uludağ sözlük dini konular kapışması

entry66 galeri1 video1
    1.
  1. bugüne kadar uludağ sözlük'te görülmüş en büyük kapışmalardan biri...
    sözlük bu geceden itibaren bilgi, fikir ve derinlikle dolup taşacak...
    tahin ile pekmez ve metalmilitan adlı yazarlar kapışacak...
    dileyen tüm yazarlar da görüş ve eleştirileriyle katkıda bulunabilecek...
    13 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. mavi köşede tahin ile pekmezin ehl-i sünnet anlayışını savunacağı kapışma...
    kırmızı köşede metalmilitan daha serbest bir pencereden bakacak...
    bu arada tahin ile pekmez, onu selefilikle ve vehhabilikle suçlayacak,
    metalmilitan da suçlamaları reddedecek...
    veya edecek mi artık bilmiyoruz...
    3 ...
  5. 4.
  6. sözlük ateistleri komiklik yapmak için, hem de kendilerini ilgilendirmeyen bir dini, ilgilendirmemesi gerekn bir konuyu sürekli dillendiriyorsa onlarla ne konuşulabilir?
    öğrenmek için değil hakaret etmek için soru soran biri gerçeği duysa da kabul eder mi?
    2 ...
  7. 5.
  8. 6.
  9. start verilmiş. Bilsek çekirdekle gelirdik.. Neyse izliyoruz efenim.
    3 ...
  10. 7.
  11. bir tür istanbul - izmir kapışması...
    metalmilitan ben izmirliyim, elitim diyor...
    tahin ile pekmez de ben istanbulluyum ben anlamam diyor...

    bakalım ne olacaaaak...
    2 ...
  12. 8.
  13. ilim ve irfan bilmeyenlerin kapışması olacak gibi görünmektedir. ilim bilmeden, ahlak da bilinemez bittabi.
    3 ...
  14. 9.
  15. görülmüş en gereksiz kapışmadır.
    sonuca varılmayacak bir konuda neden kapışılır?
    0 ...
  16. 10.
  17. birinci olarak -karşılıklı mutabakata istinaden- şu başlığın tartışılacağı kapışma...
    (bkz: geleneksel islam da mehdi beklentisi ve gerçekler/#16889512)
    dileyen metalmilitan'ın bu görüşünü eleştirebilir, değerlendirebilir, başlayabilir...
    1 ...
  18. 11.
  19. gereksizliğin daniskasıdır.

    kimin inancı veya inançsızlığı tartışılır da ortak karar çıkar ki?
    çıksa bile bundan bize ne ki?

    kimse dindarlığını da dinsizliğini de gözümüze sokmasın güzel kardeşlerim.
    1 ...
  20. 12.
  21. hadislerin hiç bir geçerliliği olmayan uydurmalardır.
    asr-ı saadet ( peygamber efendimizin dönemi) hiç bir şekilde hadis yazdırmamış kitap dahil bastırmamıştır. çünkü hadislerin dine zarar verebileceğini pek tabiki öngörebilmişti.

    bir başka konu. cuma suresinde cuma namazı çağrısında ey iman edenler ibaresi bulunmaktadır. yani cuma namazı kadınlarada farzdır.

    Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır
    Cuma Süresi 9)
    1 ...
  22. 13.
  23. uzun sürecek kapışma...
    adam fena halde hazırıklı geldi.
    ama sabrederseniz, günlerce de sürse tek tek her iddiayı cevaplayacağım...
    bayramda bilmem nede, fırsat buldukça buradayım...
    2 ...
  24. 14.
  25. sözlüğe renk getirecek kapışma dır. seviyeli olduğu sürece insanlara yardımcı olabilecek fikir ve bilgiler kazandırabilir.
    1 ...
  26. 15.
  27. hz.muhammed ile birlikte nübüvvet kapısı kapanmıştır. metalmilitan'ın gayet güzel açıkladığı gibi; mehdi'ye ilişkin kuran'da hiçbir delil yoktur, buhari ve müslim'de de adı geçmemektedir.
    2 ...
  28. 16.
  29. korktuğumun veya cevap veremeyeceğimin düşündüğü kapışma...
    bu iddialarda ne var ki, hepsi demogoji...
    yalnız ben biraz zaman istedim, bazı konularda hata yapmadan cevap vermek istiyorum.
    çünkü en küçük bir hata yaptığın zaman, demogoglar zafer kazandık çığlıkları atıyor.
    daha önceki örneklerinde gördük.
    yoksa bunları hçbirisi cevap verilemeyecek şeyler değil...
    saçma sapan bazı oryantalist iddiaları...

