uludağ sözlük dini konular kapışması

entry66 galeri1 video1
    65.
  1. konuşmaya değmeyen bir kısır döngünün içine girilmesine neden olacak tartışmalardır.
    0 ...
  2. 64.
  3. adına "dini konular" denmiş olsa da, genellikten uzak salt islam ekseninde takılıp kalmış tartışma. büyük oranda da, mehdi konusu tartışılmış. başlığa islam kanalında görüş bildirildiğini akseden bir sözcük eklense daha iyi olabilirmiş. mesela, alt başlıklarında "geleneksel islam" denerek bu uygulanmış.

    bu hasepten, dini deyince; şintoizm'den tibet ekollerine, hıristiyanlıktan mısır eskatolojisine kadar değinilmiş olabilir sanıp girdik, yavan bir mehdi tartışmasına tutulup kaldık.
    2 ...
  4. 63.
  5. geleneksel islam da kabir hayatı ve gerçekler/#17137585 konusunda devam edecek kapışma...
    bütün iddialara cevap verilecek.
    bilinmeyen hiçbir şey kalmayacak...

    dileyen herkes de fikir sunabilir.
    adam yemiyoruz burda.
    1 ...
  6. 63.
  7. metalmilitan'ın terbiye ve nezaket sınırları içinde sürdürdüğü kapışma...
    tahin ile pekmez ise her türlü çamura başvuruyor.
    yalnız ben de bir parça haklı olduğunu düşünüyorum kendisinin;
    meseleyi değil, daha çok meseleye bakışı, metodu eleştiriyor.
    karşı tarafın hayır ben öyle değilim demesine de çok aldırmıyor.
    "tarih sınıf mücadelesidir" diyen adam komünisttir, diye düşünüyor.
    ehl-i sünnetin esaslarına yönelik polemikleri de selefilik olarak görüyor.
    çünkü bunlar yeni konular da değil; selefilerin ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği konular.

    neyse bu konuda başka söyleyeceği yok herhalde.
    yeni ara başlığa geçmeye hazır gibi duruyor.
    0 ...
  8. 62.
  9. tartisma degil, konusma degil kapisma. zihniyetinizi sikeyim. gucu yetmeyenin siddete basvurdugu ortacag ilkelliginde kafaya sahip insanlari tanimamiza yardimci olacak basliktir.
    3 ...
  10. 61.
  11. 60.
  12. 0 ...
  13. 59.
  14. bilgi bilgi diye kafa siken güruhların okuması gereken kapı$madır.
    1 ...
  15. 58.
  16. zeka seviyesi yüksek olan dürrrüklerin keyifli tartışması. aydınlatın lan bizi de.

    seks hayatım çok düzensiz ne yapmalı?
    0 ...
  17. 57.
  18. selefi arkadaşın "rasyonalize etmiyorum, kural koyuyorum" diye sürdürdüğü kapışma...

    hep söylediğim gibi, selefi - vehhabi takımı "biz aslında ehl-i sünnetiz" diyerek islamı içten tahrip etmeye çalışan bir emperyalist klonudur. u akıma kapılanlar bunun farkında olsa da, olmasa da... şia ehl-i sünnete zarar verememiştir. oysa bu ingiliz beslemesi selefi-vehhabi takımı, islamı içten vurmanın ve temellerini yıkmanın sinsi taktiklerini uyguluyor.

    dikkat edilirse, ben üstünkörü gidiyorum burada. şu alim şunu demiştir, bu alim bunu demiştir meselelerine girmiyorum. öncelikle, ben ilahiyatçı değilim ve olmam gerektğini de düşünmüyorum. diğer taraftan, ehl-i sünnet alimlerinin çerçevelediği itikat ve amel esaslarını bilmek bana yetiyor. yoksa evimdeki kitapları karıştırsam, hem yorucu bir detay olur, hem de işim gücüm var, vaktim yetmez.

