umutla uzaklara giden sevgilinin geri dönmesini, kokusunun yine eve dolmasını beklemek. hasret duvarlarının yıkılmasını, aşkın yeniden başlamasını istemek.
"o" yeni sevgilisiyle taksim'de ki barları keşfederken, sizin arkadaşlarınızla beraber eğlenmeye çıktığınızda bile aklınıza gelip, bütün neşenizin amına koymasıdır sevgilinin dönmesini beklemek.
umutla beklersiniz o anı... yaninizda ondan cok cok daha guzel bir kiz varken sokaklari turlarsiniz, dilersiniz cikagelmesini, ve ya sizi gormesini, hava atmayi... ama o nedense hep sizi en kotu halinizle, yani burnunuzu karistirirken, ya da en sisman anınızda yakalar..bi turlu pismam edemezsiniz onu..
ve ya daha da kotusu, bir daha asla birbirinizi goremezsiniz... sisman da olsam yakalasa beni, ah bi kez olsun yuzumu gorse dersiniz...
sadece beklemektir.. yenisi gelinceye kadar beklemenin ötesine geçemeyecek eylemdir. tanıdık bir parfüm kokusudur, her ayak sesini ona ait sanmaktır, bir sesle irkilmetir, kapı eşiğine gözünü dikmektir, elinde kahven pencere önünde kalakalmaktır, her geleni o sanmaktır, o olacağını ummaktır.. yani sadece beklemektir. beklemenin ötesine geçemeyecektir..
karıncanın peşine minik depremler oluyor
yabanıl ot kokuları,sonra düşler,düşüyorum
puslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli
sular buharlaşıyor buluşalım dediğin denizde
burdayım sözümde,yanlışsa da bu istasyon
bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de
şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler
hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden
akşamüstleri fesleğenleri suluyorum
bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorum
acı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik
inat ve öfke,kaybediş ve kayboluş oluyoruz
komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın
ayışığı,telgraf direkleri ve fesleğenler
burdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdi
unutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran
kampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende
mısır'ı soyun diyordu musa belleksizdir firavun
babil ve burası iki istasyon iki uzak nokta
belki bir imgede düzlem olabilen iki grilik
düşler ve tarih inilecek son istasyon
burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi
beklemesini bilmiyor acalesi olan ve nedense
çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
o kadar azız ki mutluluk bile bizden çok
yazıktır, günahtır. sen gidiyorsun, hemcinsine aşık oluyorsun, onu sevgilin belliyorsun, bu da yetmezmiş gibi onu olduğu gibi kabullenmeyip dönmesini, cinsiyet değiştirmesini bekliyorsun...
neden her şeyi karşı taraftan bekliyorsun, bir tarafın yiyorsa sen döneceksin dönülmezden...
Birazdan sen geleceksin güneşin battığı yerden yeniden doğarak. Bütün bekleyişlere nokta koyulacak, unutulacak bütün acılanmalar. Sanki hiç yaşanmamış gibi onca tüketilmiş keder, mutluluk kokacak dört bir yanı dünyanın. Sen geleceksin ya bahar elbisesini giyecek tabiat kara kışın ortasında. Yeniden çiçeklenecek umutlar. Sen geleceksin nasıl gittiysen öylece.
Dönüş yolları sapa, sarp yamaçların kenarından geçer bana dönen bütün yollar, benden gidenlere asfalt kayganlığı her gidiş. Terk etmek kolaydır terk edilecek olanı ihtimaller dâhilinden çıkarıp bütün geri dönüşleri. An meselesi bir yerde bir insanın varlığından vazgeçmek. Sen hep gidenlerden oldun, ben sürekli vazgeçilen. Ama birazdan sen geleceksin kader çizgisini takip ederek. Aslında her gidiş yeni bir gelişe gebe kaderin dizaynında. Budur tesellisi geride bırakılanların ve benim gibi yalnızlığa mahkûm olanların. Olsun yine de soluksuz bekliyorum ya, birazdan sen, sen geleceksin üzerime kilitli bütün kapıları ardına kadar açıp.
Gözlerimizin ilk kez görüştüğü o şubat akşamını aratmayacak kadar soğuk bir hava ve kar soğuğu kesiyor parmak uçlarını. Güneşin bütün ışıkları çoktan çalınmış ve ay ışığı fersiz bir mum alevi gibi asılmış geceye. Birazdan sen geleceksin ibret alınılacak o büyük kavuşma için. Suskunluğumu katık edip boş istasyon sessizliğini andıran koyu sağırlığa, sensizlikten eğilen başımı gökyüzüne çeviriyorum. Aldırmasam da puslu görmeye gözlerimin doluşunu uzaklara gönderip göremediğim yıldızları hayal ediyorum. Sana ortak olamayacak kadar sönük bir yıldız da ben oluyorum. Durmadan tekrarlıyorum birazdan sen geleceksin gökkuşağının geçtiği yerden. Siyah beyaz hayatımı pastel renklerle yeniden boyamaya, yarıda bırakılmış yaşanılası günleri yeniden yaşamaya. Sen geleceksin gözle gönül arasındaki kapanması güç mesafe biraz olsun kısalacak.
