fikir üretmek önemli olan, bir gemi tasarlamak ve açılmak denize. kullanılmış gemilerle tanınmamış bir yere varmanız kaşif yapmaz sizi önemli olan o gemiyi tasarlamak ve hesap etmektir dalgaların hırçınlığına. gemiler, insanın kendi fikir ve düşünceleri ise deniz de zihindir. zihnin uçsuz bucaksız denizlerine açılmaktır fikirlerle.
tutarlı olmalıdır bu yüzden zira affetmez hırçın dalgalar alabora eder tutarsız geminizi, batar bütün fikirleriniz denizin derinliklerine.
kaşiflerin yolları ancak kaşiflerin kendi gemisi içindir. eğer kaşiflerin yolundan gitmekse amacın o zaman onun gemisi ile çıkmalısın yola. zira onun gemisi kafasındaki yol için tasarlanmış, kendi rengiyle boyanmıştır.
kendin yapmalısın gemini, kendi yolun için boyamalısın. senin bittiğin yerde bir başkası senin yolunda ve senin geminle yürür ancak, o zaman kaşif değil taklitçi olur. seni taklit eder ya da sen taklit edersin. başka bir kaşifin yolundan gitmek ve sonundan başlamak yeniden bir başlangıç değil, devamdır. belki sen onun görmediklerini görürsün ama sen istediğini değil onun istediklerini görürsün.
Aslında bu kulubü bilime felsefeye ve edebiyata dayanan klasik bir sözle başlatılabirdik.
To be or not tobe.
olmak ya da olmamak, mesele bu.
gözü dönmüş talihin sapına, oklarına,
için için katlanmak mı daha soylu,
yoksa, bir dertler denizine karşı silaha sarılıp
son vermek mi onlara? ölmek,uyumak...
hepsi bu...ve bir uykuyla
yürek sızısına ve bedeni bekleyen
binlerce darbeye son verdik diyebilmek.
hangi insan gönülden istemezdi bu bitişi?
ölmek, uyumak... uyumak, belki rüya görmek.
ha! iş burda. çünkü o ölüm uykusunda,
şu fani bedenden sıyrılıp çıktığımızda,
göreceğimiz rüyalar bizi duraksatır ister istemez.
işte felaketi onca uzun ömürlü kılan da bu
kim katlanırdı yoksa zamanın kırbaçlarına, küfürlerine,
zorbanın haksızlığına, kibirli adamın hakaretine?
hor görülen aşkın acılarına, adaletin gecikmesine,
devlet görevlisinin kendini bilmezliğine;
sabırla bekleyen erdemli kişinin,
değersiz insanlardan gördüğü muameleye,
insan yalın bir hançer darbesiyle hesabı kesebilecekken?
kim katlanırdı, bu yorgun yaşamın yükü altında
homurdanıp terlemeye,
ölümden sonraki bir şeyin korkusu olmasaydı?
sınırlarını bir geçenin bir daha dönmediği
o bilinmeyen ülkenin korkusu kafamızı karıştırıp
bizleri, tanımadığımız dertlere koşup gitmektense
başımızdakilere katlanmak zorunda bırakmasaydı?
işte bunları düşündükçe
ödlek olup çıkıyoruz hepimiz,
ve işte böyle kararlılığın doğal rengi,
endişenin soluk gölgesiyle bozuluyor;
bulutları hedef alan büyük ve iddialı atılımlar
bu yüzden yörüngesindn sapıyor
ve bir girişim olmaktan çıkıyor adları.
hey, o da kim? güzel ophelia!...
peri kızı, dualarında benim günahlarımı da unutma!!