ulu roman albırt istanbul da

entry22 galeri0
    1.
  1. albırt sesilya'ya verdiği randevuyu az daha unutuyordu. gel de bi ara sik beni demişti sesilya, albırtta 1 saat sonrasına randevu vermişti. arabasına atlayıp direk sesilyanın evine geçti albırt.
    sarışın sesilya kasıklarına uzanan havai yırtmacıyla karşıladı albırtı. mal yerinden oynadı. ne olur ne olmaz diye yanına aldırdığı sik kaldırıcı ilaçlara gerek kalmayabilirdi. çocuk inmeden direk dalmalıyım diye düşündü ve yaptı. sesilya albırtın mala elini attı ve ohh al bu gerçekten çok kalın dedi. albırt ağzına almak isteyip istemediğini sordu. isterim dedi ve başladı yalamaya. albırt boşalmak istemediğinden oral seksi en güzel yerinde bitirip sesilyayı kaldırdı.
    beni öpebilecek misin dedi sesilya. albırt anlamadı ve neden öpmiyim dedi. e ağzıma aldım ya al, belkim igrenirsin filan dedi. agzının kenarında albırtın kıllarından biri duruyordu ve sesilya bunun farkında değildi. albırtın mal indi.
    ağzım kurudu dedi. mutfağa yöneldi ve bir bardak su ile cebinden çıkan viagralardan birini çıkardı ve çaktırmadan yuttu.
    on dakika sonra albırtın mal sebepsiz kalkmıştı. sesilya neden önce ağzına verip sonra su içme bahanesiyle yanından uzaklaştığını anlamamıştı albırtın. tekrar yanına geldi. + + albırt neyin var
    - sesilya sana arkadan kaymak istiyorum
    + ama al seninki ciddi anlamda kalın çok canımı yakar
    - krem kullanacağım acıtmadan yaparım bunu bana çok görme sesilyam
    + tamam albırt madem bu işe meraklandın hadi öyleyse,

    yatak odasına gittiler. albırt sesilyayı domalttı ve göt deliğini parmaklarıyla yavaşça kremledi. sesilya çaktırmasa da hoşuna gitmişti. albırt yavaş yavaş içine girdi sesilyanın. tiz çıglıklar eşliğinde yapılan bir sapıklıktı albırtınki. götten sikişmek de ne ola ki. tanrının lanetlediği insanlar arasına girmek, allah belamı verecek diye düşündü.

    albırt boşalmasına yakın hareketlerini hızlandırdı ve bu da sesilyanın canını daha çok yaktı. içine boşaldı ve malı çıkardığında albırt büyük bir süprizle karşılaştı.

    sikinin üzerinde koskoca bir domates kabuğu duruyordu. iğrendi. midesi bulandı. elini uzatıp domatesi oradan aldı ve kokladı. boktan bile daha kötü kokuyordu.

    hemen elini yıkadı ve sesilya'ya gitmesi gerektiğini söyledi. sarışın tüm ihtişamıyla karşısında durmasına rağmen albırt için artık o bitmiş bir sigaranın külüydü. kadın ağlamaya başladı. albırt daha fazla kalmaktansa acele etmeyi yeğledi ve kapıyı sert bir şekilde vurup çıktı.

    karnı acıkmıştı. lokantaya gitti ve garsonun yanına gelmesini bekledi.
    buyrun ne alırsınız bay albırt.

    o lokantaya o kadar çok gitmişti ki ne yiyeceğini bile biliyorlardı artık.

    albırt her zamankinden dedi.

    garson birazdan dumanları tüten bir domates çorbası ile geldi ve efendim şefin önerisidir, buyrun dedi.

    albırt sağlam bir böğürtüyle garsonun üzerine kustu. adam şaşkınlıkla ne olduğunu anlayamamış ve albırtın bir rahatsızlığının olduğunu düşünmeye başlamıştı.

    albırt özür dileyerek kendisini iyi hissetmediğini söyleyerek lokantadan koşar adımlarla ayrıldı.

    arabasına atladı ve her zaman önünden geçtiği ve merak ettiği palmiye bara gitti. bir içki iyi gelebilir diye düşündü.
    içeri loştu ve dumandan insanların yüzleri seçilmiyordu. sesilyanın evinde içtiği viagranın etkisi hala tam gaz sürmekteydi ve albırtın babafingosu çadır direği gibi dimdik ayaktaydı.

    bara oturdu ve bir viski söyledi. oturduğu taburenin hemen yanında saçlarını punkçular gibi kabartmış, dolgun kalçaları olan bir sarışın ufak ufak demleniyordu.

