sadece kizlara maledilmemesi gereken cok buyuk bir yanlis anlasilmadir bu. Arkadaslar universite egitimi son yillarda sadece turkiye'de degil diger ulkelerde de ciddiyetini kaybetmistir. Her universite'ye giren adam nasil universiteye gittim is bulamadim diyorsa kadinlarinki de ayni derecede bir yanlis anlamadir. Ozellikle turkiye'de ki universite egitimi global dunya gerceginin uzagindadir. Gunumuzde bilgiye internet sayesinde (ki bir cogunuz internetin bu guzelliginden nadir faydalaniyorsunuz) ulasmak 2-3 saniye alir. Demek istedigim, siz gercek disi bir universite ogrencisiyseniz, yani universitede hocanin agzindan cikan herseyi kelime kelime ezberlemis olsaniz bile , isiniz icin gereken bir bilgiyi kafanizda bir butun haline getirip karsinizdakina aktarmaniz,hic bir universiteye adim atmis olmamasina ragmen,soruyu internet uzerinden arastirip patronuna iletecek olan adamdan, duruma gore daha yavas olabilir. Bilgi artik onemli degildir. Bilgiyi isleyecek beyin onemlidir. Ve bilginin beyinde nasil islenilecegini ogreten bir egitim sisteminde yasamiyorsunuz.(dikkat etmissinizdir ozel universitelerin cogalmasina) Su an zaten, belli basli kelimelerden soyleyenin ne konuda konustugunu anlayip ona cevap verecek teknoloji kullanilmaktadir. Bir cumleyi kelimeyi yanlis yazdiginizda size "dogrusu su lan" diyen google'i hergun kullaniyorsunuz. Bu durumda sizin insan vucudundaki hastaligi ezber uzerine tesbit edebilmenizle, belirtileri 40 kere tusa basarak karsisinda olasiliklari liste olarak gorebilen bir insan karsisindaki farkiniz azalmakta.
Acimasiz is dunyasinda,baska bir sozle, olum kalim savasinda, kimse sizin diplomanizin rengiyle sekliyle ilgilenmez. Sizin yapmaniz gereken isverene para kazandirmaktir.Ogrenip ogreneceklerinizin baska hicbir degeri yoktur. Bunun icinde dusunmeyi, hizli dusunmeyi, hatasiz dusunmeyi ogrenmeniz gerekmekte, yani bilgisayarlarin yapamadigi bazi seyleri yapmak zorundasiniz. Uyum saglamalisiniz, cozum uretmelisiniz. Sonuc olarak sizin gittiginiz universiteyle, plato'nun ve onun ogrencilerinin gittikleri ve 20 - 30 yil kaldiklari sistem farklidir. Konudan biraz saptim farkindayim, ama bosbogaz gunumdeyim idare edin.
öyleleride vardır efenim, bihassa iş umudu olmayan bölümleri bu yüzden seçenler vardır. (bkz: haydi kızlar okula oradan da zengin kocaya)
edit : gerçekten okumak için gelenleri tenzih ederim. onlara laf yok.
hem kendisi çok para kazanıp hem de zengin koca bulup double yapmak istemektedir. koca arayınca kendi işini yapmayacak manasına gelmez ki hem. zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış. hadi canım hadiii...
her kadın hayatını yanında kendini güvende hissedeceği biriyle birleştirmek ister. bunun istisnası ise ona açıkça hükmedebileceği birini ister. bu ikisi aynı anda olursa zaten dadından yinmez...
