uludağ sözlük te büyük kapışma

entry65 galeri1
    58.
  1. 57.
  2. #15385101

    16'ncı iddianın da cevaplandığı kapışmadır.

    bundan sonra durum incelenecek, son bir temizlik harekatı gerekiyorsa yapılacak, ek iddialar olursa da cevaplanacaktır. ne demişler:

    (bkz: ne ararsan bulunur derde devadan gayrı)
    0 ...
  3. 56.
  4. #15383993

    varan 15 diyeceğimiz kapışmadır.

    bu arada; gözü az çok ideolojik körleştirmeye uğramamış olan herkes görüyor olmalı ki, ben vahdettin'i anlatırken yanında kıyas unsuru olarak atatürk'ü de veriyorum. çünkü biri anlaşılmadan diğeri anlaşılmaz. çünkü nasıl nazik bir dönemden geçtiğimiz ve neler atlattığımız bilinmeden, sözler yerini bulmaz.

    not: özel mesajı açıklamak tck'ya göre suçtur. 6 ayla 1 yıl arasında hapis cezaları öngörülmüştür. savcıların resen harekete geçeceklerini umuyorum, beni adliyeye kadar yormasınlar!

    pardon: sayın yazar çaylak olmuş. şikayetimi geri alıyorum. umarım tez zamanda kavuşuruz.
    2 ...
  5. 55.
  6. 54.
  7. tezlerin açıkça ortada olduğu kapışmadır.
    devamı gelecektir.
    en sağlamları en sona saklanmıştır.
    yalnız ikna problemi olanlar için onlar da bir işe yaramayabilir.
    kendilerine la fontaine'den masallar kitabını tavsiye ediyoruz.
    ben okudum, çok ikna edici...
    hele karganın peyniri tilki kapıyor var ya...
    koptum resmen...
    1 ...
  8. 53.
  9. (bkz: vahdettin in millerand a yazdığı mektup/#15341686)

    --spoiler--
    vahdettin, tahtta kaldığı sürece bir çok güzel işler yapmış, en azından hain olmadığını ortaya koymuş, ama padişahlık görevi alınıp yurtdışına çıkmaya mecbur kalınca, birtakım -bence gereksiz- birkaç girişimde bulunmuştur.
    --spoiler--

    şu satırdan itibaren artık siklemediğim "kapışma"dır...
    çünkü şu dakikaya kadar bunun gibi onlarca saçmalık ile muhattap oldum. ama iyice boku çıktı.

    görülen o ki, muhteremin amacı vahdettin'i temize çıkarmak falan değil. okuduğu tüm marjinal külliyatı sözlüğe dökerek rüştünü ispat etmek.

    atatürk'e sallayarak, konuyu vahdettin'den uzaklaştırıyor, minderin dışına kaçıyorsun.

    herifi de akla(ya)mayacaksan, neyin kavgasını veriyorsun?..

    (bkz: ya ben lan neyse bir şey demiyorum)
    2 ...
  10. 52.
  11. 51.
  12. bi sikime yaramaz.
    ikisi de savundukları şeye körü körüne inanıyor, siksen birbirlerini ikna edemezler.
    vahdettin çıksa gelse ben hainim dese tahin ile pekmez inanmaz, atatürk gelse vahdettin hain değildi dese diken bey inanmaz.
    o yüzden siktir edin siz de.
    3 ...
  13. 50.
  14. belaltı saldırıların görüldüğü kapışmadır.

    holiganlığımı yüzüme vuruyorlar beyler. yardım. eskidendi o... (bkz: okuyom ben ya)
    1 ...
  15. 49.
  16. holigan kültürünün zeka ve seviyeye baskın çıktığı "kapışma"dır...*
    2 ...
  17. 48.
  18. #15340304

    meydan dayağına dönecek gibi görünen kapışmadır.

