üniversitelerde türban serbest olacak mı, kara çarşaf serbest olcak mı ve en sonunda da içinde insan olacak mı diye devam etmesi beklenilen düşünce zincirlemesidir...nitekim üniversitelerdeki asıl amaç işleyen beyinler yetiştirmektir diye biliyoruz ama bu tartşmalar gösteriyor ki amaç görüntüymüş, içindekine gerek yoksa türban da çarşafta içinde kimse olmadan girsinler içeri...oda olur yakında efendim.türbanları da çarşaflarıda iki fakülte arasına çamaşır ipine asarlar çok mutlu bir ülke oluruz böylece.***
evlat: üniversitelerde kara çarşaf da olacak mı?
anne: hayır evladım. çene altı çözümü bulmuşlar. türban çene altından geçecekmiş. şimdilik yüzlerini ve gözlerini göstereceklermiş.
kara çarşaflılardan bilim bekleyemeyen zihniyet iranlı kadın mühendislerin israil'i vurabilecek füzeler tasarladığını, kendi atom programını oluşturacak kadar nükleer fiziğe hakim olduklarını bilmeden atıp tutuyor tabi, keşke bizde de çarşaflı da olsa gerçekten ortaya birşey koyan kadınlar olsa.
üniversitelere çarşafla girilip girilemeyeğini merak eden bünyenin sorusudur. Fazla merak iyi değildir, insanın kafasına tank düşebilir.
(bkz: M1A2 Abrams)
(bkz: leopar)
not: şu iran meselesi de sıktı hani, iran dedigin ülke, nükleer silah yapabilen, kendi savas uçagını yapabilen, uydu kontrollü füze yapabilen, amerikaya posta koyabilen, medyası kartel olmayan bir ülke, sineması ile dünya alkışlıyor, iran sineması diye bir kavram var, demekki, illa kadınları soyarak sanat yapılmıyormuş, bunu kanıtlıyor bize, gerisi hikaye.
ayrıca şunu söyleyeyim, iran bize, almanyadan ya da daha ileri söyleyeyim amerikadan daha dost degil, çünki onlar da eski bir emperyal ülke, emperyal ülkeler birbirlerine asla dost olmazlar, ayrıca onlar şii, bize hangi rejimi ihraç edecekler, tam bir korku filmi havası ile yayılmış paranoyalaştırma operasyonu.
magneti marelli'deki stajımda iran'dan gelen siyah çarşaflı kadın mühendislerin yaptığı ar-ge çalışmalarını gördükten sonra çok da iplenilmesi gerekmeyen bir sorudur, üniversitenin görevi belli bir resmi ideolojinin kaleliğini yapmak değil, kişiyi topluma ve kendine yararlı bir birey haline getirmektir.
türkiye'de bile kadının tam olarak kendini kabul ettiremediği alanlarda iranlı kadınlar vardır. iran'ı bilip öğrenmeden üfürme sanatını icra edenlerin nevrotik nöbetlerinin kaynağından birisi de ilkokul kitaplarında üstüne çarpı atılmış çarşaflı kadın resimleridir. böyle bir eğitimden geçip gelen insanın sağlıklı düşünmesi de hali hazırda mümkün değildir, türkiye'nin genel bir psikolojik check-up'tan geçmesi gerekliliğini gösteren bu içlerinde titrek, dışlarında ellerinde kendi siyasi simgeleri atılganlık yapan tipler çarşaflı bir varlığın uzaydaki bir karadelik gibi kendilerini ve rejimi içine çekip antimaddeye dönüştüreceğini falan sanmaktadır.
olacaksa olsun en azından hükümetin başındaki "dilli düdük" lerin sığınacak başka limanları kalmayacak ve ülkenin asıl içinde olduğu kötü ve acınası ekonomik ve siyasi durum ortaya cıkacak. o zaman kıçlarını hangi örtünün artına sokacaklar merakla beklemekteyim.
mevsimine ve kişisine göre değişiklik gösterebilecek durumdur. yazın beyaz çarşaf, kışın kara çarşaf, kaşarların * renkli renki çarşaflar giymesi beklenilmektedir. böyle giderse kara çarşafta olur. nelerle uğraşıyoruz beyler; laik bir devletten sekuler bir toplum yaratmamız gerekirken biz hala laikliği tartışıyoruz üzücü olanı başımızda bulunanlar bile laikliği tanımlayamıyor. yazık, güzel vatanımıza yazık..
anamuhaledet partisinin yeni yaratıcı baba-oğul diyaloglarından biridir. türban konusunda hemfikir olduğum halde hallerine gülmekteyim. baktılar sittin sene oy alamayacaklar, baba-oğul diyaloglarıyla milleti böğründen vurup oy potansiyellerini arttırmayı planlıyorlar heralde. başarılı olurmu? bu memlekette herşey oluyor buda olur anasını satayım. yakında romantik komedi filmlerinin film aralarında perdeye amblemlerinide yansıttırırlar.