktan bahsediyor. o yüzden seviyorum kendisini.
ama ahlak bizim tekelimizde tuttuğumuz bir şey olmamalı.
bu yüzden kınıyorum kendisini.
sözlükte kendisiyle veya çevresiyle alakalı olumsuz söylediğiniz her şey sizin ahlaksızlığınıza, terbiyesizliğinize yoruluyor şahsı tarafından.
nasıl bir timsal teşkil ediyor kendisi ve çevresi bilemedim.
iyi insan olmak için bütün dünyanın kendisiyle dost olması, aynı fikirleri savunması mı gerekmektedir çözemedim.
geçenlerde bir tanıdığını savunmak için çok temiz bir kızdır, şöyle iyidir böyle iyidir dedi. eyvallah doğrudur. ama karşısındaki insanın ne terbiyesizliğini bıraktı ne başka bir şeyini.
sürekli tanıdıklarını savunmak, onların en kral insan olduğunu ispatlamak gibi yollara başvuruyor gereksizce.
aksi halde sktiri yiyorsunuz kendisinden.
ha tartıştığı vatandaş zerre umrumda mı değil, bana giren çıkan yok, istediğine versin.
ama görünen köy o ki kendisini üstün gören bir kafa, bunu sağlam bir temele oturtamadığı, buna dayanak sunamadığı için eleştirilmeye mahkumdur.
türk'üm ama daha bir üstünlüğümü göremedim.
büyük ihtimal o benim beceriksizliğimdir.
o benimdir o benim milletimindir ancak.
nada: tatlım unutmayan istanbulda, şimdi beyoğlu'nda çay içiyomuş. bi msj atsana duygulanır, nada ve ben de olsaydık de.
melankolik: tamamdır, hemen atıyorum. yarın işim yok görüşürüz mutlaka. -melan eminim pişmansın bunu söylediğine-
aradan beş dakika geçer...
melankolik: unutmayandan mesaj geldi " yooo siz disko kralına giderken hiç haber falan vermemiştiniz, neden birlikte çay içecekmişiz ki beyoğlunda" yazmış. ben daha da bişi yazmam, giderim.
nada: ahahaha tatlım dilimizi bi tarafımıza sokup oturalım o zaman, ayarın hasını yemişiz.
bizim köyde "ablaya abla denir" yazarı. ayrıca istanbullara gelip de beni görmeyişi de cok koydu yazarıdır. gidip trip bile atamadım lan o derece. garipti. nada'ya agladım, sızladım. yaksın uygun bir yerlere kınasını. "mavi gözlü dev" de neyse artık! *