    uyarim.
    1 ...
  19. 47.
  20. 46.
  21. ''anaaaaa, ne dediiiiii!'' diyerek taraflara gaz verme fırsatını kaçırdığım kapışmadır.
    0 ...
  22. 45.
  23. beraberlik şansı bulunmayan; iddia kuponunda üst oynanacak kapışmadır.
    1 ...
  24. 44.
  25. saçma sapan suçlamaların araya karıştığı kapışmadır. misal;

    abdurrahim efendi'nin başında bulunduğu heyet-i nushiyye, anadolu'ya 11 nisan 1919'da gönderilmiş... bu tarihte kime karşı neyin milli mücadelesi vardır da, ona karşıtlık sözkonusu olsun, bana söyler misiniz?

    atatürk istanbul'dadır henüz. yunan izmir'e çıkarma yapmamıştır. anadolu'da birkaç sembolik işgal vardır ve halk ne yapacağını, kime inanacağını bilmez, şaşkın bir vaziyettedir.

    bırakalım böyle retorikleri... ben 12 numaralı teze geçiyorum şimdilik. öteki sataşmalara sonra dönerim...

    özel not: laubali değilim arkadaş ya, gülüyorum yalnız.
    4 ...
  26. 43.
  27. #15339808

    11 numaralı tezin cevaplandığı kapışmadır.

    ötekilere de gelicem, su yakmıyoruz herhalde...
    2 ...
  28. 42.
  29. zordur şu materyalist kafalıları ikna etmek...

    kılı tüyü kerametli bir kanaat önderiniz çıkıp "vahdettin böyle bir söz söylememiştir" dediğinde gönül rahatlığıyla inanabilirsiniz.
    bizim gibi kalpleriniz mühürlü değil, gönül gözünüz açık sizlerin...

    o belgenin önemi yoktur, bu fetva önemsizdir...
    (gerçi, haklı adam.. önemli olan götünüze akord verip 9. senfoni çalabilmek.)

    ama bu rivayetler, mesnetsiz yorumlar, boş laftır. belgesi, vesikası, dipnotu ve kaynağı olmadan söylenmiş her söz masaldır bizim için..

    =====> (bkz: ingiliz ve yunan orduları halifenin ordusudur/#15325347) <=====

    --spoiler--
    bu söz vahdettin'e ait değildir. çok kesin şekilde reddedeceğim tek söz budur...
    ...... işin içinde ingiliz istihbaratı, yunan istihbaratı, her şey olabilir...
    ......bu, çok net söylüyorum, vahdettin'le en küçük bir ilgisi olmayan bir sözdür.
    --spoiler--

    tabii, profesyonel inanıcılar için kolay.. ancak belge ister bu materyalistler.. yoksa nasıl imana getireceksiniz küffarı??

    ama iyi baksaydın, işin içinde heyeti nasiha falan olmasın sakın?..
    veya şu "halife ordusu kumandanı" anzavur ahmet'in "padişahımızın buyruğu" diyerek isyanlar çıkardığı söz bu değil miydi?

    =====> (bkz: ben daima ingiltere dostu ve destekçisi oldum/#15321627) <=====

    atatürk'ün sovyet kozunu ingilizlere karşı nasıl kullandığını, bir yandan irlanda, hindistan meselelerinin, bir yandan grevler ve ingiltere'deki komünist hareketlerin ingilizleri zorlamasından ve ingiliz kabinesindeki ihtilaftan atatürk'ün nasıl faydalandığını çok defa yazmıştım..

    ancak sevimli yazarımız bunları "bakın işte, atatürk de ingiliz dostuymuş" gibi bir kurnazlıkla çarpıtarak kullanmaya çalışmış.

    vahdettin'in ingiliz dostlu olduğu gerçeği, ancak atatürk'e sallamak suretiyle gölgede bırakılabilir. her "alternatif tarih" safsatası duayeni gibi, kendisi de bu kurnazlığa başvurmuş...

    tabii, yine kaynak, belge hak getire...

