şehre dönmeye karar verdi. uğradığı dövmeci siktir et andrew'i sana andrew mi lazım dedi?
evet andrew lazım diye ısrar edince. dövmeci şöyle andrew yazan dövmeler yapabiliriz diye broşürü gösterirken,
ejderha dövmeli bir kız içeriye girip; usulca çantasından çıkardığı lateks eldivenleri giydi.
son giydiği eldiveni şaklatarak taktı. odanın içi derin bir sessizliğe gömülüyordu.
mesajın devamını dahi okuyamayacak kadar şaşırmış, mutluluktan havalara uçmuştu. çıkardığı gürültünün farkında bile değildi, öyle ki mrs. amber'in -neler oluyor orada?! çığlığıyla irkildi. telefonu hemence saklayıp mrs. amber'in yaklaşan ayak seslerini dinlemeye koyulmuştu. ürkeklik ve mutluluk hiç bir bedende bu kadar ahenk içinde durmamıştı. bu arada ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu...
yaptıklarının çocukça olduğunu düşünüp sinirleniyordu. andrew'i küstah, kendini beğenmiş kaba bir insan olarak hayal ediyordu. tam o sırada alliso'nun doğum günü partisinde kendisine gizlice hediye ettiği madalyonu farketti. bu çok anlamlı ve onu mutlu etmiş bir hediyeydi. düşüncelerinden ötürü utanmıştı.
telefonu tekrar eline aldı, onunla yeniden görüşüp görüşmemek de kararsızdı. tüm cesaretini toplayıp ''iyi misin andrew? seni merak ediyorum, biraz da ... '' mesajını yazıp ani bir kararla yollamıştı. karmaşık duygular içindeydi. pişman olup olmayacağını düşünüyordu. sanki kilometrelerce uzakta değildi de yanı başındaymış gibi utangaç ve mahçuptu. bu yoğun duygusallık, mesaj sesiyle son bulmuştu. gönderen andrew'di...
Albırt kızdan önce davranır ve kızı öldürür, artık tatlış albırt katil olmuştur. Annesi cesedi görür, albırt istemeyerek evden kaçıp gider. Herkes albırtın peşine düşmüştür.. evet.
Evine götürdüğü kız anasının evde olduğunu bilmediği için anasını gördüğü anda panikler ve kaçar albırt her zaman ki gibi hüsran yaşamıştır. Kalkmışı indirmek gerekir der ve duşa girip osbir çeker.
saatin tiktaklarında kaybettiği, aynada gördüğü adamdan başkası değildi. adımları çıkmaz sokaklardan başkasını arşınlamamıştı uzun zamandır. ne de uzun zaman olmuştu yüzünün bir tebessümle gerilmediği. duvarlar gülümsetmeye yetmezdi kendisini.
Asabi haline ragmen nasil oluyorsa her seferinde sakin kalmasini bilip akillica daveanabiliyordu cevresinde yasanan onca olaya ve kargasaya ragmen. Adeta anarşistleşmiş zincirler tarafindan zaman zaman serbest birakilan adimlari, yeri geldiginde kendisinin anlamadigi bir sekilde zimbalaniyordu oldugu yere, hayallere.
Raskolnikov çaldığı paraları alıp aşağıya ağır ağır ilerlerken komsusunun kapısinin açık olduğunu hissetti lakin kadın kördü ona farkettirmeden adımlarını sessizlestirdi. Pazara indi kendisine çaldığı paralarla bir şeyler aldı...
sincap şaşırmıştı. bugüne kadar kimse bir sincap'a küfür etmemişti. şaşkınlığını üzerinden attı; " bak beyim, bugüne kadar kimseye lan demedim. benim sinirlerimi zıplatma oro.pu evladı" dedi. saygısız abdal'a.