üniversite mezunu olupta işsiz olduğundan en mantıklı seceneği seçmiş hatundur. sanki üniversite mezunu olunca para sıçıyormuş da o istemiyormuş gibi değişik bir düşünce ürününün sonucu bir tespit. üniversitelerde parasızlıktan bedenini satan öğrenciler varken mezun olmayı başarabilmiş bir hatunu tebrik etmek lazım. tabi her eve bir zengin koca veya karı kısaca eş lazım. arattıranlar utansın.
gozlemlerime dayanarak soyluyorum ki; kadinlar calismayi sever ama calismak zorunda olmayi sevmezler. dolayisiyla universite mezunuda olsa istedigi zaman evinde bos bos takilmak yada tum vaktini alisverise, gezmeye, tozmaya ayirmak ozgurlugune sahip olmak fikri yani koca parasinin dayanilmaz hafifligi cezbeder hatun kismini. *
diğerlerinden farkı olmayan kızdır. kadınlar ister ilkokul ister üniversite mezunu olsun güçlünün yanında olmak isterler. gücün ne olduğu çağlardan çağa değişir ama mantık hep aynıdır. mağara devrindeki iyi avlanan güçlü adam kadınlar için neyse günümüzün kariyer sahibi zengin adamı da odur.
(#1635298)
herkesin kendi doğruları, kendi yanlışları, kendi mecburiyetleri, kendi beklentileri ve deneme hakkı vardır! üniversite de okumak insana hayat doğruları adına bişey vermediği gibi; aşk hakkında da insana mutluluk sağlayacak bir donanım kazandırmaz. her kadın, her erkek, her aşk kendine özeldir ve çetrefillidir. zengin koca aramak diye bir şey yoktur; çaresizlik vardır, yanlış bir düşünceye bir an doğruymuş gibi bakma yanılgısı vardır. kalbi olan hiç bir kadın sadece para için falan koca seçemez. içi kanayarak böyle bir arayışa giren her kadın; itiraf edemez belki ya da kibirinden, çevresinin ondan beklediklerinden dolayı gerçekten zengin koca arıyormuş gibi davranabilir ama hepimiz biliriz ki o kadınlar, bir erkeğin kokusuna ihtiyaç derecesinde bağımlı gerçek kadınlar asla deri düzdan bağımlısı olamazlar; sadece sayısız kadınımızda olduğu gibi sevgi kokusuna, tutku kokusuna, sızlayan bedenlerin kokusuna olan özlemlerini ve ihtiyaçlarını giderecek doğru bir yol bulamadıkları için durumu böyle izah edip kendilerini kandırırlar. tıpkı aşk yok , aşk yok diye haykıran kadınların böyle yaparak aşk acısından kendilerini koruyabileceklerini sanmalarını sağlayan savunma mekanizması gibi. ama sonuçta herkes kaçtığı şeylere toslar. ilk önce de kendine toslar. aşk yok diyen; en büyük, çetrefilli ve acılı aşkı yaşar, zengin koca bulucam erkeklerin ağzına sıçıcam, rahat edicem diye etrafta gezinen kadınlarsa daha bunu söylerken bilirler ilk geceden itibaren yatağın soğukluğunun ve çarşaftaki dolar işaretinin kalplerini ne çok acıtacağını. ama kibir, korku ve hata yapma korkusu insanı kararsızlıklara ve yanlış kararlara iter; biz de buna hayatkırıklığı deriz.
evrenin sırrını çözmüş olan kızdır. ünirversite mezunuyum diyerek orta halli bir eşde ömür mü çürütsün? hele ki bir de ekonomi alanında bir bölümde okuduysa bu isteğini daha bilimsel yöntemlerle açıklayacaktır. aferimdir yürü kim tutar senidir. *
iyi bir universiteden cok iyi bir meslege mensup olmak ve iyi kazanc edinmek uzere mezun olup, esleri olacak adamlarin da aile huzuru acisindan ayni ayarda olmasini bekleyen modelleri de vardir. Zira sanildiginin aksine babadan zengin olanlar ya da basit ticaret ile iyi kazananlar disinda iyi tahsil alip parlak kariyer yaparak iyi para kazanan adamlar ve kadinlar da vardir, bunlarin da birbirlerini aramasi dogaldir. Esler arasinda ekonomik sosyal ve kulturel acidan benzerlik olmasi, mutlu aile hayati icin gunumuzde neredeyse sart olan bir durumdur.