    --spoiler--
    mustafa sagir adında bir hintli vardır. ankara'da aval aval dolaşırken yakalanır ve atatürk'e suikast düzenleyeceği iddiasıyla idam edilir. o da idamından önce verdiği mesajda, islam ülkeleriyle lişkinin kesilmesi gerektiğine dikkat çeker:

    -«Eğer ingiltere, Anadolu'daki hareketin, Afganistan ve Mezopotamya'daki mücadeleden vazgeçtiğine kanaat getirirse, derhal bir antlaşma olabilir; ama buna inanmadıkça harb sürer. ingiltere, Anadolu'yu ingiliz himayesinde görmek istiyor. Ancak bu takdirde Türkiye'nin islâm politikasını fiilen kontrol altına alabileceğini düşünüyor.»
    --spoiler--

    bir ingiliz yalakalığıyla daha karşı karşıyayız...

    şu "komploya kurban gitmiş kahraman" ilan ettiğiniz mustafa sagir kimdir, nasıl yakalanmıştır, öğrenelim:

    "islamcı" Hintli ingiliz casusu Mustafa Sagir sorgusunda Afgan Kralı'nı öldürdüğü gibi Atatürk'ü de öldürmek için görevli olduğunu itiraf etmiştir. Ölümünden önce yazdığı mektubunda da kardeşlerini ingiliz hükümetine emanet ettiğini yazmıştır..

    mustafa sagir'in ingiliz casusu olduğunu anlayıp, atatürk'e haber uçuran vatansever kimdir?
    bi de müslüman olacaksınız... ancak bilmezsiniz. ==> (bkz: mehmet akif ersoy) <==

    Akif'in oğlu Emin Ersoy "Safahat Şairinin Oğlu Anlatıyor" başlıklı Millet Mecmuası'nda yayınlanan hatıralarında "mustafa sagir'in nasıl yakalınıp, idam edildiğini" şöyle anlatmış:*

    "Mustafa Sagir kendisine Hint Müslümanlarının Ankara hükümetini alkışlayan bir ferdi, âlem-i islam'ın Anadolu'da bir azası, bir sefiri süsü veriyordu.

    Akif eskiden beri Türkiye'de ittihad-ı islam teşkilatına çalışan, hitap eden bir mütefekkir olarak tanınmaktadır. Akif Sagir'le samimiyet peyda etmiştir.

    Mustafa Sagir, Akif'in Taceddin Mahllesi'ndeki evine gelip gitmekte, mektuplaşma adresi olarak bu evi kullanmaktadır. Bu adrese Hindistan'dan, istanbul'dan, Mısır'dan o kadar çok mektup gelmektedir ki, Akif'in şüphelerini daha da artırır.

    Bir gün Mustafa Sagir'e istanbul'dan büyük bir zarf gelir. Kazara ucu yırtılan zarfı, zaten şüpheleri iyice artan Mehmet Akif yırtarak açar. Zarfın içinde çok sayıda kâğıt vardır ama bomboştur. Sadece istanbul'da havaların yağmurlu gittiğinden bahsetmekte, Mustafa Sagir'e başarı dilemektedir.

    Zarfın içinden çıkan sayfalar o günün şartlarında laboratuarlarda tahlil edilir. Casusların kullandığı görünmez kimyevi mürekkeple yazılmış şifreli dokümanlardır hepsi."

    ayrıca kılıç ali, sabiha gökçen'e mustafa sagir'in ruslar aleyhindeki hareketleri ve ingiliz sempatizanı tavırları sebebiyle atatürk ve adnan adıvar'ın da şüphesini çektiğini, gelen ihbar üzerine mektubunu incelemelerini şöyle anlatmış;

    "Bir gün istanbul’da ki meşhur "nelson'a" gönderilmek üzere ecza ile büyük bir kağıt parçasına yazılmış fakat iki satırdan fazla olmayan mektubu elde edilmişti. Mektubun üzerine amonyak döküldüğünde, içeriği şüpheli görülerek sagir tevkif edilmiş ve yapılan tahkikattan sonra yaman bir casus olduğu saptanarak üyesi bulunduğum bir numaralı Ankara istiklal mahkemesine sevk edilmişti."

