inanmak, başarmanın yarısıdır. gerçekten inanınca, kabullenilir ve gerçekleşir. zaman alsa da, başka bir son yoktur zaten. unutsanız da yoktur, unutmasanız da. bu yüzden, yıpranmalar, bıkmalar başlar ve unutmaya inanmak da başlar. olay, beyinde bitmiştir o zaman. kalpte ufak bir şey kalsa da, heves ve coşku yoktur artık. paslanmıştır. işleyen demir ışıldayacağı için doğaldır bu. yaşatılmayan ve beslenmeyen duygular, körelir, yok olur gider. böylece, kafa çalışmaya başlar.
bilimsel olarak beyin hafızası unutur, fakat vücut hafızası unutmaz. durduk yerde oturup karalar bağlamak durumu vücut hafızasının yaşamış olduğu üzücü bir olayı veyahut kendisine zarar veren bir olayı anımsaması sonucudur.
unutmaya değil zamana inanmaktır aslında. zamanın, bir tuvalin üzerinden geçilen kat kat boya misali eski izleri görünmez hale getirmesidir. ama bu yok oldukları anlamına gelmez o ayrı.
hadi unutayım demekle unutulmuyor. aşırı dikkat etmenin dikkatsizliğe yol açması gibi, bilerek yapılan bir unutma çabası da tam tersi unutmamaya yol açar. her zaman kendi insiyatifinizde olan, kontrol edebildiğiniz birşey değildir unutmak.
unuttuğunuzu unuttuğunuzda işlem tamamdır.