Hiç gelmeyeceğin düşüncesi ile akıp giden aylara dost olmuş bu bekleyiş geleceğin anı müjdeleyecek son saatlere düşman. Nasıl bir zaman kavramıdır anlaşılmaz, kımıldamıyor sanki akrep ile yelkovan. Başım ellerimin arasında kulağım kapıda. Her kapı gıcırtısı bir kalp krizinin habercisi. Birazdan sen geleceksin ya istanbul yüzlüm sevinçten ölmek de var seni ilk gördüğüm anda.
Üzerine sevda sözleri söylenmemiş ne kadar aşk varsa, kıyıda köşede kalmış sahibi çıkmayan her anonim ıstırap ve yadsınan bütün yalnızlıklardan daha gerçek, inkârı olmayan kaçınılmaz bir hakikatsin uzaklardaki varlığınla. Ama birazdan sen geleceksin kadınım kâğıtlara karalanan isyanları bastırmaya. Geri geleceksin yeniden sana benzeyen her şey olmaya.
Ateşin su ile buluşmasına az kaldı. Sönecek yanmakta olan. ifşa edilecek söylenilemeyen bütün sırlar. Kelimelerce anlatılacak tek kişilik hayatlarımızın teferruatlı yalnızlıkları, paylaşıldıkça ufalan. Zaruri bir ayrılığı benimsemedik sevgimizi benliğimize gömüp. Neydi aramızda pay edilmeyen, kan davasına güdülenmiş iki hasım gibi elimize ayrılaşma bıçağını veren, caydıran neydi seni benden, beni senden vazgeçiren neydi? Milliyeti olmayan bu sevda bizi düşman iki kavme mi böldü yoksa? Ama birazdan sen geleceksin, barış güvercinlerini göğüs kafesimizden uçurmaya. Soylu bir aşka soyunmuşken bütün duygular, ben Mecnun olmaya aday, sen Leyla olmaktan bihaber çeliştik farklılıklarımızı fark edip. Ama çelişkiler engel değildi seni sevmeme ve de çelişenler bize özeldi. Şimdi çok uzaklarda olsan da bu kalbi sende bırakmak gerçekten güzeldi.
Hangi lisanda söylenirse söylensin karşılığı hep aynı özlemenin verdiği kan kusturan hasret duygusunun. sözlüklerde yazılmayan hasretin beni binlerce parçaya bölerken sevgili, adının dudaklarımdaki telaffuzuna sığınıp sende birleşiyorum. Hissediyorum yaşadığım Türkçe azaplara son vermek için sen geleceksin birazdan. Telefon telleri ile birbirine bağlanan bu iki kalbi yan yana getirmek imkânsızlığını, bu ütopik yaklaşımı gerçek kılmaya. Belki de hiç olmadığın kadar benim olmaya.
Yok denecek kadar az, az denecek kadar hiç, kalmadı bende senden sonra zerre kadar ongunluk. Parçalanmış bir gündüz düşü kadar yarım yamalak yaşadım bunca zaman, bütün duygularım ezik. Sanki evlat edinilmeyen tek çocuktum yetimhanenin taş duvarları arasında yaşamacılık oynayan. Şimdi sen geleceksin çamurlara belenmiş kirli yüzüme, diz kapaklarımdaki iyileşmeyen yaralara, berelere aldırmadan çilekeş çocukluğumu evlat edinmeye.
Ufuk çizgisinin ötesinde kalan o malum şehrin yalancı ışıkları kör etmesin gözlerini. Sakın aldatmasın seni kalabalık caddelerde gezinen şuurunu yitirmiş tekil şahıslar. Tutulacak son bir sözün, verilmiş en büyük yeminin var unutma birazdan sen geleceksin Ankara'nın çorak, kıraç topraklarına ayak izlerini bırakmaya.
Yok dersen bu sefer ve bu seferden dönmez isen kendini saklamak için yine yarıda bırakacağın yazık sevdalara kahrolur, tükenirim. Geleceğin zamana ertelenmiş sancılı gülümsemeler dudaklarımdan sarkarken hiç kimseye gönderilmeyecek mektuplar yazarım usanmadan senden bahseden. Gözyaşlarımı da katarım satır aralarına. Birazdan sen gelmezsen ruhum terk eder bedenimi tıpkı senin gibi dönmemek üzere. Gelmezsen biter en azından başlama ümidi olan her güzel şey...
aslında biraz öfke, biraz sitemle maziden fırlayıp gelmesi bekleniyordur giden şahsın ve ona olan hasrete umut alet edilerek her köşe başından çıkması, her mesaj sesinden sonra adının okunması umulur ama nafiledir giden gitmiştir bekleyişler sadece hayal ürünüdür. **
bekleyen varsa * maalesef daha çok bekleyecek olan insandır. o çoktaaaan unutmuştur sizi. öyle ki başka maceralara yelken açmıştır. beklemek sadece kendinizi üzmektir. **
sevgilinin umut isimli bir şahısla dönmesini beklemektir. umut umarız küçük kardeşinin ismidir. olmadı kuzeni falan olsun. çocukluk arkadaşı falan da kabul edilebilir hani.