    =====> (bkz: ingilizler türkiye yi bir an önce işgal etmelidir/#15319943) <=====

    --spoiler--
    -"ingilizlerin, milletimizin hürriyetine ve devletimizin istiklâline gösterecekleri hürmet ve insaniyet karşısında yalnız benim değil, bütün Osmanlı milletinin, ingilizler’den daha ziyade iyiliğini isteyen bir dost olamayacağı inancıyla duygulanması pek tabiîdir!.."

    tarih: 17 kasım 1918
    imza: mustafa kemal
    --spoiler--

    orjinalini görmesem de güvenebileceğim, gayet açık bir beyandır. ifade ettiği gibi; bizim özgürlüğümüze saygı duyan, bağımsızlığımızı tanıyarak çekip gitmeyi kabul eden bir düşman kadar büyük bir dost olamaz.

    ancak pekmezimiz bunu da, yukarıda bahsettiğim şekilde, "al işte, atatürk de ingilizlerle dost olalım diyor" şeklinde kullanmaya çalışmış, vahdettin'in hainliği iddiasına veremediği cevabı, atatürk'e sallayarak telafi etmeye çalışmış.

    =====> (bkz: ümidimi allah tan sonra ingiltere ye bağladım/#15320144) <=====

    --spoiler--
    vahdettin'in söylemiş olması imkan dahilinde olmayan söz...
    --spoiler--

    (bkz: midyat seyfo gülün)

    "ingiliz milletinekuvvetli sevgi ve hayranlık duygularımı, Kırım Savaşı’nda ingilizlerin müttefiki olan babam Sultan Abdülmecit’ten miras aldım. Şimdi, bu sebepten, memleketim ile Büyük Britanya arasında öteden beri var olan dostane ilişkileri yenileyip, kuvvetlendirmek için elimden geleni yapacağım…"

    -24 kasım 1918, the daily mail.
    (vahdettin'in G. Ward Price'a verdiği röportaj)

    peki damat ferit'in caltrophe'a söylediği şu söze ne demeli:

    - "Padişah ve benim yegane ümidimiz, Allah’tan sonra ingiltere’dir."

    ayrıca Calthorpe aynı raporunda "Tevfik Paşa'nın ingiltere ile gizli bir anlaşmaya varılarak Osmanlı Devleti'nin kalan ülkesinin birliğinin ve ingiltere'ye bağlılığının sağlanmasını istediğini.." de belirtiyor... *

    --spoiler--
    vahdettin, mondros görüşmelerine "iyi müzakerecidir" diye damat ferid'in gönderilmesini istiyor. fakat hükümet onu dinlemeyip, rauf bey'i gönderiyor. rauf bey de içinden çıkılmaz bir antlaşmaya imza atıyor.
    --spoiler--

    tabii, sevr'i dedem imzaladı ya... bari onun yerine damat ferit'i gönderseymiş vahdettin. (!)

    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - gelelim işin komedyasına - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

    işbu tartışmanın başlama noktası tahin ile pekmez'in "vahdettin'in kovulduğunu" (#15295680) iddia etmesi üzerine başlamıştır..
    ancak kendisi bu kadar yazıyı yazıp da, her nedense bizi bu konuda aydınlatmaktan imtina etmiştir. hatta (#15318843) entrysinde tartışmaya bile dahil etmemiştir.

    (bkz: vahdettin in harington a yazdığı mektup)

    pek haklı olarak soruyorum?..

    # vahdettin "kovuldu" mu, yoksa "kaçtı" mı?

    # kovulduysa kim, nasıl kovmuştur vahdettin'i?..

    # ankara hükümeti hangi teşebbüsü yapmıştır vahdettin'i kovmak için?

    # hangi meclis tutanağında, hangi alınmış kararla sabittir?..

    # kim zorlamıştır onu malaya zırhlısına binerek istanbul'u terk etmeye?

    # vahdettin'in, kendisini gavur düşman elinden kurtarmaya çalıştığını söyleyen milli hükümetten, ingilizlere sığınacak kadar çok korkmasına sebep olan nedir?

    ayrıca;

    # san remo'daki şatafatlı hayatın gelir kaynağını kimlere borçludur? ==> (bkz: vahdettin sefalet içinde yaşadı yalanı) <==

    # 15 dönüm portakal bahçesi içinde 40 odalı bir kasr, yurdunu hazineden tek kuruş almadan terk etmiş bir padişah için fazla lüks değil midir?

