sürekli olarak bir şeyleri sikmekten bahsetmemin asıl nedeni sanırım sizin sikmeye kıyamayacağım her şeyi tüketmiş olmanız. sahte kimlikleriniz, maskeleriniz, soytarılıklarınız ve akıl almaz, iştah kapatıcı yalanlarınız. siz bırakın aç kalmanın ne demek olduğunu, sıçmanın değerini bile bilemeyecek kadar beyni uyuşmuş, terse evrilen yaratıklarsınız. tanrının bile bağrına basamayacağı o deforme çocuklarsınız. neslimize ihanet eden, bu da yetmezmiş gibi kendi kişisel küçük travmalarınızdan felaket empatisi devşirecek kadar da aşağılıksınız. daha söz mü istiyorsunuz? bana bir iyilik yapın da aynanın karşısına geçip "seni seviyorum" deyin. inanın sizin için daha büyük bir küfür üretemiyorum.
gavatlık çağımızda meşrulaştı artık. ben de modaya uyan, topukları götüne kaçmış bir villa fahişesi oldum bunun karşısında, farkında olmadan. o zamanında paylaşamadığım, sıcaklığı bana yetecek sandığım bedenleri önemsemez oldum. hani annemin dediklerini hiç terk etmemem gerektiğini anladım ilk tökezlememi yaşayınca. bir kere bile yalan söyleme derdi, burnun uzar.... bense sikim uzadıkça yalan söyledim, gerisi geldi, modaya uymam yeterince aşağılık değilmiş gibi bir de yalancı bir domuz oldum. sonra kendimi de kandırdım, sonra daha kötüleri işte...
evet kadınlar. kadınları seviyorumdum. şişman kadınlar, kemik torbası kadınlar, kırık topuklu kadınlar, ingiliz kadınlar, arap kadınlar, file çoraplı kadınlar... ortak noktaları, hepsi akşamın bir noktasından sonra şefkatle bakıyorlar sana, "ayy kıyamam yazık" bakışı değil, işte o anda evlenme teklif edersen kesinlikle kabul ederler, senin kolundan tutup nikahı bastıklarını falan düşünüyorlar, an meselesi ama, geçenin boka sarmasıysa zaman meselesi. iki medeni insan 'gibi' derler hep, olamadığımız medeni insanlık, sabah olur normal insanların öğleni aslında medeniyet illüzyonlarımızı giyeriz üstümüze ve artık medeniyiz, halbuki yaklaşık 8 saat önce birbirimizi öldüresiye tatmin ediyorduk ya da oluyor gibi yapıyorduk. medeniyet güzel şeydi azizim... ama yalanlara bulaşmadan önce.
tanrıya yalvarmak ha? o kutsal kitaplarını bile kendi getiremeyen bir tembel... hepsi o gözümde. hayatıma giren profesörlerin, yazarların, kadınların ve köpeklerin hepsinin canı cehenneme. bu geceki tek dileğim bu. umarım hepiniz yakın zamanda ölürsünüz! üstelik insan bu konumdayken eline verilmiş olan sahte bağlara da itimat etmiyor. dostluk, akrabalık, sevgililik... o telefonla arayıp rahatsız eden pazarlamacılardan da, o sürelki sövüp rahatladığınız iğrenç insanlardan da bir farkınız yok. hepiniz bir sik büyütücü sprey satmaya çalışıyorsunuz bu hayatta... dahası telefonda karşınıza hep sizin gibi sikik insanlar çıkıyor. kendinize bir iyilik yapın ve geçin o aynanın karşısına... bir kerecik kendinize "seni seviyorum" deyin. o iğrenç anı yaşadıktan sonra beni ancak anlarsınız. sizi o halde görmek benzersiz bir şehir karnavalının köyden geçişini izlemek gibi olurdu benim için. realizmi görürdüm orada, sıcakken hem de...