kişisel fikir; bu hayatlarını kaybeden arkadaşlar nerede ne yaparken hayatlarını kaybettiler? hayatlarını kaybettikten sonra ne şekilde toprağa defnedildiler?
şimdi sen devletine hainlik yapıp kaçakçılık yap, öldükten sonra terörist bayraklarıyla teröristler tarafından toprağa gömül, devlet de sana 123 bin lira tazminat ödesin, öyle mi?
peki vatan için şehit olanların aileleri ne görmüş devletten şimdiye kadar? biri bana açıklasın, açıklasın ki şu ülkenin yönetiminden daha fazla nefret etmeyeyim...
yürekleri sızlatmıştır. peki onların sırf türk üniforması altında oldukları için öldürdükleri veya sakat bıraktıklarına kaçar lira veriliyor, kaçar lira verildi.
günah çıkarma parasıdır.
kaçakçılar her ne taşıyor idiyse,
devletin bilgisi, müsaadesi ve
desteği ile taşımaktaydı.
bombalananların korucu köyüne
mensup korucu aileleri olduğu her
yerde yazılıp çiziliyor, yani
bunda kuşku yok. korucuları bir
hatırlayalım. terörle mücadelenin
en başında ortaya çıkan kurumdur
korucular. devlet o zamanlar
bölgedeki köylere teker teker
gitti. "ya köyünüzü terk edin,
ya da size silah verelim köylerini
terk etmeyenleri bunlarla vurun"
dedi. yani kardeşi kardeşe
vurdurmayı o zamanlar devlet
teklif etti. önceleri köyler
"ben kardeşimi vurmam" dedi ve
koruculuğu kabul etmedi. sonra
korucuya maaş bağlanması ve onlara
toprak verileceği vaatleri geldi
devletten. işte o zaman köylerde
kırılmalar başladı. birçok köy
koruculuğu kabul etti. devletten
silah aldı ve koruculuğu kabul
etmeyip köylerini terk etmeyen
köyleri bu silahlarla taradı.
çünkü devlet onlara, taradıkları
bu köydeki toprakların kendilerine
verileceğini söyledi. sözgelimi
bir baba, kızını gelin verdiği
komşu köydekiler köylerini terk
etmediler ve koruculuğu da kabul
etmediler diye o köyü taradı,
kendi kızını da içi yana yana
öldürdü. o köydekiler de
kendilerini savunmak için
ellerinden geleni yaptı. orda
ciddi bir iç savaş çıkarılmış
oldu. bizler gazete ve medyadaki
haberlerde "falanca sayıdaki
pkk'lı öldürüldü" şeklinde
haberdar edildik bu katliamlardan.
yöre ve bölge, devlet eliyle ateş
çemberi halini aldı. kardeşi
kardeşe vurdurtma planı tuttu.
sonra bu korucu köyler ve korucu
aileleri, kendilerine söz verilen
toprakları istemeye başladı. işte
iş orada karıştı. bir kısım korucu
köy amacına ulaştı ama devlet
bazılarına verdiği sözü tutamadı.
bu durumda onların kaçakçılık
yapmalarına göz yumma, hatta
kaçakçılık yapmalarını özendirme
politikasına dönüldü. öyle ki,
kaçakçılık yapan bu korucu aileler
devletin askeri tarafından korundu,
asker onlara eskortluk yaptı. ve
sonra ne olduysa oldu ve bir şeyler
karıştı, kimin kurduğu belli olmayan
bir tuzak kuruldu. öldürülen 35 köylü
önce askerle karşılaştı, asker onları
bir arada tutacak laflar söyleyip
onları orda bırakıp gitti. sonra
devletin jetleri gelip bir arada
toplatılan insanların üzerine bomba
yağdırdı. sonuç 35 ölü. yani öldürülen
bu kaçakçıların ne taşıdıkları zurnanın
son deliğidir. ne taşıdıklarını devlete
sormak lazım. devlet bu sorularla muhatap
olmamak için, günah çıkarma babında
tazminat ödemeye karar vermiştir.
olay budur.
yaşı, gelir düzeyi ve destekten yoksun kalınan aile fertlerinin konumları farklı olan tüm ölen kişilerin aileleri için, aynı miktarda tespit edilmesi yanlış olan tazminattır. aktüerya hesaplamaları yapılmadan alelusul tazminat dağıtmak, görevi ihmal suçu kapsamındadır. tazminat, her ölen kişi için ayrı ayrı hesaplanmalıdır.
eğer o adamlara 123 bin verilmeseydi, bdpliler verdikleri gazla hemen insan hakları mahkemesi'ne başvurdurup, kişi başı 500 bin - 1 milyon tl tazminat ödemeye mahkum bırakacaklardı bizi.
Kıbrıs Rum Yönetimi, titiana loizidou adına insan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda, Rum vatandaşının Kıbrıs'ın kuzeyindeki topraklarının elinden alındığını ve evinde oturma hakkının engellendiğini öne sürmüştü ve 2005'te titiana loizidou davasında türkiye'nin tam 1 milyon dolar ödemesine sebep olmuştu.