    ben yemem bunları.
    burada görüşeceğiz...
    0 ...
  30. 17.
  31. Dindarların "inandığı" şeylerden örnekler vererek çürütmeye çalıştığı teorilerle dolu kapışmalardır. Arkadaşım zaten mesele senin inandığın şeyin somut olmaması ve karşıdakinin ona inanmaması. Mantık hatasını görmüyor musun?
    0 ...
  32. 18.
  33. öncelikle şuradan başlayacağımız kapışma: (bkz: #16889512)

    şimdi burada, tipik bir selefi demogojisi görüyoruz. demogoji nedir? kelimelerin gelişinden gidişinden sahte manalar çıkarmak ve hakaikati bayıltıp ırzına geçerek, sanki hakikate benzer bir şey söylemektir. selefilerin en büyük sanatı budur. eski yunan sofistlerinden sonra, tarihin kaydettiği en büyük demogoglardan biridir selefiler.

    şimdi arkadaş, ne alaka falan der, ben selefi değilim der. onun kalbini bilemiyoruz. ben ileri sürdüğü fikirlere bakarak konuşuyorum. bir fikir eğer demogoji metodunu kullanarak ehl-i sünnet itikadının temellerine saldırıyorsa, ben ona selefi derim; isterse yok değilim desin... tıpkı "yumurtlayan her canlı, dişidir" gibi bir şey bu; kendisi isterse ben değilim desin...

    selefilerin, ehl-i sünnetin temellerine saldırmaktan başka hiçbir işi, görevi, mesleği, yolu yoktur. onların 7/24 yaptıkları şey budur. nitekim burada mehdilik meselesinin seçilmesi de tesadüf değildir. bu mesele, ehl-i sünnetin dört hak mezhebinin tümünün üzerinde ittifak ettiği bir konudur. füruat (ayrıntı) değil, itikattır.(temel)

    yalnız burada bir ince husus var: mehdilik konusu, "müphem" bir konudur. yani apaçık tayin edilmemiş ve herkese bildirilmemiştir. müteşabih (sembolik ifadelerle verilmiştir; çünkü geleceğe dair bir haberdir. burada selefilerin asıl yapmak istediği de, allah resulü'nün geceğe dair haber verebileceği itikadını yıkmaktır; mehdilik konusu bunun bir aletidir. ama çömezleri bilmez bu "asıl amaç"ı; şeflerinin nasıl yaptığını bu işi, yeri gelirse isim vererek anlatırım. şunu bilelim:

    - ingiliz işgali altında ortaya çıkmış bedevi milliyetçiliğinin entel boyutunu temsil eden selefilerin asıl amacı, allah resulü'nün peygamberlik vasıflarını budamak, onu arap milliyetçiliği için gerekli sıradan bir filozof ve kabile şefine çevirmektir. evet, onun önderliğini kabul ederler; ama eski bir arap filozofu ve lideri gibisinden...

    ben şimdi girizgahı kısa tutayım da buradaki demogojileri tek tek göstereyim istereniz:

    1. mehdi kelimesinin sözlük anlamı: evet, bunu bulmakta haklıdırlar, ama bu mehdi olmadığı anlamına mı gelir? aynı mantıkla peygamber (veya nebi) "haberci" demektir. o zaman her "haberci" peygamber sayılır. postacılar, gazeteciler, çeşitli haber siteleri, hatta dedikoducu mahalle kadınları... oldu mu? mantık olarak evet, onların mantığına uygun; ama gerçek öyle mi? (aynı demogoji mantığına uygun örnekleri çoğaltmama gerek var mı?)