    şimdi metalmilitan, dini rasyonalize etmeye çalışmadığını söylüyor. ya ne yapıyormuş? kural koyuyormuş? kurana uygun olup olmayanı belirleyen kurallar... bunlar, onun koyduğu kurallar değil, selefilerin yıllardır gevelediği saçmalıklardır. imam-i şafi'yi devirip, imam-ı gazali'yi devirip, yerine bedevi milliyetçiliğini pazarlama çabasıdır.

    ama dikkat ederseniz, ahmed bin hanbel'in adını anmıyor. yahu imam-ı hanbel'in nesih konusundaki kitabına ne diyeceksin? bir şey demez. çünkü nesih konusu sadece şafilerin konusuymuş gibi bir taktik yürütüyor. kendisinin önderi ibn-i teymiyye de böyle yapardı. kendisinin hanbeli olduğunu söylerdi. muhammed ebu zehra adlı mısırı alim de onu böyle vasfetmiş, ehl-i sünnetten ayrılmadığını hikaye etmişti. ve onun kitaplarını da ilahiyat çevreleri pazarlıyor bugün türkiye'de. işe bak sen!

    çok karışık bir mesele bu. dışarıdan bakan için anlaşılmaz olduğunu da kabul ediyorum. selefilik öyle bir ejderha ki, islam aleminin kanını emiyor bugün. uzun hikaye,orasına girmek istemiyorum. sadece bu ara başlıktaki son sözümü söyleyip çekileceğim:

    - nesih konusu, bütün ehl-i sünnet mezheplerinin kabul ettiği bir konudur. bunun dışında kural koymaya çalışanların demogojilerine aldırmayınız.
    0 ...
  19. 56.
  20. kimi ilglendirmiyorsa okumaması gereken kapışma...
    tavsiye için teşekkürler: yeri geldikçe seks de yapıyoruz, kahve de içiyoruz da, şu an meselemiz başka...

    devam edecek..
    1 ...
  21. 55.
  22. gereksiz tartışmalar bütünü. gidin seks yapın şarap için amk gözlerinize yazık.
    1 ...
  23. 54.
  24. hararetle devam eden kapışma... ekşi sözlüğe de sıçramış bu arada. bizden gördüler onlar da özendiler. ekşi dediğin klon zaten.

    uludağ sözlük kapışmaları gündemi belirlemeye devam ediyor. ha ha ha...
    2 ...
  25. 53.
  26. selefilerin anlamadığı bir konu vardır. o da şu: bir ayet üzerinde bir çok âlim bir çok görüş ileri sürmüşse, bunlar arasından sadece bir tanesi doğru, diğerleri yanlış olacak diye bir kaide yoktur. bunların hepsinde bir çeşit doğruluk olabilir; ve bunar o ayetin hikmetleridir.

    ancak selefiler, oryantalistler gibi kuran'ı rasyonalize etmeye çalıştıklarından, ayetlerin sırrını tek bir prensibe bağlayıp, düz ve monoton bir anlama sığdırmaya çalışırlar. kuran bir pozitif ilimler kitabı değildir ki, tek bir prensibe bağlanıp tek bir anlayışa sığdırılsın. onun sırları denizler mürekkep olsa yazılmaz. ancak selefiler, bundan habersizdirler. bu yüzden de tasavvufa da yabancı kalmışlardır.

    metalmilitan'ın kendini tekrar etmesi bundandır. o hep, ayetteki "nesih" kelimesini geçmişe dönük olarak kullanmak istiyor. halbuki, hem geçmişe dönüktür, hem de kuran'ın kendi üzerinde de misallendirilmiştir. bununla ilgili bir çok apaçık vakıa vardır. o kadar ki, kuran ayetleri bu bakımdan üçe ayrılır: nâsih (nesheden) ayetler, mensuh (neshedilen) ayetler ve muhkem (neshedilmemiş) ayetler...

    çok üzerinde durmayacağım bu konunun. bir örnek daha yeter sanıyorum. bu sefer bir hadisle bir ayetin nasıl neshedildiğine örnek vereceğim: bilindiği gibi, nisa suresi'nin 11. ve 12. ayetlerinde, anne ve babanın ölmeden önce vasiyet etmesi ve mirasının bu vasiyet üzere taksim edilmesi farz kılınmıştır; veya bu iki ayetten çıkan hüküm bu farzı gerektirmiştir. oysa daha sonra bir hadiste "varise vasiyet yoktur" denilerek, anne ve babanın, vasiyet etmese de mirasının varislerine kalacağı söylenmiştir. böylece ayetin hükmü, hadisle neshedilmiştir.

