kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
annem
ki beyaz bir kadındır.
ölüsünü şiirle yıkadım.
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı,
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
aşk diyorsunuz ya,
işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir toz bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak,
öyle kötü kokan,
yırtık ve perişan.
ben anlamıyorum ama kadınları. özellikle kadın özgürdür dedikten sonra tam tersini yapanları. örneğin sol jargonla konuşup kadını savunan ancak kadının kutsallığı adına tek kelam dahi edemeyenleri. kadının olması neden ne için kimin zoruna gitsin? biz ağaçta mı yetiştik? hepimizi doğuran büyüten bir ana yok mu? kadına kim yok diyebilir? kadının ensesine vurup ekmeğinin alındığı zamanları da çoktan geçtik asıl sorun ekmeğini kazanan kadının bu ekonomik özgürlüğü çok yanlış anlaması ve kapitalist düzende kukla gibi oynatılması. ha diyeceksin ki erkekler çok mu farklı hayır değil. genel bir durum bu ama kadında daha farklı dışa vuruyor erkekte daha farklı.
kadın özgürdür diyenler ilk önce bunu kadınlara anlatmalı. çünkü özgürlüğünü bedenini ve şahsiyetini meta olarak kullandıran kadınlar oldukça kadınlar asla özgür olmayacaktır.
bana 2. saldırıyı yaptığı için geldim, uğramak şart oldu. kendisini zerre kadar tanımam. muhtemelen kendi kendine "benim kalbim temiz" diyen ortalama ve zararsız bir insan.
yazdığım şeyler sinir bozucu olabilir, düşünce biçimim öğrendiği düşünme normundan farklı olabilir. okumaz, görmez en fazla eksi oy basar geçersin. bunların hiçbiri durup dururken saldırı yapmaya geçerli sebepler değil. istediğini söyleyen istemediğini duyar. ben buna hazırım. sen hazır mısın?