işe üsküdarı gezerek başlamalıydı. deniz kıyısına indi ve yaşlı bir kemancıyla karşılaştı. kemandan batı anadolu ezgileri yükseliyordu. adamın yanına oturup dinledi. aklına alsancak'ta sunset'te içtiği zamanlar geldi. o an beyninde bir ampul yandı. katilin kim olduğunu artık biliyordu!
izmirdeki arkadaşı hüsamettin'i aradı fakat ulaşılamıyordu. daha geçen gün kendisini aradığında 1 haftalığına istanbul'a geleceğini, önemli işleri olduğunu ve kendisiyle görüşmek istediğini söylemişti...
özel hastane acile daldığı gibi yetkili cerrahı sordu hemşireye. hemşire,erken çıktığını söyledi. cerrahın adını sordu. hemşire ''hede hödö'' dedi. tabi yaa!hede hödöydü elbet. abuzittinin çocukluk arkadaşıydı. kedilerin kuyruklarını yakar, abuzittinin oyuncaklarını kıskanırdı. şimdi de hayatına giren kadınları kıskanıyor ve öldürüyordu. komiser nevzat ve abberline'yi arayarak, onlara katilin kimliğini bildiğini söyledi. 2-1'lik galibiyeti kutlayan komiserler, hızla üsküdara doğru yola çıktı.
hede hödö yani hüsamettin, uzun süredir hastanede cerrahtı. abberline ve komiser nevzat evinde arama yapınca ortaya böbrek parçaları çıktı. abberline ''deja vu'' dedi. bir kağıt buldular. dün izmire bilet ayırmıştı hüsamettin. izmire doğru yola koyuldular, katilin peşindeydiler.
gothic evili alkışlayan ekip, yolun kenarına park etmiş bir arabayla karşılaştı. terkedilmişti. o sırada faati ekibe katıldı. dörtlü izmire yürüyerek gitmeye karar verdi. katil ne de olsa izmirdeydi.
uzun bir yolculuk sonrasında yorulan ekip, izmir'e vardı. önce hüsamettin'in oturduğu yere gitmelilerdi, bostanlı'ya. fakat bundan önce abuzittin ;
- "uzun yol, beni yordu. gelin isterseniz biraver'e oturalım da birer bira içelim."
faati hüsamettini sağ kroşeyle devirdi, abberlineısırdı, haemoglobinsaçını çekti. hüso 'tesliim!' diye bağırdı. seri katil yakalandı. abuzittin sinirle hüsoya baktı ve 'çekin şunu gözümün önünden' dedi.
komiser nevzat pişmanlıkla kıvranırken liseli gençler ayağa kalktı: çelik yelek giymişlerdi. komiser sevinçten ağlıyordu, ekip katili adalete teslim edip karşıyaka vapuruna bindi. açık havada oturup izmirli kızları kesmeye koyuldular. o sırada karşılarına hepsi grubu oturdu.
faati ve abberline "cemre hanım, ne kadar güzelsiniz, acaba bir imzanızı alabilir miyiz?" diye çıkıştılar. hepsi grubundan cemre "hiç bana bakma, olmaz oğlan." diyerek onları geri çevirdi.
faati dümene geçti. karşıyaka tarafına dümen kırdı. heamoglobin ve komiser nevzat ise telaşla bağırıyordu. tsunami dalgaları büyük bir hızla vapura yaklaşıyordu.
panik havası esnasında hepsi grubundan "son konserimiz böyle olsun kızlar" diye bir nara duyuldu ve "yalan" şarkısını icra etmeye başladılar. fakat kimsenin onları taktığı yoktu, herkes canını kurtarma derdindeydi...
faati'nin iyi kaptanlığı sayesinde ekip karşıyakaya ulaştı. can kaybı yoktu. komiser nevzat hala havaya ateş ediyordu. haemoglobin wind of change'yi söylüyor, hepsi grubu saç baş dağınık ekibi takip ediyordu. faati ve abberlinekarşıyaka çarşıya gitmeyi önerdi.
sessiz sedasız hamburgerlerini yerken abuzittin uzaklara daldı gitti. ne olduğunu soranlara bugün bile birşey demez. tabi farklı yorumlar vardır bu konuda. mesela...
faati kolayı meriç erkana fırlatır, adam kayıp yere düşer ve bayılır. chosen meriç erkanı sırtlayıp taksiye bindirir. komiser nevzat havaya ateş eder, abuzittin 'özlemi özledim' der. hep birlikte özlemin evine giderler.