    2. islam'dan önceki kavimlerin kurtarıcı beklentisi: bu sadece yahudilikte değil, hemen hemen tüm eski medeniyetlerde vardır. ancak bu konunun mehdi bahsi ile alakası yoktur. bu "son peygamber" beklentisidir. her kavme gelen peygamber, "son peygamber"i müjdelemiştir. ve insanlık içinde böyle bir beklenti oluşmuştur. (aynı şekilde kıyamet haberi de verilmiştir her kavme, o da mı oradan geldi?)yahudilikteki konu ise biraz bundan farklıdır: o "mesih"in haberidir.

    bunların hiçbirinin mehdilikle bir ilgisi yoktur. mehdilik, tamamen islam ümmetine verilmiş bir haberdir.

    3. mehdilik konusunun şiadan gelmesi: doğru değildir. ehl-i sünnet, kendi kaynaklarında sahih olmayan hiçbir şeyi şiadan almamıştır. doğrusu, mehdilikle ilgili haberlerin ehl-i sünnet ve şiada ortak olmasıdır. bu da konunun gerçekliğine ayrıca bir delildir. bu, ilk müslümanlar arasında bilinen bir konu olduğu için, ilk ayrılıklar içinde de mehdi inancı yer etmiştir. tam aksine, mehdinin olmadığı görüşü sonradan uydurulmuştur. hatta o kadar sonradan ki, bu kadar olur.

    4. ehl-i sünnet kaynakalrında mehdiliğin geçmemesi: doğru değildir. kütüb-ü sittenin ilk iki kitabında (buhari, müslim) mehdi ismen geçmez, konu olarak "meryem oğlu isa" ve "deccal" ile birlikte tabii ki geçer. "kahtani", "imam" veya "halife" olarak bahsedilir. kütüb-ü sitte'nin diğer dört kitabnda ise (Nesai, Tirmizi, Ebu Davud, ibn-i Mace) ismi ve cismiyle geçer.

    bunlar yetmz mi? nerede geçtiklerini de göstereyim mi? söylediğim yeterli olmazsa onu da yaparım. yalnız konu fazla uzar diye kesiyorum. itiraz eden olursa, aynen aktarırım...

    bunun dışında dört hak mezhepte de geçer. diyelim ki, şu dendi, bu dendi, hepsine mazeret bulundu... buyurun apaçk örnek, imam-ı azam'da geçer, yetmez mi:

    --spoiler--
    Deccal'in ve Yecüc'ün çıkması, Güneşin batıdan doğması, isa (as)'ın gökten inmesi ve sahih haberlerin getirdiği diğer kıyamet alametleri haktır ve olacaklardır. Kıyametin büyük alametlerinden daha başkaları da vardır. Örneğin Mehdi (as)'ın gelmesi gibi. Bütün bu olaylar sahih haberlerin getirip söylediği gibi haktırlar ve gerçekleşeceklerdir. (Fıkhı Ekber Tercümesi, imamı Azam Ebu Hanife, Hazırlayan Ali Rıza Kaşeli, s. 99)
    --spoiler--

    yani hazret-i isa'nın nüzulü, ehl-i sünnet kaynalarının tümünde tartışmasız geçer. mehdi ise bazılarında ismen geçer, bazılarında tarif yolu ile...

    .........

    bugünlük bu kadar ehl-i sünnet dersi yeter mi? diğer konulara daha sonra bakacağım...
    0 ...
  34. 19.
  35. (bkz: #17275537) sataşmaya hiç bakmayıp direkt sürdüreceğim kapışmadır. zira aksi takdirde yol alamayız, bu bir... ikincisi, savunduğum karşı tezlerin ikna edici olup olmadığına bırakalım da üçüncü kişiler karar versin... üçüncüsü de; ben baştan başladım, sırayla gidiyorum, ötekileri daha okumadım ve sadece başta verdiğim numaraya ait görüşü cevaplıyorum... sayın kapışmacı biraz sabrederse, ötekilere de geleceğim.

    şimdi ben öncelikle imam hatip mezunu değilim, ilahiyat okumadım, arapça bilmem. dolayısıyle bir kaynaktan bahsederken, onun türkçe tercümesinden söz ederim. eğer bu türkçe tercümede bir tahrifat olduğu iddia ediliyorsa, iddiacı getirsin bunu, işte orijinali şöyledir, tercümesi böyledir diye ortaya koysun, hepimizi ikna etsin...

