Türkiye'de politik gündemi belirleyen temel sorunlardan biridir Kürt sorunu. Aslında artık sadece Türkiye'de değil, tüm ortadoğu coğrafyasında politik ve askeri dengeleri sarsan, ülkelerin bölge stratejilerini belirlerken gözardı edemedikleri, kilit önemde bir konu haline gelmiştir Kürt sorunu.
Marksist-Leninist devrimciler ulusal sorunları nasıl tanımlar, bu çetrefilli konuda nasıl bir tutum ve pratik içindedirler, bu yazıda kısaca bu konulara değineceğiz. Siyasal bağımsızlıktan yoksun, ulus devlete sahip olmayan sömürge ülkelerin ve toprakları işgal altındaki ulusların siyasal konumunu 'ezilen ulus' olarak tanımlarız. Kendi ulus devletlerini kurmuş emperyalist ve emperyalist sisteme bağımlı kapitalist ülkelerin egemen uluslarının siyasal konumuyla, yukarıda sözettiğimiz ezilen ulusların siyasal konumu elbette nitelik olarak birbirlerinden farklıdır ve çözülmesi gereken bir ulusal sorun olarak önümüzde durur. Ulusal sorunun çözümünün temel koşulu ezilen ulusla ezen ulus arasındaki her türden eşitsizliğin ortadan kaldırılmasıdır. Ezilen ulus ezen ulusla siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yönlerden aynı haklara sahip olmalıdır. Sıkça duyduğumuz 'Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı' bir ulusun siyasal kaderini kendi iradesiyle belirleyebilmesi demektir. Ukkth esas olarak ezilen ulusun isterse ayrılma ve bağımsız devlet kurma hakkının tanınmasıdır Ezilen ulusu ayrılmasına ya da gönüllü birlik temelinde diğer ulusla, uluslarla aynı devlet çatısı altında eşitlik temelinde birlikte yaşamasına karar verecek olanlar, ezilen ulusun siyasal temsilcileridir, yani onun siyasal iradesidir. , yani onun siyasal iradesidir. Sonuç olarak Ukkth ML devrimciler için, ezilen ulusun özgür iradesiyle vereceği kararın, yani birlikte yaşama ya da ayrı devlet kurma hakkının kayıtsız şartsız tanınmasıdır.
Ulusal sorunda komünistlerin temel görev ve sorumluluklarını özetleyelim. Öncelikle ulusal baskılara ve bunların uygulanmasını savunan tüm burjuva siyasal görüşlere ve egemen ulus şovenizmine karşı ideolojik ve siyasal mücadele verilmelidir. Egemen devletin işgal ve asimilasyon politikalarına, ezilen ulusa karşı yürüttüğü kirli savaşa karşı net bir duruş sergilenmelidir. Egemen ulusun tüm ayrıcalıkları ve resmi dil dayatması reddedilmelidir. Ezen ulus milliyetçiliğine ve burjuva devletin ulusal baskı politikalarına karşı mücadele vermeyen bir parti ya da kişi, bırakın komünist olmayı, tutarlı bir demokrat olmaktan dahi uzaktır. Ezen ulusun baskıcı, saldırgan şovenizmiyle, ezilen ulusun milliyetçiliği aynı kefeye konulmamalıdır. Ezen ulusun devrimcileri ezilen ulus milliyetçiliğini eleştirirken, kendileri ezen ulus şovenizmine düşmemelidirler. Çünkü kapitalizm koşullarında ezilen ulus milliyetçiliği sistemi hedefleyen devrimci bir milliyetçiliktir. Bizler ulusal kurtuluş mücadelelerinden, sosyalist devrimin görevlerini yerine getirmesini bekleyemeyiz.
Peki ulusal sorunun düzeniçi çözümü mümkün müdür? Böyle bir çözümü mümkün görenler her iki ulustan burjuva liberaller, reformist kesimlerdir. Bu kesimlerin ukkth yerine savundukları çözüm 'ulusal kültürel özerklik' talebidir. Burjuvazinin devletine karşı devrimci mücadele yerine anadilde eğitim, kültürel hakların tanınması gibi güdük reformlarla sorunun çözülmesini önerirler. Böylelikle ezilen ulusun proletaryası ve yoksul emekçileri bir devrim için ayaklanmayacak, ezen ulusun proletaryası ile birlikte mücadele verme imkanı ortadan kalkacak ve sistem için tehlike olmaktan çıkacaktır. Bu reformist politika, devrimci ulusal kurtuluş mücadelesinin içini boşaltmayı amaçlar. Ukkth zaten anadilde eğitim, kültürel haklar gibi sorunları köklü şekilde çözer. Bu taleplerle sınırlanmış bir düzeniçi çözüm yönündeki politikalar ezilen ulusu oyalamaktan başka bir amaç taşımaz.
Emperyalist devletlerle ve işbirlikçi tekelci burjuvaziyle uzlaşma ve çözüm arayışları, ulusal sorunun çözümüyle değil, siyasal iradenin teslim edilmesiyle sonuçlanır. Sorunun gerçek demokratik çözümü emperyalizme ve işbirlikçi tekelci kapitalizme ve onun faşist rejimine karşı devrimci mücadele ile mümkündür. Eğer birlikte yaşanacaksa bunun temel koşulu iki ulusun tam eşitliğine dayalı federatif bir yapının oluşturulmasıdır.
Devrimci proletarya her ulustan proleterler arasında gerçek bir kardeşliği ve devrimci mücadele birliğini savunur. Ulusal mücadelenin devrimci bir hatta ilerlemesi, kurtuluş hedefinin gerçekleşmesi ancak Türkiye'li devrimcilerin, Türkiye proletaryasının Kürt halkına tam desteğiyle, emperyalizme ve işbirlikçi burjuvaziye karşı birlikte, ortak mücadelesiyle mümkündür. Yoksul Kürt emekçilerinin devrim ve sosyalizm mücadelesine katılması devrim güçlerini yenilmez kılacaktır.
dönemin şartlarında emperyalizme karşı yapılmış güçlü bir hamle/stratejidir ve başarıya ulaşmıştır.
günümüz şartlarında ise stratejik önemi kalmamıştır.
hayat böyledir zaten, sizin ilk yapacağınız hamle en büyük etkiyi gösterir, ama daha sonra aynı hamleyi yapmaya kalkarsanız artık karşınızda buna hazırlıklı bir hasım vardır. eğer bunda ısrar ederseniz, hasmınız taktiği bildiğinden ötürü artık kendi avantajına kullanmaya başlar.
emperyalizm dönemin şartlarında çok büyük bir darbe aldı ukkth'den ve yenildi.
aradan geçen yüzyılda ise bu taktiğe karşı "böl ve yönet" düşüncesini geliştirdi,
artık ulusların kendi kaderini tayin hakkı emperyalizm karşıtı değil emperyalizm yanlısı bir stratejiye dönüşmüştür.