    bunlar çoktur ve islam tarihinde yakından bilinen konulardır. bunlara nazaran, "tamam burada nesihten söz ediliyor ama, ayet derken başka bir şey kastediliyor" demek, demogoji yoluna sapmaktır. ayet derken, hem ilk anlamda anladığımız kuran ayeti kastediliyor, hem de "içiçe manalar halinde" ayet kelimesinin bütün açılımları... ama bundan ayet derken ayet denilmiyor anlamı çıkarılmaz. burada da selefi mantığını çıkmazını görüyoruz.

    metalmilitan burada sadece fiksiyonuna uygun görüşleri alıyor, uymayanları dışarıda bırakıyor. "müteşabih ayetler mensuhtur" gibi bir görüşü de araya karıştırıyor ki, "hadi canım sen de" diyebilsin... yahu müteşabih ayetler zaten hüküm ihtiva etmeyen ayetlerdir. onların neshedilmesi sözkonusu bile olamaz. hüküm ihtiva eden ayetler muhkem ayetlerdir. bunlar da -yukarıda değindiğim gibi- kendi aralarında nasih, mensuh ve muhkem diye üçe ayrılır.

    benim için daha fazlası lüzumsuzdur.
    1 ...
  27. 52.
  28. yaklaşık 10 günlük bir fasıladan sonra devam eden kapışma... yeni konumuz, nesih-mensuh... yani, islam'da bazı hükümlerin bazı hükümlerle değiştirilmesi, öncekilerin ortadan kaldırılıp sonrakilerin getirilmesi konusu...

    bu konu, islam düşmanlarının ve selefilerin ortaklaşa benimsedikleri ve ehl-i sünneti yıkmak için kullandıkları bir başka konudur. islam düşmanı oryantalistler, bu konuyu islamın zayıf halkalarından biri olarak görürler. selefiler de ehl-i sünnet görüşünü yıkıp, rasyonel bir din yapmak için bu konuyu altın tepside sunulumuş fırsat diye karşılarlar.

    oysa nesh konusu, islamın ne zayıf halkasıdır, ne de şüpheli, karartılı, acabalı gösterilerek "tamirat çalışmaları"na alet edilebilecek bir konu... nesh açıktır, nesh kuran hükmüyle sabittir. bakın;

    --spoiler--
    -"biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmiyor musun?" (bakara: 106)

    -"allah, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. kitabın anası o'nun katındadır." (ra'd: 39)

    -"biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar peygamber’e, “sen ancak uyduruyorsun” derler. hayır, onların çoğu bilmezler." (nahl: 101)
    --spoiler--

    şimdi metalmilitan bu ayetleri dile getiriyor, apaçık görüyor, sonra da "hayır onlar neshin olduğunu göstermez" deyip görüşleri karartma yoluna gidiyor. bazı alimlerin farklı yorumlar yaptığını söylüyor. biz tabii bu alimlerin ne bakımdan neler söylediğini araştırma imkanına sahip olmadığımız, araya karşıtırdığı bazı selefi tipleri de ayırd edemediğimiz (herkes için geçerli değil) için aklımız karışıyor. ilaveten, bu konuda açık bir hadis olmadığını, icma da olmadığını söylüyor. o da inandırıcı olmazsa "ayet kelimesinin farklı anlamları vardır" gibi tamamen demogoji yoluna gidiyor.

    bir kere; nesh hakkında hem apaçık ayetler vardır, hem de bu ayetlerin inişiyle ilgili apaçık rivayetler. bazı defalar, önceden inmiş bir ayetin hükmü, sonra gelen bir ayetle kaldırılmıştır. bazen bir ayetin hükmü, bir hadisle kaldırılmıştır. bazen bir hadisin hükmü, bir ayetle, yine bazen bir hadisin hükmü bir hadisle kaldırılmıştır. nesh, bir şeyin kendisinin ortadan kaldırılması değil, hükmünün, yani gereğinin başka bir şeyle değiştirilmesidir. nitekim neshedilen ayetler de kuran'daki yerlerini korumaktadır, yalnız onların hükmü değiştirilmiştir.

    buna bir çok örnek vardır. mesela aklıma ilk geleni, haram aylarında savaşmakla ilgili ayetin daha sonra bir başkasıyla neshedilmesidir:

