şefaat nazik bir konudur. inanırsın veya inanmazsın... bunun ispatı falan olmaz. "objeleştirilebilir" bir şey değil ki, neyini ispatlayacaksın? zaten din üzerinden yapılan spekülasyonların da istismar ettiği alanlardan biri budur. dinî bir hüküm vardır; misal, "cennet"... inanırsın veya inanmazsın... ama bunun ispatı olur mu? ispatlaman için "öbür taraf"a gitmen lazım...
işte, selefiler de din düşmanlarının bu istismar ve demogoji metodunu kullanıyorlar. işine gelen yerleri alıyorlar, işine gelmeyen yerleri almıyorlar. şimdi bu arkadaşın anlattığı şefaatin olmaması meselesi, allah'tan başka ve o'nun izni dışında kendilerinden şefaat beklenen kimseler içindir. açıkçası, putlara "bize şefaat etsinler diye tapıyoruz" diyen putperestler içindir. dünkü ve bugünkü putperestler... yani, "allah'ın rızası" dışında yol tutanlar...
şimdi şefaat nedir? şefaat bir merhamettir. herkesin kendi haliyle tespit edildikten sonra, büyüklerin küçüklere, allah'ın izniyle sunduğu ek bir ihsandır; küçüklerin bir kısım günahlarının bağışlanması ve derecelerininin yükselmesi için...
selelerin rahatsız oldukları şey de tam budur. onlar, "büyükler" olmasını istemezler. onlar, "büyükler"i kendileryle eşitlemek isterler. onlara karşı büyüklenmek sterler. yoksa onları nasıl altedebilirler? mesela ben niye islam büyüklerinin sözümona "hatalarını" düzeltmeye çalışmıyorum? çünkü kendimi onlarla eşit veya onlardan üstün gömüyorum.
ama selefi için bu sözkonusu değildir. o, islamı kendi kafasına göre "dümdüz", "derinliksiz", "çiğ ve sığ" bir safsata haline getirebilmek için, öncelikle isam büyüklerini devirmek, kendini onlardan üstün görmek ihtiyacını duyuyor. bu yolu da selefilerin büyüğü "ibn-i teymiyye" açmıştır. bunu da şunun için söylüyorum ki, bu konu tesadüf değildir. islama nereden saldıracaklarını ve onu nasıl bulandıracaklarını en iyi selefiler bilir.
yoksa allah'ın izin verdiği kimseler, tabii ki şefaat edeceklerdir. bu konu, bir değil, bir çok ayette geçmiştir. buyurun, ben meallerini vereyim, yerlerini meraklısı google'dan bulabilir;
--spoiler--
* Rabbiniz o Allah'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor. O'nun izni olmaksızın hiç kimse şefaatçi olamaz. işte Rabbiniz olan Allah budur. O'na ibadet ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
* Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.
* Allah'ın huzurunda şefaat da fayda vermez.Ancak izin verdiği kimseninki müstesna. Nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. (Şefaat sahipleri de): "Hakkı söyledi" derler. O, her şeyden yüksek ve büyüktür.
--spoiler--
yaklaşık 10 günlük bir fasıladan sonra devam eden kapışma... yeni konumuz, nesih-mensuh... yani, islam'da bazı hükümlerin bazı hükümlerle değiştirilmesi, öncekilerin ortadan kaldırılıp sonrakilerin getirilmesi konusu...
bu konu, islam düşmanlarının ve selefilerin ortaklaşa benimsedikleri ve ehl-i sünneti yıkmak için kullandıkları bir başka konudur. islam düşmanı oryantalistler, bu konuyu islamın zayıf halkalarından biri olarak görürler. selefiler de ehl-i sünnet görüşünü yıkıp, rasyonel bir din yapmak için bu konuyu altın tepside sunulumuş fırsat diye karşılarlar.
oysa nesh konusu, islamın ne zayıf halkasıdır, ne de şüpheli, karartılı, acabalı gösterilerek "tamirat çalışmaları"na alet edilebilecek bir konu... nesh açıktır, nesh kuran hükmüyle sabittir. bakın;
--spoiler--
-"biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmiyor musun?" (bakara: 106)
-"allah, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. kitabın anası o'nun katındadır." (ra'd: 39)
-"biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar peygambere, sen ancak uyduruyorsun derler. hayır, onların çoğu bilmezler." (nahl: 101)
--spoiler--
şimdi metalmilitan bu ayetleri dile getiriyor, apaçık görüyor, sonra da "hayır onlar neshin olduğunu göstermez" deyip görüşleri karartma yoluna gidiyor. bazı alimlerin farklı yorumlar yaptığını söylüyor. biz tabii bu alimlerin ne bakımdan neler söylediğini araştırma imkanına sahip olmadığımız, araya karşıtırdığı bazı selefi tipleri de ayırd edemediğimiz (herkes için geçerli değil) için aklımız karışıyor. ilaveten, bu konuda açık bir hadis olmadığını, icma da olmadığını söylüyor. o da inandırıcı olmazsa "ayet kelimesinin farklı anlamları vardır" gibi tamamen demogoji yoluna gidiyor.
bir kere; nesh hakkında hem apaçık ayetler vardır, hem de bu ayetlerin inişiyle ilgili apaçık rivayetler. bazı defalar, önceden inmiş bir ayetin hükmü, sonra gelen bir ayetle kaldırılmıştır. bazen bir ayetin hükmü, bir hadisle kaldırılmıştır. bazen bir hadisin hükmü, bir ayetle, yine bazen bir hadisin hükmü bir hadisle kaldırılmıştır. nesh, bir şeyin kendisinin ortadan kaldırılması değil, hükmünün, yani gereğinin başka bir şeyle değiştirilmesidir. nitekim neshedilen ayetler de kuran'daki yerlerini korumaktadır, yalnız onların hükmü değiştirilmiştir.
buna bir çok örnek vardır. mesela aklıma ilk geleni, haram aylarında savaşmakla ilgili ayetin daha sonra bir başkasıyla neshedilmesidir:
--spoiler--
mensuh ayet: Sana haram olan o ayı, ondaki muharebeyi sorarlar. De ki: O ayda muharebe etmek büyük günahdır. insanları Allah yolundan menetmek, onu inkar etmek, ziyaretçilerinin Mescid-i Harama girmelerine mani olmak, onun halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahdır. Fitne katilden de beterdir...(Bakara: 2/217)
nâsih ayet: Müşrikler sizinle nasıl topyekun harb ederlerse siz de onlarla topyekun harb edin. Bilin ki Allah müttakilerle beraberdir. (Tevbe: 9/36)
--spoiler--
sonraki ayet gelince, "haram aylarında savaşmayınız" hükmü kaldırılmıştır. ve dediğim gibi, bir çok konuda, bir çok defa bu olmuştur. örnekleri çoğaltarak ayrıntıya boğmak istemiyorum. bu apaçık gerçekler üzerinde "acaba hadis var mı, acaba icma var mı" diye delil aramak da mümkün değildir. her şeyden önce sözkonusu ayetlerin neshedildiğinin hikayesi hadis kitaplarında açıkça geçmektedir. bunun dışında nesih var mı demek, herhalde dalga geçmektir.
aynı şekilde "icma var mı" demek? yahu, sen zaten selefi doktriniyle işe koyuluyorsun; yani icmayı yıkarak giriyorsun; icma olsa senin için ne değişecek?... kaldı ki, icma, ayet ve hadisteki apaçık gerçekler üzerinde değil, şüpheli ve gölgeli konular üzerinde olur. hadi onu da geçtim, imam-ı şafi ve imam-ı ahmed bin hanbel uzun uzun anlatmıştır nesh konusunu... Ahmed b. Hanbel'in Kitâbu'n-Nâsih ve'1-Mensûhu, el-Hâzimî'nin Kitâbu'l-i'tibar fi'n-Nâsihive'1-Mensûhi mine'1-Asâr isimli eseri, günümüzde de mevcuttur.
bu konuda müslümanlara düşen delil aramak değil, işin hikmetlerini bulmaktır. çünkü apaçık gerçekler üzerine delil aranmaz. mesela internet var mı, yok mu diye bir tartışma olmaz. şu an üzerinde olduğun şey, internettir zaten. sen internetin mahiyetini, nasıl ve niçin var olduğunu araştırabilirsin... ancak öyle görünüyor ki, metalmilitan, bu dilden hiç anlamıyor. "alimler çeşitli görüşler ileri sürmüştür" diyor. tabii ki öyle olacak canım; aynı görüşü öne süreceklerse, bir tanesi yeterdi zaten, ötekilere gerek olmazdı.
sadece bu konuyu anlasaydı, nesih-menuh konusunu da anlardı ve şüpheye düşmezdi. nesih, sünnetullah'tandır. insanlık tarihi kadar eskidir. her vakit, bir şeriat, diğeriyle neshedilir. her vaktin icabı ayrıdır. bu, insani hakikatle ilgilidir. eğer din, insanlara değil de meleklere indirilen bir vakıa olsaydı, o zaman bir hüküm olduğu gibi kalır, neshedimezdi. oysa insan, emre eksiksiz itaat eden değil, varoluşan bir idrak ıztırabıdır.
miraçla ilgili hadiste, bunun en çarpıcı örneklerinden biri vardır. namaz, çeşitli hükmetlere bağlı olarak, kırk vakitten beş vakte kadar düşürülmüştür. sırf bunda ne büyük hikmetler vardır. gerçi selefiler ve islam düşmanları oraya da saldırır. onlar hikmetlerin dilinden anlamazlar, kuru mantık ve demogojiden anlarlar. "hiç allah hükmünü deştirir mi?" sen ne bileceksin ki? ne biliyorsun ki allah hakkında?.. kendi kafanda bir allah hayali kuruyor ve onu kendi hükmüne uymaya çağırıyorsun... "rasyonel allah"; bu da bir puttur.
her neyse,yeterince uzadı ve meram anlaşıldı sanıyorum. burası islamın zayıf noktası değil, en güçlü noktasıdır. buradan islam ne yıkılır, ne de tamire ihtiyacı olduğu görünür. bir ayet mealini tekrar etmeme gerek var mı;
--spoiler--
-"biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar peygambere, sen ancak uyduruyorsun derler. hayır, onların çoğu bilmezler." (nahl: 101)
--spoiler--
selefilerin anlamadığı bir konu vardır. o da şu: bir ayet üzerinde bir çok âlim bir çok görüş ileri sürmüşse, bunlar arasından sadece bir tanesi doğru, diğerleri yanlış olacak diye bir kaide yoktur. bunların hepsinde bir çeşit doğruluk olabilir; ve bunar o ayetin hikmetleridir.
ancak selefiler, oryantalistler gibi kuran'ı rasyonalize etmeye çalıştıklarından, ayetlerin sırrını tek bir prensibe bağlayıp, düz ve monoton bir anlama sığdırmaya çalışırlar. kuran bir pozitif ilimler kitabı değildir ki, tek bir prensibe bağlanıp tek bir anlayışa sığdırılsın. onun sırları denizler mürekkep olsa yazılmaz. ancak selefiler, bundan habersizdirler. bu yüzden de tasavvufa da yabancı kalmışlardır.
metalmilitan'ın kendini tekrar etmesi bundandır. o hep, ayetteki "nesih" kelimesini geçmişe dönük olarak kullanmak istiyor. halbuki, hem geçmişe dönüktür, hem de kuran'ın kendi üzerinde de misallendirilmiştir. bununla ilgili bir çok apaçık vakıa vardır. o kadar ki, kuran ayetleri bu bakımdan üçe ayrılır: nâsih (nesheden) ayetler, mensuh (neshedilen) ayetler ve muhkem (neshedilmemiş) ayetler...
çok üzerinde durmayacağım bu konunun. bir örnek daha yeter sanıyorum. bu sefer bir hadisle bir ayetin nasıl neshedildiğine örnek vereceğim: bilindiği gibi, nisa suresi'nin 11. ve 12. ayetlerinde, anne ve babanın ölmeden önce vasiyet etmesi ve mirasının bu vasiyet üzere taksim edilmesi farz kılınmıştır; veya bu iki ayetten çıkan hüküm bu farzı gerektirmiştir. oysa daha sonra bir hadiste "varise vasiyet yoktur" denilerek, anne ve babanın, vasiyet etmese de mirasının varislerine kalacağı söylenmiştir. böylece ayetin hükmü, hadisle neshedilmiştir.
bunlar çoktur ve islam tarihinde yakından bilinen konulardır. bunlara nazaran, "tamam burada nesihten söz ediliyor ama, ayet derken başka bir şey kastediliyor" demek, demogoji yoluna sapmaktır. ayet derken, hem ilk anlamda anladığımız kuran ayeti kastediliyor, hem de "içiçe manalar halinde" ayet kelimesinin bütün açılımları... ama bundan ayet derken ayet denilmiyor anlamı çıkarılmaz. burada da selefi mantığını çıkmazını görüyoruz.
metalmilitan burada sadece fiksiyonuna uygun görüşleri alıyor, uymayanları dışarıda bırakıyor. "müteşabih ayetler mensuhtur" gibi bir görüşü de araya karıştırıyor ki, "hadi canım sen de" diyebilsin... yahu müteşabih ayetler zaten hüküm ihtiva etmeyen ayetlerdir. onların neshedilmesi sözkonusu bile olamaz. hüküm ihtiva eden ayetler muhkem ayetlerdir. bunlar da -yukarıda değindiğim gibi- kendi aralarında nasih, mensuh ve muhkem diye üçe ayrılır.
kimi ilglendirmiyorsa okumaması gereken kapışma...
tavsiye için teşekkürler: yeri geldikçe seks de yapıyoruz, kahve de içiyoruz da, şu an meselemiz başka...
selefi arkadaşın "rasyonalize etmiyorum, kural koyuyorum" diye sürdürdüğü kapışma...
hep söylediğim gibi, selefi - vehhabi takımı "biz aslında ehl-i sünnetiz" diyerek islamı içten tahrip etmeye çalışan bir emperyalist klonudur. u akıma kapılanlar bunun farkında olsa da, olmasa da... şia ehl-i sünnete zarar verememiştir. oysa bu ingiliz beslemesi selefi-vehhabi takımı, islamı içten vurmanın ve temellerini yıkmanın sinsi taktiklerini uyguluyor.
dikkat edilirse, ben üstünkörü gidiyorum burada. şu alim şunu demiştir, bu alim bunu demiştir meselelerine girmiyorum. öncelikle, ben ilahiyatçı değilim ve olmam gerektğini de düşünmüyorum. diğer taraftan, ehl-i sünnet alimlerinin çerçevelediği itikat ve amel esaslarını bilmek bana yetiyor. yoksa evimdeki kitapları karıştırsam, hem yorucu bir detay olur, hem de işim gücüm var, vaktim yetmez.
şimdi metalmilitan, dini rasyonalize etmeye çalışmadığını söylüyor. ya ne yapıyormuş? kural koyuyormuş? kurana uygun olup olmayanı belirleyen kurallar... bunlar, onun koyduğu kurallar değil, selefilerin yıllardır gevelediği saçmalıklardır. imam-i şafi'yi devirip, imam-ı gazali'yi devirip, yerine bedevi milliyetçiliğini pazarlama çabasıdır.
ama dikkat ederseniz, ahmed bin hanbel'in adını anmıyor. yahu imam-ı hanbel'in nesih konusundaki kitabına ne diyeceksin? bir şey demez. çünkü nesih konusu sadece şafilerin konusuymuş gibi bir taktik yürütüyor. kendisinin önderi ibn-i teymiyye de böyle yapardı. kendisinin hanbeli olduğunu söylerdi. muhammed ebu zehra adlı mısırı alim de onu böyle vasfetmiş, ehl-i sünnetten ayrılmadığını hikaye etmişti. ve onun kitaplarını da ilahiyat çevreleri pazarlıyor bugün türkiye'de. işe bak sen!
çok karışık bir mesele bu. dışarıdan bakan için anlaşılmaz olduğunu da kabul ediyorum. selefilik öyle bir ejderha ki, islam aleminin kanını emiyor bugün. uzun hikaye,orasına girmek istemiyorum. sadece bu ara başlıktaki son sözümü söyleyip çekileceğim:
- nesih konusu, bütün ehl-i sünnet mezheplerinin kabul ettiği bir konudur. bunun dışında kural koymaya çalışanların demogojilerine aldırmayınız.
metalmilitan'ın terbiye ve nezaket sınırları içinde sürdürdüğü kapışma...
tahin ile pekmez ise her türlü çamura başvuruyor.
yalnız ben de bir parça haklı olduğunu düşünüyorum kendisinin;
meseleyi değil, daha çok meseleye bakışı, metodu eleştiriyor.
karşı tarafın hayır ben öyle değilim demesine de çok aldırmıyor.
"tarih sınıf mücadelesidir" diyen adam komünisttir, diye düşünüyor.
ehl-i sünnetin esaslarına yönelik polemikleri de selefilik olarak görüyor.
çünkü bunlar yeni konular da değil; selefilerin ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiği konular.
neyse bu konuda başka söyleyeceği yok herhalde.
yeni ara başlığa geçmeye hazır gibi duruyor.
adına "dini konular" denmiş olsa da, genellikten uzak salt islam ekseninde takılıp kalmış tartışma. büyük oranda da, mehdi konusu tartışılmış. başlığa islam kanalında görüş bildirildiğini akseden bir sözcük eklense daha iyi olabilirmiş. mesela, alt başlıklarında "geleneksel islam" denerek bu uygulanmış.
bu hasepten, dini deyince; şintoizm'den tibet ekollerine, hıristiyanlıktan mısır eskatolojisine kadar değinilmiş olabilir sanıp girdik, yavan bir mehdi tartışmasına tutulup kaldık.