sene 1972 gayrettepe. zeminde hücre, her zaman öyle. 30 günün dolmasına yakın, kapı açıldı, dön arkanı ulan, gözler siyah, üst katlardan bir yere, emin değilim, itiş kakış, eğ kaldır, dikkat basamak, aşağı yukarı nihayet oda. odada bir amca, hani bize diyorsunuz ya, bir sandalye, otur vs.
sonra dedim yaşıma bak, güldü, sen moruk sayılırsın burda lan. nice 15 likler geldi geçti elimizden.
mazi ile ati böyle birşey, mekanda karışıyor, cüzdanda sabit.
çocuklukları voltranı izleyerek ve arkadaşlarıyla habire voltranı oluşturmaya çalışmakla geçmiş yazarlardır.
bir de kara şimşek vardı bak.her pazar olurdu.en kötüsü de öncesinde pazar konseri diye bir programın olmasıydı.çocuk yaşta klasik müzikten anlamayanlar için işkenceye dönerdi o program.bir türlü bitmezdi ki maykıl nayt gelsin.
kuşak ve anlayış farkı sebebiyle şimdi ekşide olmak vardı anasını satayım şeklinde özetlenebilecek haleti ruhiyedir. entry girmeye üşenilip iki kez tembellikten şutlanmış bir kimse olarak hatamın büyüklüğünü uludağ sözlük vesilesiyle kavramış durumdayım. bir daha alırlarsa entry manyağı yapacağım konusunda garanti versem bile herşey için çok geç sanki. ancak uludağ sözlüğün format tanımaz özgürlüğününde kafa iyiyken tadından yenmediğini söylemek hata olmaz. 30 yaş üstü olmak konusu ise fazlaca farkına ve idrakına varılamamış bir durumdur. şairi meçhul o şiir gibi.
ben hep 17 yaşındayım
her ayak sesinde ürperirim
demir kapının her açılışında
göğsümün kafesine sığmaz yüreğim
her türlüsünü tattım
acıların, ayrılıkların
her şeye biraz alıştım
bir seni beklerken
kendimi yenemedim...
uludağ sözlükte otuz yaşın üstünde yani 1980 ve altı doğumlu olan, yazarların, nerdeyse kendilerinin yarı yaşındaki yazarlarla aynı platformda kaynaşmış olmanın neticesinde içinde bulundukları halet-i ruhuyedir.*