Bir rüyadır gelir geçer
Her aşk bir gün hayal olur
Unutulmaz denen günler unutulur unutulur
bu hayat böyledir dostum!
Yaşanan gün mazi olur
En değerli hatıralar bir gün gelir unutulur...
" insan unutmak için sevmez ki, unutmamak için sever. " Diyen dedeyi hatırıma getirdi bu başlık.
Unutmak zayıflık ve vefasızlıktır bana kalırsa, yaşanan ne olursa olsun. Kaldı ki hatırlamanın diri tuttuğu, güçlü kıldığı taraftarıyım. Bir anı sandığım var, güzel günlere dair minik nesneler biriktiriyorum. Orhan pamuk' un deyimiyle, Bir nevi masumiyet müzesi.. ara sıra açar tek tek hepsine bakar o günleri anımsamaya çalışırım. insan olmanın yüceliği unutmayı istememekte yatıyor bana kalırsa.
Onu unutmak istemedim hiç. Allaha dua etmek için ellerimi kaldırdığım zaman içimden hiç gelmiyordu onu unutmak. Ama bir yandanda onu unutmak gerektiğini düşündüğüm zamanlarda olmasdı değil. Bilmiyorum ya herkesin bir o'su vardır benim o mda oydu farklı bir oydu o.
Çünkü güzel dediğimiz şeyler hep ondaydı. Hani deriz ya güzel şeyler ;Mavi,sonbahar,deniz,yağmur,güneşli bir gün ne bileyim işte ağaç yeşillik hayvanlar börtü böcek falan... her insanın sevdiği şeyler vardır bu hayatta... işte Oda bu bütün herşeyi içinde barındıran bir o'ydu.
işte bu yüzden onu unutmak istemedim.
“Unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. Ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. Yani birini er geç unutmaya mahkum olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. Birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. O kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. Belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder.”
ne diyeyim, derdimi nasıl anlatayım, hangi iki kelimeyi bir araya getireyim bilmiyorum da.. her şeyden kendin sorumlusun diyorlar ya, harbiden de öyle. belki de suçu tanrıya atmadan kabullendiğim tek şey bu. bilerek depresif, çekilmez, ukala ve içe dönük bir ruh haline sahibim.. ve bunu her nedense her şeyden daha çok seviyorum.. şikayetçi de değilim. ama benim yok oluşum, onun için hiçbir şey ifade etmiyor.. tek sorun bu aslında, beynimi kemiren tek soru da bu. bu kadar siklemez, vurdumduymaz olması imkansız gibi geliyor. ya da olmamalı ya amına koyim. olmasın. ben onu sike sike beynime kazıyorsam, o da sike sike kendini hatırlatmalı bana. farklı bir hayata başlamamalı, içinde benim olmadığım hayaller kurmamalı, ben olmadan bir boşluk hissetmeli yaptıklarında. benim hissettiğim gibi.. nerede bu siktiğimin paralel evreni? ama en acı anımı ve mutluluğun nirvanasını onunla yaşadım. hayatım değişse de, ben değişsem de... her şey değişse de o hep ilk kalacak. gönül ister son kalsın.. ama ilke de şükür...
neden ''bilinçli'' olduğunu, neden ''karşı konulamaz güdü'' olmadığını ise yine insanın kendisi ile açıklamak mümkün.
bir örnek olay üzerinden gidersek terk edilen ve ya bir şekilde ayrılmak durumunda kalan kişi öncelikle kendisini düşünür. karşısındaki kişiyi düşündüğünü zanneder. ''bunu bana nasıl yapar?'' türündeki sorular bile bunun en açık örneğidir. psikolojinin ego dediği olgu aslında çok ciddi bir araştırma konusu.
her ne kadar freud bunları ıd, ego, superego biçiminde sınıflandırmış olsa da bu freudça bir tanımdır ve insana dair bilimlerin tümünde genelgeçer bir sistemati oluşturmak imkansızdır.
çünkü insanı, tıpkı evrimsel süreç gibi yontan, şekillendiren şey içinde bulunduğu toplumdur, ailedir, inançlardır.
işte bu ego veya egoist yönelim daha çok ilişkilerde kendini en belirgin biçimde gösterdiği için birini unutmak istememek, o kişi de diretmek gibi şeylerin temelinde yatan, o kişiyi kaybetmek değildir, kişinin kendi yalnızlığına ve ya kaybına duyduğu tepkidir.
normaldir ki insan bir çok şeye tanım getirme yeteneğine sahiptir ancak kendi duygularına getirdiği tanımlar çoğunlukla isabetten uzaktır.
bir diğer gerçekte tüm taşları tam anlamı ile yerine oturtan şey zamanın kendisidir. her şey yaşanıp bittikten sonra neden öyle olması gerektiği ortaya çıkar. psikojenik füg türünden bir duygu ancak bir zaman sonra belirir.
bu işin türkçesi, insan istediği için acıya düçar olur. geçmişte yaptıklarınıza pişman olmanız bile bunun en açık kanıtlarından biridir.