mesela ben ne siyaseti, nede toplumsal meseleleri umursamıyorum.
kendi halinde hayatın gerçek, soyut, düz, sakin, huzurlu tarafını yaşıyorum.
varolmak, yaşamak, ve hayattan keyif almak istiyorum.
ve sadece mutlu edici iç açıcı şeyleri önemsiyorum. kafam rahat böyle.
“sadece değeceğini düşündüğün insana gerçek seni tanıtmak” olarak değiştiriyorum. bunun dışında umursamaz olmak en doğrusudur. ha umursamazlık her şeye kayıtsız kalmakta değil hani, arada bi çizgi var. ben ne kadar söylesem boş kendi kendinize bulmanız gerekiyor. yapı gereği zaten bencil varlıklarız o yüzden çokta şaapmayın.
Hafiften balataları sıyırmış olmayı gerektiren hadise.
Duygusu, düşüncesi normal, toplumsallaşmış, sosyalleşmiş insanın bunu başarabilme ihtimali çok zayıf.
Dili söylese de, yüreği söylemez.
Bir de bu tiplere, dert anlatılmaz aga!
Git derdini denize, anlat, kedilere anlat, saksıdaki fesleğene, börülceye filan anlat, çok daha iyi.
Mabadıyla dinler ve bunu hissettirir zaten kerkenes!
umursamaz olmak aslında o kadar güzel bir şey de değildir.
bazen farkında olmadan sevdiğiniz bir kişiyi bile üzebiliyorsunuz hem de kalbini de kırabiliyorsunuz.
ben umursamaz bir insan olduğumdan kaç kişiyi bilmeden istemeden ağlattım. ama boş insanları umursamamak en iyisi oluyor genellikle.
eğer sürekli darbe yediyseniz, çok umursamaktan ötürü artık bir şeylerden sıkıldıysanız hayat sizi yavaş yavaş kıvama getiriyor. ufak ufak değiştiğinizi hissediyorsunuz. ve sonunda salmış bir karaktere dönüşüyorsunuz. fazlası her şeyde olduğu gibi bunda da zarar. hayatı ciddiyete almamak demek ters düz olabilme tehlikesine girmektir. çünkü hayat affetmez hep belden aşağı vurur.
Umursamanın fayda getirmediğini görünce tercih edilen yaşama biçimi. Çok güzel bir his. Denize girince taşlı çakıllı bir bölge vardır sonrasında kumlu ayağa tatlı bir his veren o kısım gelir ya hani. O hissi verir işte umursamaz olmak.