    gözgöze geldiler. sarışın kedi sırıtışı gibi hissiz bir gülümseme ile baktı albırta. oysa onun kafasından şu an çook farklı şeyler geçiyordu. biraz laflamanın kafasını dağıtabileciğini düşündü ve kadına doğru dönerek bir dahaki içkinizi ben ısmarlamak isterim dedi.

    kadın hay hay anlamında başını salladı ve albırtla havadan sudan bir sohbete daldılar. belki bir saat geçmiş ve albırtın ciddi anlamda kafası dağılmıştı. neden sonra kadının parmağındaki alyansı fark etti.
    inanamıyorum sen evli misin dedi. kadın aslında tam da sayılmaz albırt, benim hayatım çok boktan ilerliyor bu günlerde, sınırsız özgürlük olmasına rağmen nasıl bir kapanın içindeyim bilmek istemezsin. dedi.

    albırt içtenlikle dinlemek isterim seni gerçekten sevdim dedi. kadın albırta yaşlı bunak kocasından neler çektiğini, onun sapık emellerine nasıl mecbren alet olduğunu anlattı. konuşma neredeyse 2 saat sürmüştü.

    bir fikrim var dedi albırt. adının ceni olduğunu öğrendiği nefis hatun kulak kabarttı.
    kocan söylediğin üzre itibarı çok yükseklerde olan sayılı işadamlarından biri, neden ona şantaj yapmıyoruz dedi. kadın gözlerini açarak nasıl? diye sordu.

    seninle bir erkeğin ilişkisi varmış gibi göstereceğiz ve ben kocana eğer bu duyulursa büyük bir fırtınanın kopacağını ve itibarının yerle bir olacağını söyleyerek ondan para kopartmaya çalışacağım. ne alırsak yarı yarıya. hem böyle bir şeyin duyulmasını istemeyeceğinden sana tazminat öderken de sorun çıkarmayacaktır dedi.

    ceni gülen gözlerle albırtı dinliyordu. anlattığı plan gayet mantıklı bir temel üzerine kurulmuştu kabul dedi.

    ceni albırta artık ortak olduklarını ve onu evinde ağırlamak istediğini söyledi. albırt kabul etti ve eve gittiler.

    ceni üstüme rahat bir şeyler alayım diyerek albırtı evin içinde yalnız bıraktığında albırt viagra sebebiyle bir türlü inmeyen siginin kafasını okşuyordu.

    seslendi kocan nerede?

    ben bu evde oturmuyorum dedi ceni. kendime şahsi olarak tuttum burayı, asıl oturduğumuz yer buranın kuzeyine beş kilometre uzaklıkta bir malikane dedi.

    albırt kadının sınırsız özgürlük dediği şeyin ne olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlamıştı. adam ceniyi sikemediğinden dolayı serbest bırakmış ve dışarıda kendini tatmin etmesine üstü kapalı izin vermişti.

    ceni içeri geldiğinde albırtın aklı kaymıştı. dolgun göğüslerini ortaya çıkaran bir dekolte ve incecik tül elbisenin içinde ceni sikilmeye hazır gibi görünüyordu. albırt kenardan köşeden konuşmayı sevmez direk dalardı. huyu buydu. ceniye de öyle yaptı.
    bak böyle giyinmeye devam edersen ilişkim,iz ortaklıktan öteye geçebilir dedi.

    ceni albırta yaklaşarak kucağına oturdu ve seninim, ne yaparsan yap dedi.

    albırt ceninin dolgun göğüslerini emmeye başladı bir yandan da parmağıyla kadınlığını arıyordu.

    kadınlığı ıpıslaktı. parmağını içeri dokup yavaşça çıkardı. bunu birkaç kere daha yaptı. sonra kadınlığını yalamaya başladı. olgunluktan dağılmaya yüz tutmuş bir şeftali kadar yumuşak ve ıslaktı.

    albırt kadına bir güzel kaydı. ama öyle böyle bir kayış değil. bağırta bağırta, terleri birbirine karışa karışa. sonra oturup şarap içtiler ve birbirlerinini hayat hikayelerini daha yakından öğrenmek için çaba sarf ettiler.
    aradan geçen bir hafta albırt için plan yapmakla geçmişti. sesilyadan ses seda yoktu. kendi kendine söylendi; ulan hem kadını götten siktin hem de çıkan domates kabuğu yüzünden kadına yol verdin salak..!

    o gün ceni ile buluştular ve albırt ceninin kocası hakkındaki gerekli bilgileri aldıktan sonra akşam buluşacakları saati ve yeri söyledikten sonra ceninin yanından ayrıldı.

    albırt önce ankesörlü telefondan ceninin kocasını aradı ve karısının uzun zamandır birden fazla kişiyle ilişkisinin olduğunu, eğer bunun duylmasını istemiyorsa bir miktar ödeme yapması gerektiğini bir şantajcıya yakışmayacak kibarlıkla yaptı.

    adam albırtın ummadığı bir umursamazlıkla ne kadar istediğini sordu. albırt bu soruyu erken buldu fakat cevaplaması gerektiğinden 150 bin dolar dedi. ahizenin arkasından adamın pis sırıtışını hissetti. adam kabul etti ve parayı nasıl alması gerektiği konusunda konuştuktan sonra karşılıklı olarak telefonları kapattılar.

    aradan bir ay geçti ve albırtla ceni hem kocadan kopardıkları 150 bin hem de adamın jet hızıyla boşanıp ödediği 300 bin dolarla evde büyük taşşak yapıyorlardı. saat akşam 10 du ve gün içinde altı kez sevişmişlerdi. hatta albırt o günkü etkilenmenin kendisinde anksiyete yaratacağını düşünerek kadına götten de bir güzel kaymış, bilimum sebze meyve de sikişlerine ortak olmamıştı. oh ne ala dedi.

    koltukta elinde kumanda sere serpe uzanmış albırtın cep telefonu çaldı.
    telefona uzandı ve önce arayana baktı. kayıtlı değildi fakat numarayı tanıyor gibiydi.
    + efendim
    - al
    + oh mayko sen misin nerelerdesin be olm
    - döndüm albırt
    + seninle görüşmeliyiz
    - ayışığı bardayım
    + hemen geliyorum mayko ordan ayrılma
    ,
    ceni albırta bundan hoşlanmadığı belirten gözlerle baktı ve bir yere gidemezsin dedi. albırt önce ne tepki vereceğini şaşırdı ama hemen ardından toparladı. bu da ne demek oluyor şimdi. ceni ortak olduklarından sevgli olduklarından dem vurdu, böyle kafana göre gidemezsin albırt ben ne olacağım dedi. albırt bu ortaklığı bitirme vakitlerinin geldiğini söyledi ve para dolu çekmeceyi açarak desteleri bölüştürdü. kendi payına düşenleri bir poşete koyarak bu ilişkiye noktayı koydu ve bara, mayko'nun yanına gitmek için ilerledi.
    albırt ayışğı bara doğru ilerlerken hayatındaki kadınların ne kadar az süre aldıklarını düşündü. acaba ben mi bir yerlerde ata yapıyorum diye hayıflandı. arabasını park etti ve bardan içeri girdi;

    + ooooo mayko ne iş ya

    - iyi moruk senden? iyi gördüm seni

    + hem de ne iyi bir taşla baya bir kuş vurdum be olm

    - sen ciddi misin al, ne boklar yedin ya la

    + olm hemen akara şivesine dönme amk, zaten manhattan'da baya bi islamcı grup var ve adamlar nerede türk görse haklıyorlar sen de hemen türk olduğunu belli etme.

    - la olm kimse yok la, başkasının yanında yapar mıyım enayi

    albırt gülümsedi.

    mayko albırta bu parayla türkiye de neler yapabileceklerini anlatırken albırtın ağzının suları kenardan kenardan akıyordu.
    hiç durmayalım en yakın zamanda gidelim dedi. zaten benim karıştırdığım işlerden de kötü kokular çıkarsa beni burada sikerler aga dedi. mayko dünden razıydı.

    albırt cebinden çıkardığı note2 sini açtı ve internetten iki tane türkiye uçak bileti aldı. biletler yarın öğlen 11 deydi. yarın için sözleşip hazırlanmak için ayrıldılar.

    uçak havalandığında albırt esniyordu. mayko dediği adam ise o kadar mutluydu ki bu gözlerinin parlaklığından anlaşılıyordu. atatürk havalimanına indiler. albırt maykoya, hangi semtte kalacaklarını sordu?
    tıslayan bir sele beyoğlu dedi adam. albırt fark etmez der gibi dudak büktü ve taksiye bindiler.
    albırtla mayko taksici anlamasın diye ingilizce konuşuyorlardı. dolayısıyla da adam bu iki kafadarı turist zannederek taksimetreden sikmenin planlarına başlamıştı bile. sordu

    + ne tarafa? going going semt?..