    şia'da mehdilik konusunun ehl-i sünnette olduğundan daha güçlü bir konu olduğunu biliyorum. yalnız bunun ibn-i sebe ile bir alakası yoktur. ibn-i sebe, şianın öncüsü olan bir yemenli yahudidir. yaptığı şey, hazret-i ali'yi aşırı ululamaktan, onun rızası olmadan onun adına hak iddia etmekten ibarettir. yoksa ibn-i sebe'nin mehdilik mevzuunda tek laf ettiğini duymadım, bilmiyorum.

    şiada mehdilik neden vurguludur? çünkü şianın tahrik edicisi ibn-i sebe olmasına rağmen, onun fikri kökenleri zerdüştilik ve maniheizmdir. bu iki inançta "kurtarıcı" motifi, hatta "kurtarıcının tenasuhu -yeniden bedenlenmesi" motifi çok yaygındır. şia, eski iran dinlerinin bu inancını islami motiflere boyayarak devam ettirmiştir. anadolu aleviliğine de buradan geçmiştir.

    sık sık çıkan şii ve alevi isyanlarının herbirinde, isyanın lideri mehdi olduğunu iddia eder. ama bu mehdi, ehl-i sünnet inancındaki mehdi değildir. genellikle eski kahramanların ve dini önderlerin "yeniden bedenlenmişi" iddiasındaki bir mehdidir. maniheist modelde bir mehdidir.

    mehdilik konusunun kerbela döneminde birdenbire hatırlanmış olması durumu eğer gerçekse, bundan daha tabii ne olabilir?.. ortada kıyamet gibi bir hadise vardır. allah resulü'nün nur torunu ve ailesinden bazılarının vahşice katledilmesi vardır. insanların böylesine dehşetli bir durumda kıyameti hatırlamaması ve mehdi beklememesi sözkonusu olabilir mi?

    şia tarihi, sadece ehl-i sünnete isyan tarihidir. her dakika şiiler arasından bir "mehdi müsveddesi" zuhur eder ve ehl-i sünnete isyan eder. şiilerin, dışa karşı hiçbir hamlesi ve islama katkısı olmamıştır. 1400 senedir, sadece "mehdi" çıkarmışlardır. sadece bu durum bile, ehl-i sünnetin mehdiliği oradan almadığının apaçık delilidir. akıl var mantık var: ehl-i sünnet, niye şiadan alsın? bilakis, onları da yatıştırmak için "böyle bir şey yoktur, uydurmadır" derdi. oradan niye alsın bunu? niye durduk yerde kendini vuracak silahı üretsin?

    bu iddia bir hayal ürünüdür. hatta şu kısmı direkt safsatadır:
    --spoiler--
    (1) hiçbir şey yapmayıp mehdi'sini bekleyen bir ümmet.
    (2) ben mehdi'yim diyerek ortaya çıkıp taraftar toplayan ve faaliyet zemini bulan şarlatanlar.
    (3) mehdiliğine delil bulmak için uydurulmuş bol miktarda hadis.
    (4) amacına ulaşmış bir yahudi topluluğu.
    (5) gerçekleri söyleyince birileri tarafından ehli sünnet'i yıkmakla suçlanan doğruya doğrucular.
    --spoiler--

    arkadaş, sen islam tarihini nasıl buraya indirebilirsin? ehl-i sünnet, bu maddelerde gördüğümüz şey midir? dünyanın yarısına islamı yayan o dinamizmle, bu senin söylediğin pasifizmin ne alakası vardır? viyana kapılarına kadar dayanan o aksiyon ruhunun, bu senin anlattığın şeyle ne ilgisi vardır?(belki günümüzdeki durumu kastediyorsan, haklısın. ama günümüzdeki durumu kastetmenin yeri midir? ehl-i sünnet kaynaklarındaki mehdi inancını tartışmıyor muyuz?)

    benim hayatımda duyduğum en saçma iddialardan biridir diyebilirim, ehl-i sünnetin mehdi inancını şiilerden aldığı... bu şuna benzer: hani kürt gençleri sürekli dağa çıkıyor, isyan ediyor. türkiye devleti de hem onların isyanını bastırmaya uğraşıyor, hem de onlara "dağa çıkmak vatandaşlık hakkıdır, dağa çıkın, silahlanın" diye öğüt veriyor... böyle bir şey olabilir mi yahu?