    # hazineye el sürmediyse bu lüksü nasıl elde edecek parayı kimlerden, neye karşılık elde etmiştir?

    # hizmetçiler, şöförler, harem ve erkanı, yaverler, esvapçı ve ibrikçi başıları, ve yıllık 600 pound kira boru mudur?

    # tüm bunları anlatan 150'lik tarık mümtaz göztepe'ye de inanmayacaksanız, kime inanacaksınız?

    # san remo'dan ingiliz kralına, fransız cumhur başkanı ve amerikan başkanına yazdığı mektuplara ne söylenebilir?...

    # (bkz: ankara tahtımı tehlikeye düşürüyor)

    - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

    biraz fazla materyalist takılıyoruz, bakmayın kusurumuza... belgelere inanıyoruz, masallara değli. huy işte..

    hâla merak ediyor ve bekliyoruz; acaba bunlara ne masal uyduracak. belgelerle işi yok çünkü kendisinin.

    (bkz: vahdettin in millerand a yazdığı mektup)
    (bkz: vahdeddin in amerikan başkanına yazdığı mektup)
    (bkz: vahdettin in harington a yazdığı mektup)

    sevgiler..
    diken.
    2 ...
  30. 41.
  31. son yazdıklarından birkaçını okuduktan sonra, kendisini gereksiz yere ciddiye almış olduğumu farkederek harcadığım ve harcayacağım zamana acımama sebep olmuş tartışmadır..

    çünkü kendisini "vahdettin'in hain olmadığını" ispatlamak değil, tv kanallarındaki kadın programları kıvamına getirdiği başlık altında laubali üslubuyla isnatsız ve belgesiz laf kalabalığı yaparak "rüştünü ispatlamak" ve sidik yarıştırmak derdinde olduğu görülüyor..

    şu ana kadar okuduklarımın tamamı kaynaksız, belgesiz.
    ve belgesinin mevcut olması mümkün olmayacak kadar hayalperest, imkansız iddiaları %100 gerçek olduğu iddiasıyla çekinmeden yazmış.

    zaten kendisi kaynak belirtmeyeceğini, yazdıklarının tamamında "herkesçe geçerli kabul edilen kaynaklar"dan derlendiğini iddia ettiği bir kitaptan kopya çekeceğini belirtmiş... olsun, ileride sık sık soracağız bu "herkesçe geçerli kabul edilen kaynaklar"ı...

    => (bkz: heyet i nasiha/#15327706) <= - - - - - - - - - - - - -

    kurtuluş savaşı'na milat olarak izmir'in işgalini esas alıp, öncesini görmezden gelebilen bir insanla karşı karşıyayız...

    yalnızca fikir belirtmiş muhterem;

    --spoiler--
    ......zikredilen bazı isimlerin belirtilen uğursuz rolleri oynayabileceklerine ben asla ihtimal vermiyorum...
    ......şehzade abdurrahim efendinin de bu tür bir rol içinde yer alacağını düşünmüyorum...
    ......bu izmir'in yunanlılar tarafından işgalinden önceydi. dolayısiyle milli mücadele karşıtlığıyla alakası olamaz...
    --spoiler--

    heyet-i nasiha'nın anadolu kolunun liderinin şehzade abdürrahim efendi olduğu, 11 Nisan 1919 tarihli iKDAM gazetesi haberiyle sabittir:

    "...bu heyetlerin Anadolu'nun muhtelif yerlerini gezerek halka, unsurlar arasında uzlaşma ve vatandaşlık hissi telkin edeceğini, bu heyetlerden birisine Şehzade Abdülhalim Efendi'nin, diğerine de, Şehzade Abdürrahim Efendi'nin başkanlık yapacağını..."

    heyetin yola çıkış amacı saltanat yanlısı basın tarafından şöyle açıklanır:

    Sabah: Sadrazam Damat Ferit'e göre Heyet-i Nasiha'nın vazifesi, "daha ziyade manevidir. Vazifesi, ahaliye selâm-ı şahaneyi tebliğ etmek, padişahımızın kendilerini düşündüğünü anlatmak ve ân-ı hazırda kalb-i hümayunlarının da tebanın kalbi gibi rencide olduğunu anlatmaktır..."*