    --spoiler--
    mensuh ayet: Sana haram olan o ayı, ondaki muharebeyi sorarlar. De ki: O ayda muharebe etmek büyük günahdır. insanları Allah yolundan men’etmek, onu inkar etmek, ziyaretçilerinin Mescid-i Haram’a girmelerine mani olmak, onun halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahdır. Fitne katilden de beterdir...”(Bakara: 2/217)

    nâsih ayet: “Müşrikler sizinle nasıl topyekun harb ederlerse siz de onlarla topyekun harb edin. Bilin ki Allah müttakilerle beraberdir.” (Tevbe: 9/36)
    --spoiler--

    sonraki ayet gelince, "haram aylarında savaşmayınız" hükmü kaldırılmıştır. ve dediğim gibi, bir çok konuda, bir çok defa bu olmuştur. örnekleri çoğaltarak ayrıntıya boğmak istemiyorum. bu apaçık gerçekler üzerinde "acaba hadis var mı, acaba icma var mı" diye delil aramak da mümkün değildir. her şeyden önce sözkonusu ayetlerin neshedildiğinin hikayesi hadis kitaplarında açıkça geçmektedir. bunun dışında nesih var mı demek, herhalde dalga geçmektir.

    aynı şekilde "icma var mı" demek? yahu, sen zaten selefi doktriniyle işe koyuluyorsun; yani icmayı yıkarak giriyorsun; icma olsa senin için ne değişecek?... kaldı ki, icma, ayet ve hadisteki apaçık gerçekler üzerinde değil, şüpheli ve gölgeli konular üzerinde olur. hadi onu da geçtim, imam-ı şafi ve imam-ı ahmed bin hanbel uzun uzun anlatmıştır nesh konusunu... Ahmed b. Hanbel'in Kitâbu'n-Nâsih ve'1-Mensûhu, el-Hâzimî'nin Kitâbu'l-i'tibar fi'n-Nâsihi ve'1-Mensûhi mine'1-Asâr isimli eseri, günümüzde de mevcuttur.

    bu konuda müslümanlara düşen delil aramak değil, işin hikmetlerini bulmaktır. çünkü apaçık gerçekler üzerine delil aranmaz. mesela internet var mı, yok mu diye bir tartışma olmaz. şu an üzerinde olduğun şey, internettir zaten. sen internetin mahiyetini, nasıl ve niçin var olduğunu araştırabilirsin... ancak öyle görünüyor ki, metalmilitan, bu dilden hiç anlamıyor. "alimler çeşitli görüşler ileri sürmüştür" diyor. tabii ki öyle olacak canım; aynı görüşü öne süreceklerse, bir tanesi yeterdi zaten, ötekilere gerek olmazdı.

    sadece bu konuyu anlasaydı, nesih-menuh konusunu da anlardı ve şüpheye düşmezdi. nesih, sünnetullah'tandır. insanlık tarihi kadar eskidir. her vakit, bir şeriat, diğeriyle neshedilir. her vaktin icabı ayrıdır. bu, insani hakikatle ilgilidir. eğer din, insanlara değil de meleklere indirilen bir vakıa olsaydı, o zaman bir hüküm olduğu gibi kalır, neshedimezdi. oysa insan, emre eksiksiz itaat eden değil, varoluşan bir idrak ıztırabıdır.

    miraçla ilgili hadiste, bunun en çarpıcı örneklerinden biri vardır. namaz, çeşitli hükmetlere bağlı olarak, kırk vakitten beş vakte kadar düşürülmüştür. sırf bunda ne büyük hikmetler vardır. gerçi selefiler ve islam düşmanları oraya da saldırır. onlar hikmetlerin dilinden anlamazlar, kuru mantık ve demogojiden anlarlar. "hiç allah hükmünü deştirir mi?" sen ne bileceksin ki? ne biliyorsun ki allah hakkında?.. kendi kafanda bir allah hayali kuruyor ve onu kendi hükmüne uymaya çağırıyorsun... "rasyonel allah"; bu da bir puttur.

    her neyse,yeterince uzadı ve meram anlaşıldı sanıyorum. burası islamın zayıf noktası değil, en güçlü noktasıdır. buradan islam ne yıkılır, ne de tamire ihtiyacı olduğu görünür. bir ayet mealini tekrar etmeme gerek var mı;

    --spoiler--
    -"biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar peygamber’e, “sen ancak uyduruyorsun” derler. hayır, onların çoğu bilmezler." (nahl: 101)
    --spoiler--
    1 ...
  29. 51.
  30. şefaat nazik bir konudur. inanırsın veya inanmazsın... bunun ispatı falan olmaz. "objeleştirilebilir" bir şey değil ki, neyini ispatlayacaksın? zaten din üzerinden yapılan spekülasyonların da istismar ettiği alanlardan biri budur. dinî bir hüküm vardır; misal, "cennet"... inanırsın veya inanmazsın... ama bunun ispatı olur mu? ispatlaman için "öbür taraf"a gitmen lazım...

