okulun kampüsüne ilk defa gelenler, hastane ve rektörlük binasının ilerisindeki büyük inşaatı gördüklerinde "bu ne?" tepkisi verirler. onun adı oditoryumdur. yaklaşık 15 senedir inşaat sürmektedir ve bu gidişle 15 yıl daha sürmesi beklenmektedir. bunun dışında yukarıda bir yerde hurdalığa çevrilmiş bir yüzme salonu inşaatı vardır. onun da durumu içler acısıdır. okulda sosyal binalar bu haldeyken eğitim fakültesinin yanına 6 ay içinde teknopark diye bir yer kurulmuştur. burası teknoparktan çok tofaşın kendi "küçük sanayi" si durumundadır. yani uludağ üniversitesinde istendiğinde binalar kısa zamanda sıfırdan yapılabilmekte, ancak %80 bitmiş binalar çürümeye terk edilebilmektedir.
kampüsündeki inşaat çalışmaları dışında kampüse diyecek bir şey yoktur. bundan 6 sene öncesine kadar sınırları olmayan bir kampüs iken sonra çitlerle çevrilmiş ve yüzölçüm olarak odtü kampüsünden sonra türkiyenin en büyük kampüsü olmuştur. bunun 1/3 ü orman, 1/3 ü tarladır. öğrencilerin görüp görebileceği tüm mekanlar kalan 1/3 ün içindedir.
ulaşım hariç,4-4 lük sayılabilecek üniversite(tabiki türkiye üniversitelerine göre).
*öğrencilerinin büyük bi kısmı bilmesede, "dikkat yabani hayvan çıkabülür" levhalarının ormanlık alana girmesinler diye tırssınlar mantığıyla konulşduğunu sansalarda, acayip garip hayvanlar dolaşır bu kampüste, mühendisliğin yeni binasının arkasındaki tel örgülerin oralarda, bildiğin inekten bile daha büyük geyiklerin etrafta dolandıklarını ve öğrencilerin bunları beslediklerini görürseniz afallamayın derim.
Ben pek kötüleyene şahit olmasamda genelde ankardan gelenlere iklimiyle, doğasıyla, şehri ile cennet gibi gelir-izmirden gelenler eh işte ege tutmadı ama buda fena deelmiş bea hem aile baskısındanda kurtulduk fazla uzakta değil izmire derler , istanbulluların büyük kısmı beğensede istanbul dışını hiç görmemiş ve dünyayı istabuldan ibaret sanan bazı tiki concon takımı "ayy burası köyy gibi, çok ufakk bi şehir " v.s demelerine aldırış etmemek, kafalarını okşamak lazım.
hiçbir boku beceremeyen, her şeyi eline yüzüne bulaştıran rezil bir öğrenci ve not işleri olan üniversite.
ortalaması 2.50'nin üzerinde olan öğrencilere 1, ortalaması 3.00 üzeri olan öğrencilere 2 ders fazladan alma hakkı veriliyor. yani dileyen öğrenciler üstten ders alarak sonraki yıllardaki yükünü hafifletebiliyor. yahut ortalaması yüksek olan öğrenci alttan dersi olsa da, o dönemki derslerini eksiksiz alabiliyor bu sayede.
3. sınıf 2. dönemdeyim an itibariyle. ortalamam 2.69 ve 1 ders fazla alabiliyorum. alttan dersim olan matematik 2 ve dönem dersim olan uluslararası iktisat politikası dersim çakışıyordu. bu da beni tercih yapmaya ve 1 dersi eksik almaya itiyordu. bunun üzerine öğrenci işlerine gidip dilekçe vermem durumunda sorunun hallolacağı söylendi. olması gereken de buydu. öğrenci işlerine gittiğimde ise nasıl büyük bir bela ile karşı karşıya olduğumu gördüm. 6 dersi olup 4'ü çakışan öğrencinin dramı mı dersin, bir boku çözemeyen beceriksiz görevliler mi dersin, ikide bir kilitlenen otomasyon mu dersin; tam bir rezillik vardı.
