tamam unutmamak için ekstra bir çaba sarfetmedim, bazen unutmamak için durmadan yazarım ben, ama o da kendini hatırlatmaya hiç çalışmadı.
sanırım beni unutmayı tercih etti.
Bazı yollar vardır geri dönülmez. bazı insanlar vardır, giderse öldürseler dönmez.
Çok şey diyecektim, bir anlamı kalmadığını fark edip sustum. Koşmak istedim, beklenilmediğimi hatırladım, Vazgeçtim.
Çok zor oluyor insanın içine atması ve içinde debelenmesi.
Emre aydın bir şarkısında, " Ceplerinde cümleler saklayamazsın
Boğazın düğümlenir ya konuşamazsın
Sen beni ölsen... " Diyip susması ve "unutamazsın" diyememesi kadar buruk gönlüm.
Bana dert olurken başkasına derman oldun.
Nasıl anlatayım... " Seni severken kendimi çok üzdüm"
Hasılı ne yaparsam yapayım sonunda içimle başbaşa kalıyorum ve bir sessizlik gelip kaplıyor içimi.
bazen anlık kafam resetleniyo gibi geliyor, bir anda "noluyo lan" der gibi kalıyorum. evde kendi başımayken sorun yok ama dışarda insanların yanındayken olduğunda boşluğa düşmüş gibi hissediyorum, uzun uzun yanımdakilere bakıp "bu kimdi, biz nerde tanışmıştık, nelerden hoşlanırdı?" gibi düşünceler dalıyorum. sanırım bir gün tamamen unutup bir daha hatırlamayacağım.
Kamyonlar kavun taşır
Ve ben Boyuna onu düşünürdüm,
Kamyonlar kavun taşır
ve ben Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar'da evimizdeyken
Küçük bir serçe kadar hürdüm.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak.
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Yine kamyonlar kavun taşır
Fakat içimde şarkı bitti.
Unutmanın nörokimyasını bakıldığında; nöronların(sinir hücreleri) nöron olan ya da nöron olmayan her şeyle bağlantısının koptuğunu görüyoruz.
Unutma, öğrenilen ya da bellenilen şeylerin, ya birdenbire, yahut da zamanla
kaybolmasıdır.
Bu nedenle; unutmaya, hatırlamanın tersi de denilebilir. Buna, olumsuz
zihinde tutma diyenler de vardır.
Zihinde tutma eğrisi, zamana bağlı olarak düşer ya da
unutma miktarı zamanla artar(Binbaşıoğlu, 1991).
Neden unutuyoruz?
Unutma ile ilgili olarak birkaç kuram vardır. Bunlara:
1. Bozulma kuramı,
2.Karışım kuramı,
3.Yinelenmeme ya da ödüllendirilmeme kuramı,
4.Güdülenmiş
(motivated) unutma kuramı gibi adlar verilir(Binbaşıoğlu, 1991).
KALICILIĞIN SAĞLANMASINDA BEYNIN BAZI BÖLGELERININ ROLÜ
Birbiriyle ilişkili ve kollektif olarak çalışan beynin birçok yapısının oluşturduğu
sisteme limbik sistem adı verilmektedir.
Limbik sistem içindeki yapılardan biri de
hipokampustur. Hipokampus, kısa süreli
belleğe gelen bilginin uzun süreli belleğe
dönüştürülmesinde, yani kalıcı hale
getirilmesinde rol oynamaktadır.
Hipokampusu hasara uğramış ya da
çıkarılmış hastaların, hipokampusları zarara
uğramadan önce öğrendikleri şeyleri çok iyi
hatırladıkları; ancak, hipokampus zarar
gördükten sonraki yaşadıkları olayları hiç
hatırlamadıkları gözlenmiştir.
Hipokampusun çıkarılması daha önce
beyinde depolanmış anıları etkilememektedir. Buna karşın, hipokampusun
çıkarılmasından sonra, kısa süreli belleğe gelen bilgilerin uzun süreli belleğe aktarılma
yeteneği kaybolmaktadır.