    işte, selefiler de din düşmanlarının bu istismar ve demogoji metodunu kullanıyorlar. işine gelen yerleri alıyorlar, işine gelmeyen yerleri almıyorlar. şimdi bu arkadaşın anlattığı şefaatin olmaması meselesi, allah'tan başka ve o'nun izni dışında kendilerinden şefaat beklenen kimseler içindir. açıkçası, putlara "bize şefaat etsinler diye tapıyoruz" diyen putperestler içindir. dünkü ve bugünkü putperestler... yani, "allah'ın rızası" dışında yol tutanlar...

    şimdi şefaat nedir? şefaat bir merhamettir. herkesin kendi haliyle tespit edildikten sonra, büyüklerin küçüklere, allah'ın izniyle sunduğu ek bir ihsandır; küçüklerin bir kısım günahlarının bağışlanması ve derecelerininin yükselmesi için...

    selelerin rahatsız oldukları şey de tam budur. onlar, "büyükler" olmasını istemezler. onlar, "büyükler"i kendileryle eşitlemek isterler. onlara karşı büyüklenmek sterler. yoksa onları nasıl altedebilirler? mesela ben niye islam büyüklerinin sözümona "hatalarını" düzeltmeye çalışmıyorum? çünkü kendimi onlarla eşit veya onlardan üstün gömüyorum.

    ama selefi için bu sözkonusu değildir. o, islamı kendi kafasına göre "dümdüz", "derinliksiz", "çiğ ve sığ" bir safsata haline getirebilmek için, öncelikle isam büyüklerini devirmek, kendini onlardan üstün görmek ihtiyacını duyuyor. bu yolu da selefilerin büyüğü "ibn-i teymiyye" açmıştır. bunu da şunun için söylüyorum ki, bu konu tesadüf değildir. islama nereden saldıracaklarını ve onu nasıl bulandıracaklarını en iyi selefiler bilir.

    yoksa allah'ın izin verdiği kimseler, tabii ki şefaat edeceklerdir. bu konu, bir değil, bir çok ayette geçmiştir. buyurun, ben meallerini vereyim, yerlerini meraklısı google'dan bulabilir;

    --spoiler--
    * Rabbiniz o Allah'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor. O'nun izni olmaksızın hiç kimse şefaatçi olamaz. işte Rabbiniz olan Allah budur. O'na ibadet ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?

    *(O gün) Rahmân'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.

    * O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez.

    * Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.

    * Allah'ın huzurunda şefaat da fayda vermez.Ancak izin verdiği kimseninki müstesna. Nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. (Şefaat sahipleri de): "Hakkı söyledi" derler. O, her şeyden yüksek ve büyüktür.
    --spoiler--

    şefaatle ilgili hadisleri de alayım mı buraya? hadi ona basit bir siteden basit link verip geçeyim: http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=442

    şimdi metalmilitan, bu ayetleri ve hadisleri o harika demogoji usulüyle yalanlasın dursun... benim işim var, daha uğraşamam...
    0 ...
  31. 50.
  32. 49.
  33. kendilerini ilgilendirmeyen kimseleri ilgilendirmemesi gereken kapışma... sen din lafını duyduğunda rahatsız oluyorsan, kulaklarını tıkayabilirsin... veya nerede konuşulmuyorsa din konusu oraya gidebilirsin...

    diğer taraftan, dikkat ederseniz, selefi arkadaş, o engin ilahiyat kültürüyle, kaynaklar üzerinde çalışıyor, rivayetler arasında çelişki ve açık arıyor, kendince buluyor, bulduğu yerden hücum ediyor.

    bende ise prensip olarak böyle bir ilahiyat kültürü yok. elimde dini kitaplar var ama, bunlar üzerinde uzun uzadıya çalışma yapacak vaktim de yok. zaten iddia sahibi olarak karşı tarafın yapacağı işler bunlar. ben, ayağımı sabit bir noktaya basarım; nedir, ehl-i sünnet içinde ağırlık kazanan görüş... kendi fikrimle onu müdafaa etmeye, elimin altına kolayca gelirse buna ilişkin deliller serdetmeye bakarım.

    kim okur, kim ilgilenir, kim hangi teze inanır, herkesin kendi bileceği iş...

