ıssız adamdan beri herkesin "aa sen cok seversin böyle şarkıları" diye yolladığı şarkı. şimdi burda ben sizden önce de dinliyordum karizması yapmak istemiyorum da, her gittiğim yerde çalmaya başladığından beri bayıyor şarkı. böyle şarkılar ayda bir dinlenmeli, özlenmeli diye düşünüyorum.
tam anlamıyla bir dans* parçası. fransızca'nın şiirselliğinden kaynaklanıyor sanırım. "sevgilim bu bizim şarkımız olsun mu?" cinsinden bir şarkı. basit örnek verdim ki anlaşılsın diye.
bir dönem bunaltmıştır. ne kadar aşık arkadaşım varsa msn listemde, ne dinliyor kısmında görünürdü bu şarkı. abartıp ileti yapanları bile vardı. allahtan unuttular herhalde. hatırlatmayalım bizde.***
senelerdir büyük bir istekle dinlediğim ve asla sıkılmadığım bir şarkıdır. şu an tüketim çağındayız, öyle çabuk tüketiyoruz ki eşya, yemek, kıyafet, müzik ne varsa... her zaman en yenisini en iyisini istiyoruz, tatmin olmuyoruz. işte sanırım bu şarkı benim için tutunacağım bir dal, yeniler çarçabuk tüketilirken eskiler bugünlerde hala var oluyor, bu şarkı gibi kalıcı olabiliyor. peki günümüzde öyle bir şey mümkün mü, tabiki hayır.
mina mazzini'nin albümünde yer alan un'estate fa isminde italyanca bir versiyonu da vardır. Ama sanırım en güzeli michel fugain tarafından söylenenidir.
* sabah kahvesini içerken dinleyince; durduk yere odada; televizyonun karşısında; yeniden paris'e gitme, paris'te olma duygusunu azdırmıştır, yine.
şimdi hemen atlamalısın uçağa, bir cumartesi sabahında kulağında kulaklık; bu şarkıyı dinleyerek; yalnız yürümelisin saint germain'de kafelerde gazetesini okuyan insanları selamlayarak. saint michel çeşmesine oturmalısın, notre dame'a karşı. seine nehri'nde köprüde soluklanarak, louvre müzesinin önünden geçmelisin opera'ya doğru, bu sefer içine girmeden, mona lisa'ya el sallayarak dışardan. eyfel'in ancak tepesini gördüğün noktadan, cahmps-elysees'e ye girmelisin, yokuş yukarı zafer takına doğru yürülemelisin. etoile'den metro ile kulağında yine bu şarkı, pigale'e gitmelisin. sacre-coeur'de ressamlar tepesinde resim yapan ressamları izlemelisin, bir cafe'de şarap içerken. bu hafif tepeden şehri izlemelisin tepeden.
gece uçağa atlayıp yine şehrine, izmir'ine gelmelisin, kordon'da biranı söyleyip paris kızları ile şıklıklarını yarıştıran kızları izlerken, gününü gözden çeçirmeli, dünya'nın küçüklüğüne gülmelisin.
hayat böyle olmalı sanki.
ama ne yapalım, ramazan malum, yapamıyoruz. *
(bkz: http://fizy.com/#s/1lw9vp)
aşk acısı çekenlerin dinlediği vakit, daha fazla içlendiği şarkıdır. kalbinizdeki özlemi, aşkın hassasiyetini bütün bedeninize enjekte eden şarkıdır. histerik, fakat dolu dolu bir eser. hislerinizi körükleyen bir havaya sahiptir, ilk gördüğünüze vurulabilirsiniz. eros'un ok atmayı bıraktığında, alternatif olarak kullanacağı olacak kıvamda.
fransızca öğrenimimin ilk yıllarından hocanın zorla ezberlettiği şarkıdır. şarkı ne kadar güzel olursa olsun fransızca'nın iticiliği ve garip ağız şekilleri yüzünden hiç bir zaman dinlemeyeceğim şarkılar kategorisinde yerini almıştır.
michel fugainin süper ötesi şarkısıdır. une belle histoire türkçesi bir güzel masaldır. çoğumuzun diline ıssız adamdan sonra dolanmıştır. fransızcanın çekiciliğiyle şarkı insanı kendine daha çok çeker.
c'est un beau roman
c'est une belle histoire
c'est une romance d'aujourd'hui
il rentrait chez lui, là-haut vers le brouillard
elle descendait dans le midi, le midi
ils se sont trouvés au bord du chemin
sur l'autoroute des vacances
c'était sans doute un jour de chance
ils avaient le ciel à portée de main
un cadeau de la providence
alors, pourquoi penser aux lendemains
ils se sont cachés dans un grand champ de blé
se laissant porter par le courant
se sont raconté leurs vies qui commençaient
ils n'étaient encore que des enfants, des enfants
qui s'étaient trouvés au bord du chemin
sur l'autoroute des vacances
c'était sans doute un jour de chance
qui cueillirent le ciel au creux de leur main
comme on cueille la providence
refusant de penser aux lendemains
c'est un beau roman
c'est une belle histoire
c'est une romance d'aujourd'hui
il rentrait chez lui, là-haut vers le brouillard
elle descendait dans le midi, le midi
ils se sont quittés au bord du matin
sur l'autoroute des vacances
c'était fini le jour de chance
ils reprirent alors chacun leur chemin
saluèrent la providence
en se faisant un signe de la main
il rentra chez lui, là-haut vers le brouillard
elle est descendue là-bas dans le midi
c'est un beau roman
c'est une belle histoire
c'est une romance d'aujourd'hui
sözleri şarkıyı daha da güzel yapar.
hali hazırdaki sistemde, zihinlerimize sürekli olarak her konuda yarının düşünülmesi gerektiği dayatmaları yapılırken bu şarkıda buna inat şu güzel sözler geçer;
"geniş bir tarlada saklandılar
yaprakların kapladığı..
yaşamlarının yeni başladığını söylediler
ama onlar hala çocuktular, çocuk.
öyle ki patikayı bulan çocuklar
tatil yolunda...
şüphe yok ki şanslı bir gündü
gökyüzü ve ağaçlardan ellerine ip uçları düştü
ve güvenle yakaladılar
yarını düşünmeyi red ettiler."