en büyük açıda olsa , en büyük hayal kırıklıklarıda yaratsa ve işkençe olarakda tabir edilse yaradılışımızdan kaynaklanan duygusal bir gerektir.hayalle karıştırdım umudun adını , döndüm baktım aynı yerdeyim, ne denli üzülsede yüreğim ben karıştırdığım o hayalin peşindeyim.
en büyük kötülük de dese ona üstad nietzsche, işkencemizi uzattığını da söylese... umut gönlümüzün en güzel zenginliğidir.
en çok ona ihtiyacım var, bir damlacık umuda...
insan aç, susuz günlerce yaşayabilir ama umutsuz bir an bile yaşayamaz, demişti babam. boşuna ismini umut koymadık derdi hep.
umut iyidir. belki de en iyisidir.
Umut, fakirin ekmeği, ye Memet ye! Bir halk deyişi ile yorumuma başladım ama umut benim için her sabah kalktığımda sevdiklerimin sağlıklı olmasını dilemektir. Güne ait her ne yaşanırsa yaşansın, yaşadıklarımın tecrübe, olgunluk ve benlik gelişimime katkı sağlayacağını bilmektir. Balkonumdaki bitkinin, tomurcuğunun goncaya dönüştüğünü seyretmek ve sevinmektir.
Tüm dünyada savaşların, açlığın, yoksulluğun, cahilliğin (eğitim ve öğretim anlamında) vb.olumsuz durumların bir gün tamamen yok olacağına olan inancımdır. iyilikle, kötülüğün savaşında iyinin kazanması için gösterilen çabadır.
Umut, şu anda varolmak gibi, bize çok yakın ve hep içimizde olan bir duygudur. Sevmek, sevilmek, görmek, koklamak, tatmak, dokunmak, işitmek, hayal etmek, paylaşmak, yaşamaktır.
Umut; sevdiğin insanı özlemek gibi bir şey olmalı. Onu özlerken hiç yorulmazsınız ya, hiç vazgeçmezsiniz ya onu özlemekten. Körü körüne özlemek değil ama bu özlem. Şimdi burda sevilen yerine yaşamın kendisini koyarsanız umudu anlamış olabiliriz.
Bir de hikâyesi vardır..
Dört tane mum usul usul yanıyordu..
Ortalık o kadar sessizdiki, mumların konuşmalarını duyabiliyordunuz...
Birinci mum dediki:
"Ben BARIŞ'ım!..
Ama kimse benim yanmama yardımcı olmuyor. Sanırım yakında söneceğim."
Alevi hızla azaldı ve sonunda tamamen söndü.
ikinci mum:
"Ben VEFA´yım!..
Ne yazıkki artık vazgeçilmez değilim. Onun için, bundan sonra yanıp durmamın bir anlamı kalmadı."
Sözlerini tamamladığında esen hafif bir rüzgâr onu tamamen söndürdü...
Sırası geldiğinde üçüncü mum, hüzünlü bir sesle dediki:
"Ben SEVGi'yim!
Yanacak gücüm kalmadı. insanlar beni unuttu, değerimi anlamıyorlar. En yakınlarını sevmeyi bile unuttular."
Vefa'da daha fazla beklemeden sönüp gitti...
Ansızın...!
Odaya bir çocuk girdi ve üç mumun da yanmadığını gördü.
"Neden yanmıyorsunuz? Sizin sonsuza kadar yanmanız gerekmiyor muydu?" dedi.
Ve ardından ağlamaya başladı...
O zaman dördüncü mum konuşmaya başladı:
"Korkma, ben yandığım sürece öteki mumlarıda yeniden yakabiliriz, ben UMUT'um!"
Çocuk parlayan gözleriyle UMUT mumunu aldı ve öteki mumları birer birer yaktı...
UMUT ışığı yaşamımızdan hiç eksik olmamalı...
...Ki hepimiz onunla birlikte VEFA'yı, BARIŞ'ı ve SEVGi'yi yaşatabilelim...
insanı yetmiş yaşına kadar yaşatıp ölüm anında 'evet bir şeyler olmalı' gibi bir duyguyla saran, her hissedildiğinde ne kadar da basmakalıp olduğu anlaşılan tatsız duygu.
insana bazen yanlış şeyler yaptırabilen şey. çok fazla umut edince gerçekleri görememe gibi bir sorun doğuyor ki bu noktada, yapılan fedakarlıklar, istekler ve bilumum saçmalamalar o gerçekle burun buruna gelindiğinde ne aptalmışım dedirtiyor insana.
hala bir gün milli piyangonun bana çıkacağına inanıyor olmam... umut... hani inanınca olurdu, inanıyorum öyleyse varım diyorum; sonuç amorti, o da binde bir * . umut var mı sözlük? *
beni gerçekten derinden etkileyen bir film.
nasıl bir şeydir efenim evladı için kendinden vazgeçmek nasıl bir seçimdir.
bir tarafta başlamamış aşk ve bir hayat, diğer tarafta ilik nakli gereken bir çocuk.
Umudun hayatına karşılık kendi hayatı.
ve seçim evladı..
son sahnedeki baba deyişi insanı en derinden etkiliyor.
gerçekten izlenesi güzel bir film.
küçük istavrit yiyecek birşey sanıp, hızla atladı çapariye önce müthiş, bir acı duydu dudağında, gümbür gümbür oldu yüreği sonra hızla çekildi yukarıya...
Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü neye benzerdi acaba gökyüzü?
'dudağı yarıklar' denir ya... şanslıdır onlar, hani görüpte gökyüzünü, insanı, oltadan son anda kurtulanlar.
ne fayda
Balıkcının parmakları hoyratca kavradı onu küçük istavrit anladı; yolun sonu..
koca denizlere sığmazdı yüreği, oysa şimdi yüzerken yeşil leğende cansız uzanıvermiş, dostlarına değiyordu minik yüzgeci.
insanlar gelip geçtiler önünden, bir kedi yalanarak baktı gözünün içine. yavaşca karardı dünya, başı dönüyordu son kez düşündü deli maviyi...
işte tam o anda eğilip aldım onu, yürüdüm deniz kenarına bir öpücük kondurdum başına, iki damla göz yaşından ibaret sade bir törenle saldım deniz sularına...
biran öyle bakakaldı. sonra sevinçle dibe daldı, gitti tüm kaderini söküp atarak teşekkürüde ihmal etmemişti bir kaç değerli pulunu avcumda bırakarak.
balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme sorar gibiydiler
'neden yaptın bunu' diye.
birşey demedim ama demek istedim
'' birgün bulursam kendimi yeşil bir leğende küçük istavrit kadar çaresiz son ana kadar hep bir umudum olsun diye''.