namlunun ucunda yaşanan bir aşkın hazin öyküsüdür. çiğdem ( filiz akın) fırat'tan silahını aralarından çıkarmasını istemektedir. fırat ( yılmaz güney) ise aşkı ve silahı arasında tercih yapamamakta, sevdiceğine bunu kabul etmesini, aksi takdirde yaşayamayacağını(!) ısrarla söylemektedir. bunu kabullenmeyen hümanist esas kız tam 467 gün sırra kadem basar. ve döndüğünde şöyle bir diyalog gelişir:
- sen gideli çok oldu çiğdem, sen gideli tam 467 gün oldu, her kurşun deliği bir gün içindir
+ niye kurşun?
- söküp atmak için, kurtulmak için belki lakin gördüm ki seni öldürme çabası boşmuş, sen ölmezmişsin.
bu dilemmanın verdiği acıya dayanamayan fırat, yine aynı mevzuun konuşulduğu odada pencereden dışarı bakar, düşmanları pusudadır, bunu görür. akabinde arkasını dönüp bir de sevdiceğinin gözlerine bakar; işte o anda yaşadığı dilemma nihayete ermiştir. silahını sevdiceğine teslim eder ve 'erken döneceğini' söyleyerek kapıyı çeker. gitmesiyle silah seslerinin esas kızın yüreğini dağlaması bir olur. velhasıl, bu üçlü ilişkide kazanan silah olmuştur, heyhat!
3. Adana Film Festivali'nde en iyi yönetmen, en iyi senaryo ve en iyi erkek oyuncu ödüllerinin almış, 1971 yılı kült yapım. film müziği de oldukça dikkat çekmekte ve insanı filmin akışına kapılmasını sağlamaktadır.
bazı sahnelerde müziğin ön plana çıkıp , diyolagların önüne geçmesi ve hatta diyalogların duyulmaması ile filmin daha da anlam kazandığı görülebilir. konu basit olsa da , yılmaz güney in bu konuyu işleyişi muhteşemdir.
o vakitlere kadar türk filmleri hep mutlu sonla biterdi. çünkü halk böyle istiyordu, prodüktörler ve yönetmenlerde doğal olarak bu duruma kayıtsız kalamıyor ve filmleri hep mutlu sonla sonlandırıyordu. umutsuzlar, bu bağlamda bir ilk filmidir ve gelecekte mutsuz sonla biten filmlere zemin hazırlayan bir yapımdır.
(bkz: hayat hep güllerle örülü bir çiçek bahçesi değildir ki)
"silahımı alırsan, inan olsun ölürüm, ama ben aşkınla ölmek istiyorum" diyen kabadayı fırat'ın hazin öyküsü.
"ramazanı bulun kendisine beş milyon verin. bu karıyı boşasın. kızını da alıp yatılı okula verin. orospu olacaksa okumuş orospu olsun" repliğiyle akıllarda kalan müthiş film.
bir de yılmaz güney'in annesinden tokat üstüne tokat yediği bir sahne vardır ki rahmetli şükriye atav, harbi harbi tokatı yapıştırmıştır. ve yılmaz güney o sahnede gerçekten ağlamıştır.
filmdeki mahkeme sahnesini izleyince izlemeye değer bir film olacağını düşünmüştüm.
meğer tüm film bundan ibaretmiş. gerisi müzik. https://www.youtube.com/watch?v=j1bV8GsyNdw