    bu mantık gerçek olsa, ancak tersinden olurdu. ehl-i sünnet, onlardan almak yerine, onları görüp bu işten vazgeçerdi. halbuki bu konuda -daha sonra değineceğimiz gibi- onlarca hadis olduğu ve bu konu doğrudan doğruya allah sevgilisi'den geldiği için, ehl-i sünnet bu anlayışı benimsedi ve yaşattı.
    0 ...
  36. 20.
  37. bu denli gayri ciddi platformlarda tartışılmaması gerektiğini düşündüğüm konulardır.
    2 ...
  38. 21.
  39. (bkz: #17275544) (bkz: #17275551) (bkz: #17275555) (bkz: #17275558) (bkz: #17275568) (bkz: #17275579) (bkz: #17275597) (bkz: #17275603)bu kısım saygı uyandırıcıdır. burada metalmilitan'ın asli kaynaklar üzerindeki yoğun dini bilgisini görüyoruz. açıkça söyleyeyim: en bu alanda kendisine rakip değilim. ben burada geçen ravi isimlerinn hiçbirini bilmem, onlrın kişiliklerini bilmem, iman şekillerini bilmem...

    bununla birlikte, yazarın muhakeme usulüne itiraz edebilirim. çünkü o birtakım teknik bilgiler seriyor gözümüzün önüne, bunlar üzerinde kendince muhakeme yürütüyor ve bu muhakemesiyle bizi kendi fikrine ikna etmeye çalışıyor. oysa yaptığı şey, biraz uzaktan baktığın zaman, hiç de kolay ikna edici bir şey değil... şöyle anlatayım:

    mehdilikle ilgili hadisleri, onların da bir bölümünü topluyor. bu hadislerin ravilerini tek tek ele alıyor ve bunların herbirinin de güvenilir kimseler olmaktan uzak olduğunu iddia ediyor... iddiasını doğru kabul ettiğimiz takdirde şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor:

    - birbiriyle alakasız, belki hiç birbirini tanımayan ve hepsi de bazı noktalardan güvenilmez olan onlarca adam, bir köşeye çekilip aynı konuda aynı "yalan"ı uyduruyorlar... yani mehdilik konusu aslında yok; ama birbiriyle alakasız onlarca adam, bilmem hangi ortak maksat veya menfaate binaen, bu konuda oturup hadis uyduruyorlar ve daha kötüsü, bu uydurdukları hadisleri, en büyük hadis alimlerine kabul ettiriyorlar, onları da kötü emellerine alet ediyorlar.

    kusura bakmayın da allame-i cihan olsanız, beni böyle bir fikre ikna edemezsiniz. mehdilik konusunda onlarca hadis var mıdır? vardır. bu hadisler, en güvenilir hadis kitaplarının 4'ünde ismiyle geçmekte midir? geçmektedir. bütün ehl-i sünnet mezhepleri, bu hadisler ve onların bahsettiği mehdilik konusunun hak olduğunda, ister asli kaynaklar yoluyla olsun, ister tali kaynaklar yoluyla olsun, ittifak etmişler midir? etmişlerdir.

    eee? geriye ne kalıyor? bütün bunları yalanlamak ve yok saymak o kadar kolay mı? isterseniz sabahlara kadar kitaplar üzerinden kalkmayın, bu var olan şeyleri değiştiremezsiniz. yapabileceğiniz tek şey, bu değiştiremeyeceğiniz gerçeklerin altına, çirkin ve yakışıkız maksatlar izafe etmektir; zaten de onu yapıyorsunuz... oysa bu "güvenilmez" denilen adamların hepsi, sözlerini en güvenilir hadis kaynaklarına, yani sahabilere dayandırıyorlar, onlardan alıyorlar.

    yazarın kendisinin de itiraf ettiği gibi, mehdi konusunda onlarca hadis vardır ve bunlar kütüb-ü sitte'de geçmekte, ehl-i sünnet mezhepleri arasında da kabul görmektedir. ehl-i sünnet içinde mehdiliğin olup olmadığı knusunda bir tartışma yoktur. bu gerçeğe saldıranlar, bir kısım selefilerdir. yazar, kendisinin bunlardan olmadığını söylüyor; ben tabii bunları kendi içine dallara ayırmadan, ehl-i sünnet kaynaklarına saldıranların tümüne "selefi vehhabi" diyorum. oysa bunlar bir çok gruptur: mezhepsizler, mealciler, reformcular, vesaire vesaire... ben yazara kibarlık olsun diye "mezhepsiz" değil, "selefi görüşler taşıyor" diyorum...

    olayı başka bir yere de götürebilirim: diyelim ki yazar, bütün iddialarında haklıdır. yani bu mehdilik konusu, öncelikle şia tarafından uydurulmuş, daha sonra onlardan görerek ehl-i sünet alimleri tarafından benimsenmiş olsun... öyle bir şey yok ama, diyelim ki öyle olsun...iyi de bu durumda da ben yazar gibi düşünmem ki... kimin gibi düşünürüm, biliyor musunuz? imam-ı rabbani gibi; ona uyarım...

    burada ne demek istediğimi, bu konularda benden daha yetkin olan yazar çok iyi anlayacaktır. şu demektir bu: hadis kitaplarındaki mehdilikle ilgili bütün hadisleri çıkarın... bu konuda ehl-i sünnet geleneği içinde yazılmış olan bütün eserleri de kaldırıp atın... mehdilik konusunun şimdiye kadar sadece şia arasında geçtiğini, ehl-i sünnette hiç gemediğini farzedin...

    bu takdirde bile, imam-ı rabbani gibi bir adam gelip, "ahir zaman mehdisi vardır ve gelecektir" derse, benim için tartışma biter. o var diyorsa vardır.

    bakın, ne kadar aşağılara indim, ne kadar aşağıdan tuttum konuyu... aslında bunu yapmamın sebebi var: selefiler veya islama dıştan bakanlar zannediyorlar ki, islam, "biri bir yalan uydurmuş, herkes ona inanmış" dinidir. yok böyle bir şey... islam, her adıma yenilenen ve yeniden doğrulanan bir dindir. çevreinde binbir hurafe türeyebilir; fakat onun bir ana güzergahı vardır ki, oraya yalanın zerresi giremez, gölgesi düşemez.

    bunu da ehl-i sünnet bağlıları ve tasavvuf yolcuları dışında hiç kimse anlayamaz. çünkü onlar için allah, dünya işleriyle alakayı kesmiş hayali bir varlık, kur'an da 1400 sene öncesinde kalmış bir faideli kitaptır. tekrar ediyorum: yok böyle bir şey...
    2 ...
  40. 22.
  41. müspet sonuçlar doğurması beklenen kapışmadır. ayrıca keşke başlığın adı kapışma olmayaydı. münazara olsaydı. hakikat ellerimizde, meşveret edelim tartışalım elbet. hak ortaya çıksın da yanlış bilsekte olur. doğrusunu öğreten bulunur.
    2 ...
  42. 23.
  43. aslında bu bölümü için yeterli gördüğüm kapışma... şimdi ben görüşlerim ortaya koyuyorum, metalmilitan görüşlerini ortaya koyuyor, gerisi okuyucuya kalmış... kendisi her bölüm sonunda kapışmacılardan birinin çıkarak "ben kaybettim" demesini teklif ediyor ama, bu pratikte pek mümkün değil... ben böyle diyecek durumda görmüyorum kendimi; zannederim kendisi de öyle demez. şu halde yapılacak şey, galip mağlup konusunu üçüncü kişilere bırakmaktır.

    ben sayın yazarın iddialarına yukarıda cevap verdim: (bkz: #17277452) (bkz: #17279847) son söylediklerine de tabii ki cevap vereceğim... bunun dışında konuyu kendi uzatırsa, çok ekstra bir şey olmadıktan sonra, bu konuya tekrar girmeyi düşünmüyorum. çünkü meseleler genel olarak anlaşılmıştır; tez ve karşı tezleriyle ortaya konulmuştur. bundan ötesi gereksiz tekrar ve yakışıksız inat olur.

