Anılarını burnuyla silmenin vaktinin geldiğini anladığında artık çok geçti. Çünkü anıları burnunu sildiği o tülden mendille birlikte kaybolup gitmişti. Kaybolan sadece anıları mıydı.. hayır.. kendiside kaybolmuştu. Birden dönüş yolunu hatırlamadığını farketti. Sanki Geçmişi burnunun ucundaki sümükle birlikte akıp gitmeye ve bildiği tüm şeyleri tek tek unutmaya başlamıştı. Tek hatırlayabildiği şu başlıktı.
Gece benimdi Uyumuştu yine, voltalar attım yüzünde. Sabah vakti, gidecekti. gözleri kapalı olduğu halde güzeldi.
Ve kokusu, bir kadının en güzel hali idi.
Ejderi arkasında bırakan rıza baba ilk önce hayatta kalmak için barınma ve yiyecek olayını çözmek istiyordu. yakında dünya üzerinde ki dağlara benzeyen ama kendi ekseni etrafında dönen yükseltilere yöneldi. tehlikeli bir maceraya atıldığından habersiz, memleket özleminde olan rıza baba canı aniden kokoreç çekti. Çocukluğunun geçtiği o kocaman semtte köşe başında duran mehmet abinin kokoreçlerini yemeyeli ne kadar zaman geçmişti doğrusu diye düşündü. sonra birden nerede olduğunun farkına varıp yoluna devam etti. dağ gibi olan o yükseltinin yamaçlarında bir mağara girişi buldu ve tereddüt etmeden içeri girip etrafı kolaçan etti. evet rıza baba geçici evini bulmuştu. geriye bir yek yiyecek problemi kalıyordu. Bu gezegende ne yenilebilirdi ki?
rıza baba xf546 gezegeninde dolaşmaya başladı. gezegen hiç beklenmediği kadar keyif veriyordu rıza babaya. şaşırdı, gülümseyip ayağının uçunda duran meteor taşına vurdu. '' siktir et be olum, herkes dünyası varsa benimde xf546 gezegenin var artık'' dedi.