unutkanliginiz sizi ve cevrenizi rahatsiz edecek kadar ilerlemisse, her sabah iki adet iri havucu kati meyve sikacaginda sikip, mutlaka bir tatli kasigi zeytinyagi katarak icin. bir hafta sonra ozlediginiz eski gunlerinize doneceksiniz. denendi.
eger ayni oranda kirmizi pancar ve cok az ispanak/maydonoz da katarsaniz, zaten beslenmenize hic dikkat etmeyen bir insan oldugunuz icin; farkina varmadiginiz bir cok probleminizi de cozersiniz.
not: sigara icenlerde ise yaramayabilir. once biraksinlar.
bir çok sebebi vardır. b12 vitamin eksikliği de en sık görülen sebebi.
benim kronik hale geldi artık. japon balığının hafızası bile benden kuvvetlidir. nasıl bir şeyse bu üzülüyorum ama üzüldüğüm şeyi unutuyorum, birine küsüyorum 15dk sonra küstüğümü unutuyorum, mutlu oluyorum neye seviniyordum lan ben diye bütün gün düşünüyorum. dersleri sormayın allaha emanet onlar da. böyle hayat mı geçer ya?
çok boktandır. ben böyle değildim ne oldu bilmiyorum ; her gün spora giderken illa bir şeyi unutuyorum ya mayoyu ya bone yi sikicem ya bunak mıyım lan ben !!!! beyler *
Aslında unutkanlık diye bir şey yok beynimiz sürekli yaşadığımız anı depolar, ancak dikkatsizlik ve (bkz: Phosphatase 1 proteini)yüzünden beyin o bilgiyi gereksiz bulmaya başlar. PP1 proteini, insanlarda beyni gereksiz bilgilerden temizleyen karmaşık sistemin bir parçası imiş. Her zamanki gibi isviçreli bilim adamları farelerle deney yapmış ve pp1 proteininin azaltıldığı farelerde öğrenmenin daha aktif ve kalıcı olduğunu görülmüş. Ancak deneydeki bir bilim adamının Nature dergisi röportajında belirttiği gibi; "beynin kapasitesinin sınırlı olduğu ve beynin aktif bir koruma mekanizmasına ihtiyaç duyduğunu düşünürsek; PP1 proteinin bu mekanizmanın bir parçasıdır." vesselam (bkz: zamanla unutursun) dedikleri bu olsa gerek çok üzücü, hatırlanması kişi için kötü olan durumlarda pp1 yardımcı oluyor bize. Yani unutkanlık gerektiğinde o kadar kötü gibi gözükmüyor. (bkz: bilimsel başlayıp anne gibi bitirmek)
aylardır tekrar görmek için dua ettiğim, o aklımdan çıkmayan rüyaların bugün bir anda uçup gitmesine sebep olan şey. ancak kendimi zorlayınca hayal meyal hatırladım, acı.
yani azizim bu öyle bir şey ki, tarifi zor. şimdi ben misal bir sevgiliye sahip olsam, aynı evde yaşıyor olsam, adam kalksa bana çok büyük bir yanlış yapmış olsa.. kalkıp karizmatik bir şekilde evi terk edemem. vallahi edemem.
eşyalarımı bi saatte toplayıp gitsem, bir saat sonra unuttuğum cep telefonumu almaya gelirim, o esnada sehpanın üzerindeki mp3 çalarımı da görür onu da alırım. "tekrar hoşçakal. ikimiz için de en iyisi buydu" derim adama.
onun akabinde yarım saat sonra banyodaki diş fırçamı almaya gelirim. alırken banyoda daha önceden bırakmış olduğum çay bardağım gözüme çarpar... ne alakaysa anasını satiim banyoda çay bardağı... onu alırım çamaşır makinesinin üstünden. "bunu da unutmuşum. hoşçakal. ikimiz için de en iyisi buydu" derim bu sefer.