    şu noktayı tekrar edeyim: şakk-ı kamer mucizesi, ehl-i sünnete göre, allah resulü'nün mucizeleri arasında en özellerinden biridir. onun mantığını veya rivayetler arasndaki sızıntı noktalarını değil, sayısız hikmetlerinden manalarını aramak gerekir. bunlarda biri de;

    kıyamet habercisi olmasıdır. zamanın devr-i kamer denilen 7. ve son büyük dönemine girildiğinin habercisi olmasıdır. bu dönemde, tıpkı şakk-ı kamer "misali"nde olduğu gibi, hak ile batıl ikiye ayrılacak ve sonunda da kıyamet kopacaktır.

    diyeceğim bu kadar. sonraki konuya geçebiliriz...
    2 ...
  34. 48.
  35. Son derece gereksiz. Herkesin inanci kendine.
    0 ...
  36. 47.
  37. yazarları sözlükten soğutup ortalığın bokunu çıkartan durumdur.
    1 ...
  38. 46.
  39. devam eden kapışma... ama açıkçası bende devam etmeye pek bir şevk kalmadı. çünkü hep aynı tarz demogoji devam ediyor ve ben burada bir laf kalabalığına karşı, hayır, yanılıyorsun demek gibi saçma bir durumda kalıyorum.

    bu, selefi demgoji metodu, daha önce bir çok defa dediğim gibi, oryantalistlerin ve islam düşmanlarının metodudur. turan dursun da aynı metodu kullanırdı. ben aynı demogoji tarzını alayım, bütün kuran'ı yalanlarım size... ortada hiçbir islami hakikat bırakmam. veya direk selefiler gibi, "istediğimi alırım, istediğimi almam"... "benim ölçemediğim derinlik, ölçülemez derinliktir" derim. benim kafama yatmayan meselenin dinde yeri olmaz derim.

    gerçi bu ay mucizesi konusunda arkadaş, mehdi ve hazret-i isa konusundaki gibi adres göstememiş. hani birini şiilerden almıştık, ötekini hristiylardan; tasavvuf zaten hind'dendi. her nedense, şakk-ı kamer'in nereden alındığını söylememiş. onu da söyleseymiş, tam olacakmış. olsun, bu seferlik mazur görelim: bu sefer bizimkiler kimseden almamış da şöyle etmişler:

    - lan bütün islamı oradan buradan aldık. oturup bir de kendimiz bir şey uyduralım. çorbada bizim de tuzumuz olsun!

    var mı böyle bir şey ya? din böyle bir şey mi? selefilere sorarsan tabii ki böyle değil... sadece onların kafasına yatmayan, kendi küçük akıllarınca rasyonalize edemedikleri şeyler oradan buradan veya uydurma... din düşmanlarının içeri sızmış olanları bunlar. tam olarak "hepsi alındı" demiyor, "yarısı alındı" diyor. ve bunu güya ispatlamak için bin deeden su getiriyor, mantık parendeleri atıyor.

    şakk-ı kamer, yani ay'ın ikiye yarılması mucizesi kur'an'da sabittir, ey cemaat-i müslimin. öyle olmuştur, böyle olmuştur, ben bilmem, aklım ermez. adı üstünde mucize... dinde mucizelerin olması, akıldışı şeylerin olması neden batar bazılarına? cevabı çok basit: imanları yoktur da ondan... onlar mantıklarıyla bakarlar olaya; mantıklrına sığmayan şey yalandır, sığan şey doğru... böyle bir mantık dini değil ama islam!

    şimdi tam da üzerinde bulunduğumuz konu itibariyle bakalım da malımızı tanıyalım:

    -"saat yaklaştı ve ay yarıldı. onlar bir ayet görseler yüz çevirirler ve süregelen bir sihirdir derler. yalanladılar, hevalarına uydular, halbuki her iş kararlaştırılmıştır." (kamer: 1-2-3)

    bak bence burada müşrikler kadar selefileri de anlatıyor: onlar bir ayet (mucize) görseler yüz çevirirler ve sürgelen (geleneksel!) bir sihirdir (uydurmadır) derler. hevalarına (kendi mantıklarına) uyarlar. halbuki her iş kararlaştırılmıştır.

    tam da selefileri anlatmıyor mu? ama diyeceksiniz, bu işin "bence"si olmaz. sencesi oluyor da bencesi niye olmuyor? sen kendi kafana göre kesip biçiyorsun dini, istediğin ayeti saptırıyor, istediğin hadisi kaldırıp atıyor, istediğin alimi yalanlıyorsun da, ben yapınca neden olmuyor? bence tam da selefiler anlatılmış bu üç ayette. cuk oturmuş...

    "saat yaklaştı ve ay ikiye yarıldı"... nedir? mantık parendeleri atarsan, şudur, budur, bir sürü zırva sıralayabilirsin... selefi arkadaş diyor ki, hayır efendim, bu asr-ı saadette olmamıştır, kıyamette olacaktır. asr-ı saadette olmuş olmasını aklı almıyor, ama kıyamette olabileceğini düşünüyor...saçmalığa bak... lan olum, o gün olamadıysa, gelecekte nasıl olacak?

    ben sana, aynı senin demogoji usulünle, kıyamet diye bir şey olmadığını, onun lugat anlamının "son" olduğunu, sonunda herkese göre değişebileceğini ispatlarım(!) vaktim yok, uğraşamıyorum böyle şeylerle...

    her neyse, şunu diyeyim:

    burada "saat"ten kasıt -arkadaşın her nasılsa kabul edebildiği gibi- "kıyamet"tir. "saat yaklaştı" denmesi de, allah resulü'nden sonra devirlerin sonuna gelindiğini, 7 büyük zaman devresinin sonuncusunun başladığına, kıyamet saatinin gelmekte olduğuna işarettir.ve ayın ikiye bölünmesi, bununla ilgilidir.

    bunun yanında başka yorumlar da olabilir. çünkü kuran bütün zaman ve mekana indirilmiştir. her devirde ayrı bir mana, herkese ayrı bir mana verir. zahir hükmünü ve bilinen hakikatini inkar etmedikten sonra, içinden binbir hikmet sızdırılabilir. misal; bir tevile göre, saat "kıyamet" anlamına gelmez de, başka bir anlama gelir.bir tevile göre, "ay ikiye ayrıldı" ifadesinin işaret ettiği, mesela bir yerde bir topluluğun ikiye ayrılması olabilir.

    her şey olabilir. ama bir şey olamaz: apaçık ayeti inkar etmek. bir din hükmünü, aptalca demogojiyle yıkmak...

    sıkıldım da bundan... isteyen inansın, istemeyen inanmasın kardeşim. islam, 1400 sene saçma sapan gelmiş de, iki tane baldırı çıplak selefinin düzeltmesine muhtaç bir din değildir. islam, hak dindir ve allah'ın himayesi altındadır.
    2 ...
  40. 45.
  41. metalmilitan'ın bir zafer daha kazandığı kapışma...
    sifil mifil, alayına gider...
    karşısında bir tane bile islam alimi kalmadı.
    ben nasıl durabilirim ki?

    süper bu ya, bayıldım.
    2 ...
  42. 44.
  43. ilk defa google'a başvurduğum kapışma;
    şimdi geleneksel islam, modernist islam safsatasını bırakalım da, islamın nüzul-ü isa ile ilgili görüşü bellidir;

    http://www.ebubekirsifil....amp;tur=soylesi&no=15
    1 ...
  44. 43.
  45. iki tarafından laf kalabalığı yaptığı kapışmalardır.

    akıl dini islamı savunanlar, zerre mantık yürütmeden, olur öyle o mantığıyla savuruyor. ateist tayfa ise elinde doğru yada yanlış bir dünya veri, çoklu evren teorisi vs. varken, dini dine göre değil, dini yaşayanlara göre yalanlamaya çalışıyor. kısacası okuması zevk vermeyen, tamamen yavan kapışmalar.
    4 ...
  46. 42.
  47. alimleri hatasız kabul edenlerin falan olmadığı kapışmadır.
    itiraz şuna;
    - tüm alimler aynı konuda hatalı,
    - tüm mezhepler hatalı,
    - tüm raviler güvenilmez,
    - tüm mutasavvıflar hikayeci,
    - 1400 sene boyunca bu konuda kim görüş beyan etmişe hepsi yanlış,
    tek ben doğruyum.

    var mı böyle bir şey ya?
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük