günahını vebalini bilmiyorum, ama insana farklı duygular yaşatan bir deneyimdir.
kim bunu yapmak istemez ki?
düşünsenize ilahi bir kudret sizi kutsal topraklara çağırıyor, gidiyorsunuz, o mübarek topraklara yüz sürüyor, ibadetinizi yapıp huşuyla doluyorsunuz. bir tek ne eksik?
evet, tahmin ettiğiniz gibi.
gerçekten "tam manasıyla umre ziyareti yaptım" demesi için insanların bu tecrübeyi muhakkak denemesi lazım.
(bkz: #22061167)şu olay sonrası bir süre ruh halim bozulmuştu. kendime gelmek, kafamı toplamak için başka şeylere ihtiyacım vardı. bir arkadaşımın tavsiyesiyle umre ziyareti yapmaya karar verdim.
birinci sınıf bir seyahat acentesi ile anlaşarak kutsal topraklar yoluna düştüm. allah hepinize nasip etsin, çok farklı bir duygu bu arkadaşlar. uçağa bindiğiniz andan itibaren bu farklılığı hissediyorsunuz. biraz maliyetli belki ama inanın değer.
ben de uçağa bindiğim anda bu farklılığı hissetmeye başladım.
cidde'ye indiğimizde gece yarısıydı. bir süre havalimanında bizi mekke'ye götürecek otobüsü bekledik, bu arada bizim kafilemizde bulunan bir bayanın görevlilerle bağırışmasına şahit oldum. pasaport kontrollerinde sorun yaşamıştı ve sorunu halledilemiyordu. tur operatörü şirket temsilcilerine bağırıyor, bunun bir skandal olduğunu belirtiyordu.
anladığım kadarıyla kadın sınırdışı edilme riski ile karşı karşıyaydı. olaya müdahale etme gerekliliğini duydum. yüreğinde allah korkusu ve imanıyla kutsal topraklara gelen bir bayanın bu hazzı yaşamadan geri gönderilmesini bir haksızlık olarak görüyordum. cidde başkonsolosluğunda görevli arkadaşım feridun'u arayarak yardım istedim, feridun yarım saat içinde havaalanına geldi ve tur operatörümüzden ve yerel makamlardan bilgi aldı, ben de hanımefendiye kefil olduğuma dair bir taahhütname imzaladım ve sorun çözüldü.
o an bayanın sevincini tarif için kelimeler kifayetsiz kalır. suudi arabistan'da olmasak neredeyse bana sarılıp öpecekti. ama o da arabistan'da olduğumuzun farkına vardı, sadece yakama dokundu ve elini geri çekti ve "teşekkür ederim" dedi. ben de kendisine "işlemler tamamlanana kadar kafeteryaya geçip orada beklemeyi" teklif ettim. birlikte kafeteryaya geçtik.
masaya oturduğumuzda tekrar teşekkür etti.
isminin "nurten" olduğunu öğrendiğim bayan 40 yaşlarında, bakımlı bir bayandı, beyaz elbisesi ve başına taktığı türbanı diri ve son derece düzgün vücut hatlarını örtse de yine de seksapeli hakkında ipuçları sunuyordu. "tövbe haşa" diyerek bu saçma düşüncelerden kurtulmaya çalıştıysam da nurten'in şuh sesi ve hoş muhabbeti buna engel oluyordu. kutsal topraklarda da şeytana uymaya başlamıştım...
nurten hanım 40 yaşında dul bir bayandı. eşini yeni kaybetmiş ve boşlupa düşmüş, çareyi de kutsal topraklara umre ziyareti yapmakta bulmuştu.
gecenin kalan yarısında yaptığımız otobüs yolculuğu sonrası sabahın ilk ışıklarıyla birlikte mekke'de konaklayacağımız movenpick oteline vardık. çek-in işlemleri falan derken herkes odalarına yerleşmeye başladı, erkeklerin çoğu sanki kaçıyormuşçasına sabah namazını kılmaya gitii, ama ben önce odama yerleşip bir duş almak niyetindeydim, odama çıkarken nurten hanım da benimle birlikte geliyordu, aynı kata çıktık, odalarımız aynı kattaydı ve nurten hanımla benim odamın arasında sadece 2 oda vardı.
herneyse herkes odalarına yerleşmiş, kutsal kabeye gitmek için sabırsızlanmaya başlamıştı. tur operatörü birkaç saat sonra hepimizi topladı ve islam dünyasının kalbi olan kabe'ye doğru otelden çıktık. kabe yolundaydık lakin ben sürekli nurten'e bakıyordum, o da bana bakıyor, sürekli beni kesiyordu.(şeytan çık ulan içimden çık amk)
bu arada kabenin bulunduğu devasa alana geldik ve o mukaddes mekanı tavaf etmeye başladık.
müthişti gerçekten. hiçbir insan yoktur ki bu anı yaşayıp, tüyleri diken diken olmasın. hele hacreül esved falan, adeta başka dünyadaydım ve karanlıklara boğulmuş ruhumun doymaya başladığını hissediyordum.
biraz soluklanmak amacıyla şadırvanlara doğru yöneldiğimde nurten'i bir mermer kaidenin üzerinde oturur, ayak bileklerini ovalarken gördüm. yanına yaklaştım.
-selamın aleyküm.
+aleyküm selam.
-bir sorun mu var.
+ya, sanırım ayağımı burktum.
bunu duyunca kendisini kaldırmak için hamle yaptım, geriye kaçtı, ben ısrar ettim, koluma girmesini tavsiye ettim ve tur operatörüne bilgi vererek birlikte otele gittik. nurten'i odasına çıkardım ve otelden ayrıldım. bir süre sonra elimde bengay türevi bir krem ve ağrı kesici ile nurten'in odasının kapısını çaldım. kapıyı açtı, başında örtü yoktu, kumral ve düz saçları güzelliğine güzellik katıyordu.
beni içeri davet etti, hemen bir bardağa su doldurdum ve ağrı kesici ile birlikte nurten'e uzattım. ayağını sandalyenin üzerine koymasını, biraz masaj yapacağımı söyledim.(bu arada masaj konusunda baya iyiyimdir)
nurten hiç sual etmeden kabul etti, kendisi yatağa uzandı ve ayağını da yatağın yanındaki koltuğa uzattı, ben ağrıyan bölgeye krem sürerek, masaj yapmaya başladım. ayak bileğini ovalıyorken nurten inlemeye başladı.(tövbe haşa, sümme haşa) ben bir yandan ovalıyor, bir yandan eşofmanını yukarıya doğru sıyırarak baldırlarını okşuyordum. bunlar süregelirken nurten elini başıma koydu ve saçlarımı okşamaya, elleri ile saçımı karıltırmaya başladı. yaptığım işi bırakarak doğruldum, nurten'in elini tuttum, dudaklarına doğru yöneldim, bir diğer elimle de dolgun göğüslerini okşamaya başladım. zincirler boşalmış kutsal toprakları günahımıza alet etmeye başlamıştık. belki yanacaktık bunun için ama birbirimizi deli gibi arzulayarak çılgınca sevişmeye başladık.
nurten her hamlemde çıldırıyor, "orgazmın doruklarına ulaşmaya hazırım" çığlıkları atıyordu. ilk sevişmemiz ikimizi de kesmemiş olacak ki, mola vermeden ikinci defaya geçtik, üzerinde hacı elbisesi olmayan nurten, çılgın bir kısrak gibiydi. taş gibi bir kadındı ve ben bundan gayet memnundum.
umre seyahatimizin takip eden günleri sürekli beraber olduk nurten'le. mekke'de, medine'de...
ama bir yandan ibadetlerimizi de yaptık.
türkiye'ye döndüğümüzde de nurten'le bir süre yoğun olarak birlikte olduk. daha sonra anlam veremediğim bir şekilde benden uzaklaştı, günah işlediğimizi söyledi ve benden ayrıldı nurten. oysa günahı işlediğimiz yer zaten kutsal topraklardı. ilahi bir güç bizi bir araya getirmişti ama o bunu anlamadı.
neyse, bazen em ummadığınız yerde, en ummadığınız şeyler başınıza gelebiliyor işte.
bu da böyle bir anımdı.
allah günah yazmaz inşallah.
"Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk Lebbeyke lâ şerîke leke Lebbeyk innel-hamde ven nimete leke vel-mülk lâ şerîke lek "
insanların inançlarına, kutsallarına saldıran, alay geçen kindar insanlar midemi bulandırır daima. çünkü inanç, kutsal gibi konular sevgiden beslenir. belki karşımızdakiyle aynı inancı, kutsalı paylaşmıyoruzdur; ama temelde sevgi olduğundan, sevgiye karşı olma görünümü her insanın içini karartır. insan, akıl ve vicdan sahibi üstün canlıdır. hayvan, içgüdüleriyle hareket eden, vicdan ve akıl gibi mekanizmalardan uzak aşağı bir canlıdır. dünyada 7 milyar insan varsa, 7 milyar vicdan sahibi insanın olma ihtimali var demektir. vicdan insan olmanın gereğidir. bir hristiyan, müslüman, deist, budist, zerdüşt, hinduist, ateist, yahudi, hinduist, musevi v.s. vicdan sahibi olabilir. vicdan sahibi olmayanlar utansın.