Hipokampusu hasar görmüş insanlar, önemli bilgileri ayırma,
kodlama, tekrarlama ve uzun süreli belleğin deposuna göndererek kalıcılığı sağlama
özelliklerini gösteremezler. Bilişsel etkinliklerin temeli olan uzun süreli belleği oluşturma
yeteneğinden yoksun kalırlar. Bu duruma ansterograd amnezi denir.
nimettir bir bakıma, çoğu insanın es geçtiği!
cenaze bitimi ve mezarlıktan çıktıktan sonraki süreç düşünülürse anlaması hiç zor değildir.
geçmişte yaşanan tüm acılar buna dairdir ve tamamını kapsar. izler hariç!
Kimi zaman oh, kimi zaman ah dedirtir unutmak. Kimi zaman kurtuluş, kimi zaman bir türlü hatırlayamamaktır.
Bundan çok seneler mukaddem, bir parmak kuklam oldu. Kimin verdiğini biliyorum ama ne zaman verdi hatırlamıyorum, verenin sesini unuttum, suratı hayal meyal artık, yarın hatırladığım şeyleri de unutacağım. Benim parmak kuklam yok ki? Diyeceğim.
unutmak denilen kavram, durumdan duruma değişiklik gösterebiliyor. olaylardan ya da nesnelerden ziyade kişilere değinmek isterim; mesela hayatımızın bir dönemine giren bazı insanları unutmak mesele olmuyor. çoğu zaman bu kişilerin unutulduğu dahi fark edilmiyor. ama bazısı var ki, hatıralarının dahi unutulması koyuyor. yaşanmışlıklar zamanla havsaladan siliniyor ve bu fark edildiği vakit derin bir buhran oluşuyor. insan bu buhranın içinde kalan birkaç bakiyeye sığınmak istiyor fakat onlar da zemine çarpıp dağılan kar tanesi gibi uçuşup gidiyor. bu duruma engel olunamıyor çünkü beyin denilen yağ dokusu kendini tazelemekle mükellef. yani mazide yaşamayı pek sevmiyor.
doğru da yapıyor. "unutmak" çoğu zaman iyi gelir; aksi düşünülse de.
her şey gibi unutmanın da bir bedeli vardır.
ne mi demek istiyorum?
romantik bir şeyden bahsetmeyeceğim.
şöyle ki beyinde bir şeyi unutmak, enerji gerektirir.
buna geçmeden önce
unutmak nedir üzerine biraz düşünürsek şunu fark ederiz. bir şeyi unutmak demek aslında o şeye ait bilgiyi hatırlayamayacak hale getirmek demektir. öyle ki artık “anlamlı” bir bilgi olmaktan çıkar. bir bilgiyi hatırlayamayacak hale getirmek de aslında onu kendi göremeyeceğimiz hale getirmektir.
bunun yolu entropiyi arttırmaktır.
entropi nedir?
bir şey hakkındaki bilgisizliğimizdir. bir başka açıyla bir şeyin olası seçeneklerinin çok olmasıdır. anlamlı bir bilgi düzenlidir. onu düzensiz ve karışık hale getirmek ise entropisini arttırmaktır.
bu noktada artık anlamlı bilgi dağılmıştır. bizim için artık okunamayacak haldedir. unutulan şey için azalan entropinin bedeli olarak beynimiz bunu yapmak için enerji harcar. bu da beynimizin ısınmasına ve entropisinin artmasına yol açar. unutulan veya silinen bilgi artık ısınmış, titreşen moleküllerde kodlanmıştır.
bunu biraz şuna benzetebiliriz. canlılar, canlılığını devam ettirebilmek için kendi içinde entropiyi düzenli tutmaya çalışır. bunun için gösterdiği her çaba, o canlının dış çevresi için entropinin artmasına neden olur.