şimdi bile yazacakken unutulanlar belki de bir an için lan bi ara şu.. vardı denilenler nedense hep unutulmuştur.
bir insan ömür boyu birisinin yasını elbette tutmaz, doğası gereği tutamaz yaşama adapte olmak için yer içer ve başta en elzem şeyler olmak üzere eylemlerini genişletir. bizse bir afette, bir faciada alevlenip ömrümüzün sonuna kadar sanki bir an aklımızdan çıkmayacak kimseler için unutmayacağız nutku çekiyoruz.
yakın döneme tekabül ediyor ara ara birileri çıkıp berkin elvan'a sövmese onu övermiydik acaba. birileri fıtratı maden işçiliği prototipine gömünce 301(?) kişi güvenli ortam olduğu için daha az önemli duruma geliveriyor sanki.
en sevdikleri elinden alınanlar bilir unutmanın nasıl büyük nimet olduğunu, elinden bir şey kaçarken yas tutman anlamsız gelir hareket etmekse yas tutma katsayısına katkıdan başka bir şeye yaramaz.
benim anlatmak istediğim, unutmanın da kaçınılmaz olduğu hatırlamanında ama bir slogan gibi sanki kalan yaşamını unutmayacağı şeyi unutmamak göreviyle geçirecekmiş gibi bir görev üstlenmek çok popülistçe.
bir kişi demek istemiyorum bir kötü olay oluyor ve unutmayacağızcılar yapışıyor o acıyı o an çekmek isteyen ve gerçekten üzülen kişilerin hiç duygularını hissetmeden beslemeden bir koyun çoban sürüsüne çoban olmak istiyor.
birazcık bu kaçışımı bu "genel", "olası" "fıtratımızda olan" "sadece burada olabilen" olaylara duruşumu belli ettiysem ne mutlu bana.
özgecan son olarak seni unutacağım, sadece annen baban unutmaz çünkü hatta onlar da hatırlarını azaltırlar zamanla yanlız elimden gelse de insanlıktan nasibini almamış katillerine en layık cezayı verme komitesinde söz sahibi olsam.
unutmaktan başka çarenin olmadığını gösterir her zaman aynı acıyla yaşasaydık şuan yaşıyor olamazdık sorununu getirir insan belirli günlerde ve tarihlerde anılıp o günkü acılar tazelenir vede bu böyle sürüklenir.