    SABAH: "Ahaliyi irşad ve tenvir, hükümet-i haziranın bilâ-tefrik cins ve mezhep bütün unsurlara karşı beslediği hissiyat-ı hayrhahaneyi ve zât-ı hazret-i padişahının selâm-ı hümayunlarını ahaliye tebliğ..."*

    TAKViM-i VAKAYI: "Savaşın felâketlerinden müteessir olan tebaaya padişahın selâmını iletmek."*
    tabii, anladınız siz o selamı...

    başka bir kaynakta yer alan şu satırlar da dikkat çekici:** "Bu heyet, Türklere, "Rum ve Hristiyan kardeşlerinize iyi davranın, onları öldürmeyin, işkence etmeyin" demeye gidiyordu... Yunanlıların, Avrupa'da, Türklerin Rumları öldürdüğü yolundaki propagandası sonucu ingilizler Bâb-ı Âli'ye başvurarak Rumlara karşı girişilen katliamın durdurulması için tedbir alınmasını istedi. Bu teklif hemen kabul edildi ve sözü edilen Nasihat Heyeti kurulup yola çıkarıldı. Yunanlılarla ingilizlerin istediği de zaten bu idi. Bâb-ı Âli, Anadolu'ya heyet göndermekle, Rumlara zulüm yapıldığını, onların toplu halde öldürüldüğünü resmen kabul etmiş oluyordu."

    ve hatta, heyeti anadolu'ya gönderme buyruğunu ingilizlerden alan damat ferit, amiral webb'den heyete ingiliz subaylarını da dahil etmek istemiş, fakat bu isteği "millicilere" ters tepki oluşturacağı için kabul etmemişlerdi....

    heyet-i nasiha'nın isyancıları yatıştırması mesnetsiz yalandan ibarettir. misal; adı geçen bozkır isyanı "bir heyetin nasihatıyla" değil, yarbay arif bey*in başında bulunduğu birliklerce kanlı şekilde bastırılmıştır. (şu halde nasihat heyetiniz olsa olsa, isyancıları milli çetelerin elinden kurtarmıştır. )

    => (bkz: kuvayi inzibatiye /#15327095) <= - - - - - - - - - - - - -

    --spoiler--
    komik bir oluşumdur.
    --spoiler--

    böyle bir sözden sonra hala tartışmaya devam etmek gereksiz ya neyse... devam edelim..

    ------------spoiler------------
    damat ferit, milli mücadele içinde sadrazam olduğu kısa dönemde, ingiltere'ye birkaç defa başvurmuştur. "mustafa kemal bizim çıkarlarımıza olduğu kadar sizin çıkarlarınıza da aykırı. bolşeviklerle işbirliği yapıyor. birlikte harekete geçip onu yakalayalım!"

    her seferinde de ingilizlerden aynı cevabı almıştır:

    - bu sizin iç işinizdir, biz karışamayız!

    hatta kuvvet toplamaya kalktığında, "anadolu'da bir iç savaş istemiyoruz" gerekçesiyle engellendiği olmuştur.
    ------------spoiler----------

    o halde sormak lazımdır; halife ordusunun silahlarını, cephanesini ve maaşını kim veriyordu?..
    halife ordusunu kendi kazdığı siperlere yerleştiren, denizden donanma desteği sağlayan, halife ordusunun başarısız olması halinde türklerle çatışmaya devam eden birlikler ingilizler değil de, uzaylılar mıydı?

    Damat Ferit 7 Nisan 1920'de ingiliz Yüksek Komiseri Amiral Robbeck ile görüştü. kuva-yı inzibatiye bu vesileyle, ingiliz emriyle kuruldu.

    11 Nisan'da "Kuva-yi Milliyecilerin eşkiya olduğu ve öldürülmelerinin sevap ve vatani bir yükümlülük olduğuna dair" Dürrizade Abdullah Efendi'nin bir fetva çıkarmasını sağladı.

