biraları almış eve giderken, aslı yerde bir hamam böceği görüp çığlık attı. yüreğim ağzıma gelmişti. o panikle poşet elimden kaymış ve bira şişeleri yere düşüp kırılmıştı.
asli nin gozlerine kitlenmis sekilde yolculuk yaptim. indigimiz yer zumrutevler duraginin onuydu. biraz bira alalim, oyle gidelim eve dedim, asli da onaylarcasina basini salladi.
yok yok değilmiş, ohh. tekrar saydım eksik yoktu, herkes buradaydı. yaşadığım kötü günlerden sonra böyle bir karşılama ilaç gibi gelmişti. fakat öpücük yağmuruna tutulmuşken bile aklımdan geçen tek şey 19z zümrütevler otobüsünü kaçırmamaktı.
adrenalin artık tavana vurmuştu, tüm bedenimde kasılmalar hissediyordum, işte bu dedim kendi kendime aslında ben "macerayı seven adamım" deliler gibi koşuyordum sadece, bir an sokağın bomboş olduğunu gördüm, bomboş ve ıssız, sokak lambaları bile yanmıyor, gölgeler bana oyun oynuyordu ya da orada birileri vardı.
kağıdı kurcalarken tuvaletin camının titredigini hisettim sonrada kulaklarımı acıtan bir motor sesi duydum.
aniden patlayan küçük tuvalet camından içeri 4 tane cüce swat girdi, ellerindeki ufak mp5 leri bana dogrultular; ancak dizime kadar gelen bu minik swatlar beni aşırı derecede korkutmayı başardılar.
içlerinden diğerlerine gore daha uzun boylu olanı metalik bir ses tonuyla:
"elindeki o belgeyi bize ver yoksa içimizden biri içine giricek" dedi.
nasıl? bir cüce bir insana nasıl girer?
neden girer?
bu soruların cevabını arıyacak vaktim yoktu nitekim lavaboyu kafalarına yıkıp hızlıca tuvaletten çıktım.
kendimi toplamak için, izin isteyip lavaboya gittim, elimi yüzümü yıkadım, ilaç yavaş yavaş tesirini kaybediyor ve sağlıklı düşünebiliyordum, ceplerimi yokladım, bir sigara yakmak için, derken bir not buldum, ufak bir kağıda " benü seç benü seç" yazılıydı. kim ola ki bu diye düşündüm.
artık ilacın etkisi iyice beynime işlemiş, herkes gibi bende yarışmanın başlaması için juri masasına oturmuştum, bet suratlı didem'de hemen benim yanıma oturmuştu, diğer yanımda ise paris vardı. hayallerimin kadını dedim içimden.
hemen sonrasinda, erol buyukburc abimiz bizi gitarinin ustune bindirdi ve cok hizli bir sekilde ucarak istanbuldaki yarismaya geldik. bu benim ucan gitarim dedi, tunelden aldiydim krizden once..
dedigim sirada kapidan iceriye dizlerinin ustunde kayark girdi. elinde elektrogitari vardi.
ama yuzunde garip bir gulumseme vardi. sanki bekledigi seyi bulamamis gibi. neden diye cok merak ettim, icten ice soruyordum ki oray abi yine dusuncelerimi okudu ve cevap verdi:
erol abi, Behzat uygur'u arayıp, hemen yeni bir şarkı söylemek lazım yarışması düzenlemek istediğini söylemiş. O yüzden, ilk teyyareyle Türkiye'ye döndük.
bungalowa yakla$tigimda britney ve turgut bizi gorup birden bagirdilar. boyle bir tepki beklemiyordum acikcasi. cunku britneyle paris uzun suredir arkadaslardi. fakat konu biraz daha acikliga kavu$unca ogrendik ki turgut ve britney, bir duet calismasi icindelermis.
"bunu onceden ogrenmeniz iyi olmadi, calismalar hala devam ediyordu halbuki. bomba etkisi yapacaktik, tuh! " dedi. uzulduk tabi kizcagiza
gitmeden once "sana bir kiyagim var yegenim" dedi ankarali turgut abim bana. acaba nedir nedir? abicim dedim,
cebinden 1 gb lik flashdiskini cikartti. sarkilari verecek sanmisken ben, bak dedi bu benim yeni arabam., uzaktan kumandasi bile var, basiyorsun, aciliyor, 4x4 jeep oluyor, nasilim? dedi
her sey olurken, oray egin sol taraftan yari kapanik uykulu gozlerle bana bakiyordu., farketmemi$tim..
sakin olmak mümkünmüydü sanki? ellerimin ve dizlerimin titremesi bir türlü durmak bilmiyordu, heyecandan kıpkırmızı olmuştum. bir anda heyecanımı yenerek "kiminle" diyebildim. sesim hafif titreyerek çıkmıştı ve "allah kahretsin karizma toptan gitti diye düşündüm". sol taraftan bir ses duydum ama ne olduğunu anlayamadım gözlerimi o yana çevirmemle ne göreyim...?