    1) allah resulü'nün mehdilikten söz etmeye vakit bulamayacağı görüşü, metalmilitan'ın anlamsızca tekrar ettiği manasız bir görüştür. kıyametten, kıyamet alametlerinden, nüzul-ü isa'dan, deccal'den, dabbetülarz'dan uzun uzadıya söz eden allah resulü, sıra mehdi'ye gelince mi vakit bulamayacak? manasız bir hayalgücüdür; üzerinde durmuyorum daha fazla...

    2) ben burada yazarı, ehl-i sünnet'in kaidelerine selefi metoduyla saldırmakla itham ediyorum. kendisi böyle bir ithamı kesinlikle kabul etmiyor. gerçi ben bu inkarı anlıyorum: türkiye'deki selefilerin yüzde 90'ı "ben selefiyim" demezler; kendilerini ehl-i sünnet gibi göstermeye çalışırlar. ya hanefi olurlar, ya hanbeli olurlar, ya buna benzer bir şey... (ibn-i teymiyye de böyle yapmıştır.)

    pekala, yakından bakalım o zaman: yazar burada,
    - ehl-i sünnet'in dört hak mezhebini buruşturup atıyor.
    - en temel hadis kitaplarını karalıyor.
    - tasavvufu zaten hikaye demeye getiriyor.
    - imam-ı rabbani'yi, imam-ı gazali'yi bir kaşık suda boğuyor,
    - zorlasan muhiddin-i arabi'ye kafir demeye kadar varacak iş...

    bu nasıl ehl-i sünnet olmak?...

    3) gelelim zurnanın zırt dediği yere...

    "raviler yalancı"
    "muhaddisler aslında dediklerine kendileri inanmıyor"
    "alimler de hata yapabilir"
    "dört mezhebin her dediğine bakma sen"
    "mutasavvıflar zaten tırıvırı"

    ee, geriye ne kaldı? metalmilitan gibi bazı ehli sünnet karşıtı - benim selefi diye genellediğim - çağdaş reformistlerin iddiaları... onları doğrulamak için, bütün bir el-i sünnet tarihini kaldır çöpe at... bütün bir islam tarihini "şia özentisi" diye karala, iki tane ilahiyatçı selefiyi onların üstüne ko...

    kusura bakmayın da, ben oraya gelmem. hepsini bir yana bırak, al hacer-i mekki'nin "beklenen mehdi'nin alametleri"ni, tek başına delil benim için... yani yadırgayabilirsiniz, şunu bunu diyebilirsiniz, hiç de umurumda olmaz. ben de size derim ki,

    - bir veli ile filozofun farkını bilmeyen kişiden dini öğrenmem ben!

    4) imam-ı rabbani konusunda söylenecek bir şey yok. imam-ı rabbani, ehl-i sünnetin gözünde mehdimisal'dir; geçmişin muhasebecisi ve geleceğin müjdeleyicisi... o ne dediyse, ondan sonrası, onun üzerine kurulur. o, geçmişten neyi aldıysa o alınır, neyi bıraktıysa o bırakılır.

    onun için, ben bu konuyu "sığınmak", "kaçmak", "yenilmek" gibi görmüyorum. isteyen buna nazaran yenilgimi de ilan edebilir, hiç sorun etmem. fakat ben şuna inanırım ki, sağı ve solu binbir hurafeye de bulansa, islam içinde "korunmuş" ve "tertemiz kalmış" ince bir yol vardır. o da imam-ı rabbani'nin temsil ettiği, ehl-i sünnet çizgisinin büyük velilerinin sözcüsü olduğu yoldur.

    gerisi umurumda bile değildir. yok adnan oktar şunu demiş, mustafa islamoğlu bunu demiş... bana ne canım onlardan?...

    .....

    her neyse, ben artık ugün mü olur yarın mı, başka gün mü bilmiyorum ama, bu konuda söyleyeceklerime burada noktayı koyup,ikinci başlığa geçmek istiyorum;

    (bkz: geleneksel islam da nüzuli isa ve gerçekler/#16925996)
    0 ...
  44. 24.
  45. bir süre sonra boşuna nefes tükettiğinizi anlayacağınız kapışmalardır.
    0 ...
  46. 25.
  47. bu başlık ve bu başlık altında yazılan tüm yazıların özeti;

    (bkz: havanda su dövmek)

    edit: genç beyinsizler rahatsız.

    (bkz: eksi oy almanın dayanılmaz hafifliği)
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük