"gitmek istemediğin şehirlerden geliyorum geceleri. rüyalarında kuruyan nehirlerden geliyorum. bir kaplumbağanın kalbiyle geliyorum. bir kaplumbağanın kalbini sökersen o kalp bir saat daha atar. bir dere elli sene sonra taşar. bir telefon yüz yıl çalar. ne öğrendik bu aşktan; insan bir gün herkesi unutabilir. o zaman hayaletlere inan. çünkü onlar hep dokunabilir."
günlük yaşamda pratik karşılığı anahtar cep telefonu bere gibi şeylerse hemen hemen her zaman yaptığım, eğer gündelik yaşamdaki tezahürü, hatıra, aşk acısı, hasret gibi şeylerse bin bir türlü çağrışımla hiç bir zaman belleğimden silemediğim belki de bu yüzden çok zor olan eylemdir.
bazen olması gerekendir, olması gerekenden ziyade yapmak isteyip istemediğinle de alakalıdır ama yine de hep zarar verir sana ikisi de, unutmak ya da unutamamak ya da unutmamak, bak iki değilmiş 3 müş, bak sonu yok.
unutmak, zamanın gerisine, zamanın ötesinde iken, mağlup olmaktır. sonuç olarak hem kazanmak hem kaybetmektir. unuttuğun için kazanırsın, unutabildiğin için, daha fazla kahrolmamak adına, unuttuğun için kaybedersin, bir daha onun senle ya da senin onla olamayacağını bile bile.
gerçekten sevdiğin bi insan için unutmamak daha iyidir.
unutmak kelimesi biraz eksikliği ve ezikliği gösterir bi yer de. hayatında biri olur o seni bıraktıkça onun buna değmediğini bildikçe yine de seviyorum denilirse hayat anlam kazanır.
her unuttum dediğinizde herşeyi tekrardan hatırladığınız, hatırlamaya zorlandığınız kelime. unutmak diye birşey yoktur aslında. kendi anılarımızda dondurduğumuz şeylerdir onlar. sadece yeniden yeşermeyi bekler anılarımızda kalarak.