bir saat sonra anahtarla kapıyı sessizce açar, adamın uyumadığını fark edince "şey... güneş gözlüğümü de aliim.. pardon.. aldım tamam. hoşçakal. en iyisi buydu" derim.
lan? kapıyı anahtarla açtım? bi saat sonra tekrar gelir: "ehehehe.. anahtar da bende kalmış. pardon. görüşürüz. ay pardon. yani elveda. iyiliğimiz için en ikisi.. ay pardon..." derim.
mundar olur güzelim karizmatik terk ediş. yemin ederim.
adamın evini terk etmeden önce en az bir hafta lazım bana.
insana özlemeyi özleten durum. ilk başlarda bilinçli olarak seçtiğim unutma yolu gittikçe alışkanlığım oldu. önceleri canımı sıkan olayları, kişileri unuttum aslında gayette fil hafızalı bir insandım ama çabuk unuttum sonraları istesem de hatırlayamadım. sorun etmiyordum şimdilerde ise okuduğum kitabın sonlarına doğru kitabı daha önceden okuduğumu hatırlıyorum, bin beş yüz doksan altı milyon kere izlediğim filmleri ilk kez izliyormuş gibi izliyorum, filmin yarısında filmi tekrar unutuyorum. gelen mesaja cevap yazmak için yedi yüz elli dört kere mesaja geri dönüyorum ne yazacağımı unutup. yarım saat önce yediğim yemeği unutuyorum, su içmeyi unutuyorum ama asıl koyan insanları unutuyorum. sevdiğim insanları unutuyorum hemde öyle unutuyorum ki sanki hiç olmamışlar gibi tek bir anı bile kalmıyor onlarla ilgili bu yüzden özleyemiyorum kimseyi. özlemek istiyorum ama onuda unutuyorum içimi boşaltıyor sanki. uzun süre görüşmediğim insanlar:' çok özlemişim, özledin mi sende?' diye sorarlarken susuyorum sonra acıkıyorum da ama en çok utanıyorum birazda kıskanıyorum, yalan söylemek yerine sessiz kalıyorum alınanda oluyor, alınan olursa aldığı karpuz iyi çıkan bir insan kadar seviniyorum, karpuzu severim, çünkü artık insanlar alınmayı bile çok görüyor bense alınmaya unutuyorum. ama iyide oluyor unutkanlık kaygı ve hırsı çıkarıyor insandan o değilde karpuz cidden iyidir.
diyalektik meteryalizm bu kavramı defalarca unutup tekrardan hatırlamak zorunda kaldığım zamanlar geliyor aklıma sinir krizlerine gebe anlardı neyse ki hafızamdan şüphe etmeye başladığım dakika da unutkanlık kelimesinde hatırladığım ilk kavram oluverdi kendileri.
- Kankaaaaaaa
+ he kanka söyle.
- ay bi şey dicektim ben sana ne dicektim yaaa offf
+ hatırla lan cabuk merak ettim.
- yok hatırlayamıyorum ya neyse boşver.
+ allah belanı versin.
bir çok nedene bağlı olarak gelişen durumdur. çok mu dalgınım acaba son günlerde. ondan mıdır bu unutkanlığım? neyse geçer diyoruz üstüne pek düşmüyoruz.
cep telefonunun "hatırlatma bölümü"nü aşındıran insandır! akşama ne yemek yapacağını bile yazar ki e canının istediği şeyi insan unutur mu bir de o var! girdiği ayakkabı mağazasından elinde ayakkabının tekiyle çıkıp mağaza mağaza dolaşanından, çöpü atmak için eline alıp onu taaa bilmem kaç durak dolaştıranına; değiştirmek için aldığı su bidonuyla taaa kaç tramvay durağını aşanına kadar çeşitleri mevcuttur. "ay tuvaletimi yapacaktıııımm!" dediği aşamada tıbbi destek alması için zorlayabilirsiniz.