tarif edilemez..hele hele evde sıkı bir baskıya maruz kalıyorsan,dışarı çıkman yada sosyal aktivitelere katılman dırdırla sonuçlanıyorsa ve sen şehir dışını üstelik uzak bir yeri kazanmışsan..tadından yenmez..
başlarda zevkli bir andır. kişi pek bir mutlu olur. hatta üniversiteye gidince ilk senesinde "üniversiteliyim artık." diye sevinir. zaman geçer. mezun olma zamanı yaklaştıkça, o an akıllardan silinir. yerine "nasıl iş bulucaz birader?" anları gelir.
Daha eskiye gidelim. Tatildesindir. Gazete alınır ve tek tek numaralar taranır. Numara bulunduğunda artık seninle hayat arasında ince bir çizgi kalmıştır. Sen bunu fark etmezsin. Hayata daha çok var sanırsın. Oysa yanındadır. Kapıya dayanmıştır kendileri.
Özel üniversite kazanan için hiç bir bok ifade etmeyen durum.
Hatta şöyle bir dialog olur;
ösymnin sitesine girilir,eleman heyecanlıdır ama ailesi daha heyecanlıdır
Sorgu sayfası gelir
"Kazandınız"
.....(vakıf üni adı)'sini kazandınız
Eleman -ııı....eyi
Aile bu sırada havalar ucar,elemanda tık yok tekrar nette surfe devam eder
Çünkü nasıl olsa onu o üniversite sokan kendi değil fedakar ailesinin desteğidir.
Bilek hakkıyla kazanılmadıgı için özel üni kazanmak tat vermez aksine biraz aileinizi düşünen bir insansanız "aklımın a.k millet devlet kazanır bizde ailemize okumak için para ödetiriz.Aklını s... senin ben(kendi kendine)".
kontrolün kaybedildiği, önüne gelen herkese sarılıp öpmek,mutluluğu paylaşmak istendiği ve nefret edildiği halde ard arda 500 kere burcu güneş in ''sahilden'' adlı parçasında aptal gibi dans edip hoplanıp zıplanıldığı andır. üniversiteye başlanılan ilk güne kadar bu mutluluk, heyecan sürer, sonra ise bünye kendini ister istemez saykoya bağlar, gençliğin harab olacağı dönemi şaşkolozlukla sevinerek karşılamaktır bir nevi.
x kişisini bir daha göremeyecek olmak, işte buna üzülünür
araştırma, üniversite, çalışmak, bilim, ilim, fen, kitap ne araştırılır, ne sevinilir, ne üzülünür, bunlar zaten kimsenin aklına bile gelmez.
haa, gidince belki 3 ay bara bile gidilmez, köpekler gibi anne baba özlenir, x kişisi sümük gibi atılır, aşık zaten çoktan olunmuştur, ders çalışmak neymiş işte şimdi öğrenilir.
her şeyin artık bittiğini ve sonrasında çok güzel bir hayatınızın olacağını zannettiğiniz fakat her şeyin aslında daha yeni başladığını bilmediğiniz, fark edemediğiniz andır.
yeni bir hayata yelken açtığın andır. önce hayaller kurarsın, her şeyin mükemmel olduğu, güzel ve tadından yenmeyen bir hayat. sonra okul başlar; polyanacılığa biraz daha devam edersin daha yeni başladı zamanla düzelir dersin. daha sonra evinde yaşadığın hayatı aramaya başlarsın ve gerçekleri anlarsın.
ilk önce inanmakta zorluk çekersiniz bir sene boyunca uğraştıklarınızın boşa gitmemiş olduğunu görmek, hep istediğiniz okulun artık öğrencilerinden biri olduğunu farketmek, artık başka bir şehirde başka bir hayata başlıyor olduğunu kavrayabilmek zor olur.
bunları farkedebildikten sonra ise yeni kaygılar başlar.
insanın başarının tadını çıkarabilidiği son anlardan biridir. en azından kendi adıma. sonrası mı? sonra ufak başarılarla mutlu olmayı öğrenir insan; çana yaklaşmak, kopya çekmek vs...
aşağı yukarı şöyle birşeydir ve alıntıdır, alıntı yaptığım yerdeki yazının tamamı yine bana aittir.
...
Sürekli ÖSYM’yi arıyordum ama tutarlı bir tarih alamıyordum. Halime üzülen babam ÖSYM’yi aradı 14 Ağustos’da, dediklerine göre 1 saat içinde açıklanacaktı sınav, hemen siteye girdim ve duyurdum bu iyi haberi. Sayfayı yeniledim ve bir arkadaşımızın DGS ile ilgili duyuruyu yazdığını gördüm duyuru ÖSYM sitesinde açıklanmıştı, hemen tarayıcımı açtım ÖSYM sitesine girecektim ama başlangıç sayfamın “ÖSYM sonuç açıklama sayfası” olduğunu unutmuşum, tarayıcı açılır açılmaz karşımda “2007 DGS Sonuçları” yazıyordu.
Vücudumun acıdığını hissettim ellerim terlemişti şok olmuştum, bu sefer ilk olarak doğrulama kodunu yazacaktım sonra kimlik numaramı.
Yazdım ve sayfa açıldı…
Direk en alta baktım Ankara Üniversitesi iletişim Fakültesi Radyo TV Sinema yazıyordu. Yatağıma zıpladım nevresimleri yırtmaya başladım sevinçten, pencereye koştum tül sinekliği parçaladım evin içinde bağırıyordum deli gibi koşturuyordum.
ilk tercihi ne olursa olsun gireceğini bilen birisi için çok da önemli olmayan andır. daha çok şimdi ne seçsem ikilemi yaşanmaya başlanır öyle bir durumda. (bkz: össde derece yapmak)
öss'nin açıklanacağı gün öss'nin açıklanacağı aklıma bile gelmiyodu. öss'den bir önceki gün gayet eğlenceliydi. gece eve 5'te gelmiştim. hiç öyle "ayh öss açıklanıcak" hisseyatı yoktu. sonra saat 10'a çeyrek kala uyandırıldım. saat 10'da sınav açıklanacaktı. duş aldım. 9:55'te masaya oturduk. annem babam ben ablam bodrum'daydık, işi nedeniyle bodruma gelmeyen istanbul'daki abimden sonuçları bekliyorduk. bi tek o 5 dakika boyunca heyecanlandım diyebilirim. neyse beklenen telefon geldi. babam abime tembihlemişti yavaş yavaş, alıştıra alıştıra söyle diye. abim şöyle demiş: "baştan ve sondan 1 2 3 değil, 4 değil, 5!" babam 5 dedi. ben zaten 5'e marmara iktisat'ı yazdığımı biliyor ve marmara iktisat'ı kazanacağımı hissediyodum. ve öyle oldu. tüm aile sevinmişti. ben ise sonucu öğrenip tekrar sahile indim. o zamanlar* nasıl o kadar soğukkanlı olabiliyomuşum hayret ediyorum. zaten öss'ye de çalışmamıştım, nasıl olsa kazanırım diye.