    - ingilizler halifi Ordusunun erlerine 30, teğmenlerine 60 ve alay komutanlarına 150 lira maaş bağladı.
    - Lojistik ihtiyaçlarını silah, araç ve gereçlerini temin etti.

    Hilafet ordusu birlikleri Nisan ve Mayıs aylarında izmit bölgesinde yığınaklanmalarını bitirdiler. ingiliz birlikleri de Hilafet ordusunun arkasında konuşlandı. izmit limanına demirleyen ingiliz savaş gemileri mevzileri top ateşi ile destekleyebilecek bir konum aldılar.

    çatışmanın detaylarını ali fuat cebesoy anlatmış, buyrun => (bkz: hilafet ordusunun ingiliz mücahitleri)

    (bkz: kurtuluş savaşı nda ingilizlerle savaşmadık yalanı)

    --spoiler--
    bazı kaynaklarda, bu saf değiştirmenin, vahdettin'in gizli emri gereği yapıldığı yazmaktadır.
    --spoiler--

    (bkz: sesli güldüm)

    görelim bakalım, hangi "geçerliliği kabul edilen" kaynaklarda yazıyor...

    sonuç olarak, yine laf kalabalığı.. koca bir sıfır..

    => (bkz: dürrizade fetvası/#15326858) <= - - - - - - - - - - - - -

    --spoiler--
    yukarıdaki fetva... dediğim gibi, hiçbir anlamı yoktur. hiçbir etkisi de olmamıştır. çünkü 200 civarında anadolu müfütüsü derhal karşı bir fetva yayınlayarak, işgal altındaki bir fetvanın geçersiz olduğunu ilan etmişlerdir.
    --spoiler--

    "millicilerin canı da malı da helaldir" anlayışının 3 sene hüküm sürmesine sebep olan bu dürrizade fetvasının yol açtığı isyan ve mezalimi (bilhassa abaza isyanları sırasında) görmezden gelerek sallamış paşam...

    ayrıca sözünü ettiği fetva atatürk'ün ankara müftüsü rıfat börekçi'nin fetvasıdır.. rıfat börekçi, padişahın gavur elinde esir olduğunu, ve fetvasının "gavur fetvası" olduğunu özetleyen bir fetva kaleme almış, milliyetçi din adamları vasıtasıyla anadolu'ya yayılmaya çalışılmıştır.

    (rıfat börekçi türkiye cumhuriyeti'nin ilk diyanet işleri başkanıdır. ayrıca cübbe yerine smokin giyerek büyük bir tabuyu yıkmış, devrim taraftarlığını ortaya koyduğundan dincilerin nefretini kazanmış, alternatif tarih safsataları kaleme alınırken milli mücadeledeki emekleri yok farzedilmiştir.)

    --spoiler--
    vahdettin ve tevfik paşa anadolu'ya her türlü gizli desteği ve yardımı bu iki yıl boyunca da vermeye devam etmişlerdir.
    --spoiler--

    senin şu "herkes tarafından geçerliliği kabul edilen" kaynaklara tekrar müracaat etmemiz gerekiyor.
    tabii varsa.. yoksa mabad-ı âliniz ile muhattap olmak istemem...

    - - - - - - - - - - - - -

    dediğim gibi, ancak son birkaç yazıyı okuma şansım oldu... diğerlerine daha sonra bakacağım..
    1 ...
  32. 40.
  33. 39.
  34. #15327095

    varan'ı 9 olmuş kapışmadır.

    daha bi dört beş madde var. dayanın arkadaşlar...
    3 ...
  35. 38.
  36. 37.
  37. tahin ile pekmezin desteklendiği kapışmadır, vahdettin hain değildir.
    4 ...
  38. 36.
  39. çiğdem satışlarını patlatacak kapışmadır.
    3 ...
  40. 35.
  41. meydana çıkıp güreşmedikleri sürece kapışma falan sayılmaz. kimsenin pek tınlamadığı kapışma olsa gerek.
    0 ...
  42. 34.
  43. taraflardan birinin ingiliz muhipler birliği üyesi ve hain olan vahdettini desteklediği ve benim gözümde hain olanla olmayan arasındaki kapışmadır. hainler hak ettiklerini bulacaktır.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük