tavani neredeyse dort metre olan, bu enaz yuzelli yillik victorian binanin en ust katindaki, guneye bakan sash dedikleri cinsten pencerenin onunde ayakta duruyordu. lanet olasi sehirde, yazdan sonra gelen butun mevsimler karanlik, yapis yapis ve islakti. uzerindeki, annesinin pofuduk yunden ordugu kirmizi hirkaya sarildi, tipki annesine sarilir gibi. birden, butun ege'nin gunesi dogdu sanki karsi binanin ustunden. sonra titredi, o kemiklerine isleyen civi gibi soguguga kufur etti utanarak birilerinin sesini duymasindan. elindeki sicak adacayi fincanini kiracak gibi tutuyordu. hem sicakligi, hem kokusu nasil da iyi gelmisti simdi icinin usumesine. incecik kesilmis limon dilimini batirdi, sonra da cevirdi usul usul, beyaz porselen fincanin icinde. ruhumuz kadar ozgur olsaydi keske bedenlerimiz de, dedi mirildanarak kendi kendine. genzini yakan bir zeytin kokusu duydu, adacayindan bir yudum aldiginda. ezilmis, taze zeytin kokusu da nereden cikti simdi diye dusunurken daire kapisinin acildigini duydu...
gözlerinin yaşını silen muammer elini apışarasına götürerek orada duran silahını çıkardı ve karşısındaki gandalfa doğrulttu. gandalf o esnada o kadar korkmuştu ki korkudan bembeyaz kesilip beyaz gandalf oluvermişti... acaba beyaz gandalf sonunda tutmadığı s.ki tutacak mıydı. yazarlar bu konuda ne düşünüyordu...
paltosunun yakasını boynuna kadar kaldırmış, rüzgardan ve yağmurdan korunmaya çalışıyordu. yağmur damlaları sırılsıklam saçlarından süzülerek geniş alnına, oradan şakaklarına ve nihayet boynuna iniyordu. çöp konteynırlarının iyice daralttığı kaldırımdan yürümek yerine arnavutkaldırımlı yolun ortasından sarsak adımlarla ilerliyordu. yağmur şiddetini kesmeden yağmaya devam ediyordu. nemle beraber gelen çöp kokusu, şehrin en iğrenç atıklarının toplandığı mazgallardan buram buram havaya dağılıyor sonra tekrar mazgallara geri dönüyordu.
boş depodan daha sonra aklına opet'in kampanyası geldi, beleş adidas top veriyordu, evet bunu yapmalıydı..
işten faydalanmak için direk istasyona gitti, depoyu tam doldurttu:
-topumu istiyorum..!, dedi..
-efendim kampanyanın süresi üç gün önce doldu iyi yolculuklar..
sonra 300 km ileride bir benzinci daha buldu. umarım burada top veriyorlardı.ama bu benzinlikte bir gariplik vardı..hiçkimse yoktu etrafta. sessizdi. ıssızdı. ıssız adam dı. *