uludağ sözlük'ümüzün kah ağlatan kah güldüren eskiyi anımsatma kuşağıdır, eski olgular ile ilgili yazılardır, başlıklardır.
kimi zaman 90'lardan unutulmayanlar anılır kimi zaman 80'ler... ortak nokta şu ki: nostalji hep güzeldir.
commodore 64'ler
atari'de oynanan süper mario'lar
tsubasalar, pokemonlar, power rangerslar
bizimkiler, mahallenin muhtarları
sokakta oynanan boncuklu tabancalar ve daha neler neler...
edit: misketi yazmayı unutmuşum, haklısınız ama her şeyi yazamam; hissettiklerinizi, eklemek istediklerini belirtin, eleştiri yağmuruna tutacağınıza.
seksek oynamak, ben tek siz hepiniz demek,akşam ezanı okununca evlere dağılmak,oyunu topun sahibinin kurması,zillere basıp kaçmak,teravih namazına gidiyoz diye evden çıkıp camlara yumurta fırlatmak.
biraz ait olduğum jenerasyonun gözüne bilerek toz kaçırıp hüzünlendirmek istiyorum onları.
mavi renk ve bu müzik... ertesi günü pazartesi olduğundan dolayı genelde odamızda yatakta olup yalnızca müziği ve sonrasında ise filmin sesini duyduğumuz için görüntülere ait olan kısmı hayalgücümüze bırakırdık. bazense dayanamaz ve gizlice gidip köşeden izlerdik. böyle böyle büyüdükçe kuşağımın artık hayal kurarken gençliğinde ve sonrasında da fazlasıyla faydalandığı büyülü ikili olmuştur bunlar. nerede bu renk tonunu görsem ve arka planda benzer nostaljik-romantik bir müzik çalsa istemsizce içinden çıkmakta zorlandığım hayallere dalıyorum. aynı şekilde saks mavisi bir gökyüzü altında smokinli adamlar, zarif kadınlar ve tokuşturulan şarap kadehlerini gördüğümde zihnimde direkt bu şarkı çalmaya başlıyor. işte bunlar hep saks.