16.
şarap açarken, mantarı şişenin içine itmek mecburiyetinde kalmak.
15.
sıcak bir günde içilen kutu kolanın sonuna geldiğini anladığın an.
14.
deneme sınavlarında haddinden fazla trigonometri sorusuyla karşılaşmak.
13.
diş fırçaladıktan sonra çay içmek.
12.
sınıfın en iyi ikinci oyuncusu olmak.
ha ben onu da yaşamdım ya. neyse *mına koyim.
11.
bilmediğiniz bir yere giderken şoförden sizi o durakta indirmesi için yardım istemek ve acaba unuttu mu, acaba geçtik mi tedirginliği yaşamak.
10.
büyük umutlarla alınan porno cd'nin içinden kürtçe düğün çıkması.
9.
ıslak çorapla taş zemine basmak.
8.
gecenin köründe çay ve ekmek arası yapıp televizyon ışığında yatağın içinde yemeğe çalışırken çayın ekmeğe dökülmesi ve ıslak ekmeği ele ilk alış anı.
7.
ihlas elektrikli şofbenle yıkanırken 1'in çok soğuk 2'nin çok sıcak gelmesi ve adam gibi bir ısıda yıkanamamak.
6.
açık bir çizi paketi görüp bir umut üzerinden yoklamak, maalesef boş olması.
5.
ilkokulda kırmızı kalemin ucunun sürekli kırılması ve başlıkları kurşun kalemle yazmak zorunda kalmak. yoktu ki öyle uçlu kalem falan...
3.
annenin size binbir eziyetle taktırdığı perdenin kornişlerinden birinin atlandığının farkedilmesi ; perdeyi söküp tekrar takmak , kısaca kolların mına koymak.
1.
hayatta karşılaşılan dumurlukları mükemmel çizgilerle bize aktaran umut sarıkaya 'nın mutsuzluk tanımıdır.
örneğin: kendin için alınan dondurmanın akşam yenilmesi için buzdolaba konulması ve akşam geldiğinde dondurmanın yerinde yeller esmesi.
ya da : yeni tanışılan kıza uzatılan çakmağın gazı bitmiş olması.