sanki dünyada başka hiçbir derdin yokmuş gibi hissedersin bir süre, önemli görürsün kendini. yeni insanlarla tanışırsın ve geyik hep aynıdır, daha o zamandan mezun olunca ne yapacağın konuşulur. kendini bir birey olarak görmeye başlarsın, yavaş yavaş üniversiteninde başlı başına bir dert olduğunun bilincine varırsın.
hayatımın en uzun, en tatlı, en manyak bi o kadar da salak bir dönemidir.
ilk defa o kadar insan boş kalınca ne yapacağını şaşırıyor. aslında aileden uzak bi 5 yıl daha önce yaşamıştım ama üniversitede ki ilk bir ay çok farklı oluyor. sonrası hiç aynı olmuyor.
ilk gün şayet yurttaysanız gözünüzü açtığınızda nerede olduğunuzu anlayamadığınız andan başlayarak, bir ay sonra bira içmekten en az beş kilo aldığınız ana kadar süren zaman dilimi! Yeni evli olmak gibi.
üniversite başka bir şehirdeyse, o ana kadar yaşadığın şehirdeki her şeyi ama her şeyi özleyeceğin zamandır bu dönem.
geride bıraktığın sevgilini, anneni, annenin yaptığı yemekleri, odanı, evini, kardeşlerini, mahalledeki deliyi, lisede en sevmediğin insanı, mahallede kanlı bıçaklı olduğun adamı bile özleyeceksin, kısacası geride ne bıraktıysan fena halde özleyeceksin bu bir ay, hasret çekeceksin, ahhh ahhh diyeceksin...
sanırım biraz fazla karamsar oldu ama durum bu, alışsan iyi edersin, gerçekler yakar adamı.
genelde tatile gidilir. kişi kendini rahat hisseder. okulun başlamasına 2 gün kala heyecan başlar. "bakalım ortam nasıl, arkadaşlar nasıl" der kişimiz.
Eğer küçük şehirden büyük şehir kazanıldıysa özellikle istanbulsa ilk 1 hafta yalnızlık sendoromu yaşanılır ve hemen arkasından edinilen yeni arkadaşlarla kalan 3 haftayı içerek geçirilir.
Sinavi kazanma hayaliyle yaşadığın 4 yılın ardından üniversiteyi kazanmayla kendini bi boşlukta hissedersin zaten ailenden uzakta okuyacaksan ilk ay aile özlemiype geçer.