neyse ben dilekçemi yazdım. birkaç gün sonra sorunun hallolduğunu ve 2 dersi de alabildiğimi otomasyonda gördüm. işlem tamamdı. tabi sıkıntı giderilince ben de takibi bıraktım. zira iki dersi de alabildiğimi gözlerimle görüyordum ekranda. haftalarca derse girdim; hatta ve hatta vizelere hazırlık babında bütün dersleri gözden geçirdim. bu gözden geçirdiğim dersler içerisinde uluslararası iktisat politikası da vardı. fakat az önce işler değişti. malum vizeler yaklaştı; ders çalışıyorum. ders arasında internete gireyim biraz dedim. nereden estiyse otomasyona girdim. ardından ders alma sekmesine tıkladım. bir de ne göreyim ? bütün derslerimin yanında ''kesin kayıt'' ibaresi varken, uluslararası iktisat politikası dersimin yanında ''reddedildi'' ibaresi var. bir anlık şoktan sonra ukey'e girdim. her dersin bilgileri, slaytları, sorumlu olduğumuz kitaplar vs mevcutken, uluslararası iktisat politikası adlı dersin ukey'de olmadığını gördüm. benim için ikinci şok oldu. vizeler 18'inde başlıyor. derslerle ilgili işlemler biteli günler oldu. ben de bütün işi gücü bırakıp yarın okula sorunun çözümü için gideceğim. bakalım neler olacak ? haklı olan davamda aleyhime bir sonuç çıkarsa çok büyük olumsuzluklar çıkartabilme potansiyeline sahibim; zira ciddi anlamda tepem attı bu rezillik karşısında.
güncellenecek...
edit: konuyu anlatır anlatmaz yardımcı oldular. işim 30 saniye gibi bir sürede halloldu. herhalde iyi bir anlarına denk geldik.
çarşamba günü son 2 dersimi iade ettiğim vakit çıkış alacağım, "ne çabuk geçti bee" dediğim, vakt-i zamanında derslere gitmeden ders geçmeyi başardığım halde şimdi için için özlediğim... diplomamı verecekleri gün aynı zmanda "öğrenci" sıfatımı çalacakları için de sinirlendiğim; mezun oluyor olmanın verdiği o pis psikolojiyle " ee şimdi nolucak yanii.." sorunsallarıyla boğuştuğum, yoğun tempoda iş ararken, aslında okulda öğretilenlerle gerçek hayatın gerçek(!)lerinin birbirini tutmadığını gördüğüm, "niye bizi 4 yıl oyaladılar?" diye kendi kendime söylendiğim * aslında en güzel yıllarımı geride bıraktığımı bildiğim... hiç bir anımı paketleyip beynimde tozlansın diye kaldırmak istemediğim... sırf yeniden "öğrenci" olmak için bile yüksek yapsam mı die düşündüğüm... arkadaşlarımın birer birer evlerine dönmesiyle kendimi son zamanlarda boşlukta bulduğum.. bir daha asla biraraya gelemiyeceğimizi anladığım... bütün bu düşüncelerden yorulduğum..
Aslında söylenebilecek, eleştirebilecek bir sürü şey varken şu anki psikolojiyle hiçbirini görmediğim görmediğim ve söylenmediğim için kendi kendime şaşırdığımm... Hiç bir yaz okulunu kaçırmadığım... Yavaş yavaş el salladığım... insanı olgunlaştıracak bir çok olaya şahit olduğum... Çarşamba günkü sınavlara biraz daha çalışmazsam otomatik olarak 1 sene uzatacağım... Benim canım okulum....
ve canım arkadaşlarım.. Belirtmek isterim ki, gece 4-5lerde yatıp, öğlen arkadaşları kahvaltıya çağırışlarımız, kahvaltının neredeyse akşam yemeğine kadar sarkışı, soğukta "bakkala kim gidecek?" sorununu tartıştığımız, nescafe 3ü1 arada toplantılarımız vb. öğrenci evi aktivetelirimiz iş dünyasının hayatımıza getirdiği mecburi çalışma-yatma-kalkma saatleri ve birçoğunuzun şehri terk etmesi sebebiyle son bulmuştur...