    - beyoglu

    + okey

    adam beyoğluna gitmek yerine albırtla maykoyu dolaştırmaya kalktı; hem de öyle böyle bir dolaştırma değil neredeyse istanbul turu atacaklardı. sonunda beyoğluna geldiler. mayko taksimetreye baktığında en fazla 50 60 lira olması gereken taksimetre 220 lirayı gösteriyordu. amk taksicisi iyi bir dayağı hak etmişti. mayko hala turist numarasına devam ederek;

    + mani pliis dedi

    - 220 tuttu ama ikiyüz verin

    diyen adam elleriyle 200 lirayı tarif etmeye çalışıyordu. o an burnuna bir darbe yedi. mayko adama kafayı gömpelemişti.

    - lan amk çocuğu, istanbul kaşarıyız lan biz sen kimi sikmeye alışıyorsun he!

    + abi çoluğum çocuğum var yapma para da istemem

    - lan ibine neden olm neden, he neden adam gibi edebinle çalışmıyorsun dalyarak

    + abi valla turist sandım

    - ya anasını sikecem bunun ya, olm arkadaşım turist, yani o tek binse sikecektin öyle mi?

    taksici utancından cevap veremedi. mayko taksiciye siktiri çekip beş para vermeden yolladı. aılbırt olanları şaşkınlıkla izliyordu.

    albırt; bunu amerikada yapsan kanun namına bizi bir güzel sikerlerdi aga dedi düzgün türkçesiyle. mayko ile gençlik yıllarında az kovalamamışlardı istanbul sokaklarında.
    valizleri mahallenin bakkalına bırakıp ilk olarak istiklal caddesine çıktılar. sokaklar it kopuk kaynıyordu.
    nevizadade bir bara oturup birer rom söylediler. romlar geldi ve ilk bardakları şat attılar. albırt;

    + amk hala içkiye su katıyor mu lan bu şerefsizler

    dedi. mayko kafasını onaylar gibi salladı. hemen arkasından ikinci ve üçüncü dubleler geldi. sulu da olsa kafa yapıyor bu meret dedi ve ikisi de yüksek sesle kahkahalarla güldüler.
    7 ...
  2. 2.
  3. albırt ın en çok merak ettiği mekan karaköydeydi ve bir an önce oraya gitmeliydi, bir taksi çevirdi heyecanla yola koyuldu.
    3 ...
  4. 3.
  5. mayko karaköye gidelim lan dedi albırt.
    mayko bunun şimdi iyi bir fikir olmadığını sonra götüreceğine söz vererek taksiciyi gönderdi.
    2 ...
  6. 4.
  7. albırt o nefis karaköy güllüoğlu baklavasının tadını unutamamıştı. bir an önce oraya varmak istiyordu.
    2 ...
  8. 5.
  9. incirleri ve kayısıları da müthiş ünlüydü. onlardan da tatmalı mıydı?
    2 ...
  10. 6.
  11. fotoğraf çekmek istiyordu iyi bir fotoğraf sanatçısı olabilirdi sur*dibine gitti kayboldu .
    1 ...
  12. 7.
  13. bir süre sonra abdestini sur dibinde bozan albırt, ulan şu insanların hiç mi görgüleri yok amk dedi.
    1 ...
  14. 8.
  15. her taraf tarih kokarken bir de albırt ın çişi mi koksundu. surlar zaten kazılmaktan delik deşik ve bakımsızdı.
    1 ...
  16. 9.
  17. albırt karaköy güllüoğlunda yediği nefis cevizli baklavadan sonra enerji dolmuştu. enerjisini harcamak için tarihi binaya doğru yola koyuldu..
    1 ...
  18. 10.
  19. sulukuleyi merak etti albırt; mayko tavsiye etmemekle beraber istersen götüreyim dedi. makara olur lan dedi albırt, gidelim eğleniriz. bir taksiye bindiler.

    +ne tarafa abi?

    - sulukule

    + cigara lazımsa ben vereyim abi

    - yok kardeş torbacı değil aradığımız öyle bir gezeceğiz

    + eyvallah abi

    taksi çingene mahallesinin girişinde durdu. albırt ve kankası adama parasını verip gönderdiler. mahalle hiç tekin görünmüyordu.
    tehlikeli görünüyor dedi mayko. her zaman öyledir diye karşılık verdi albırt.

    elli metre kadar aşağı yürümüşlerdi ki iki tane 20 li yaşarda çingen pici karşıladı ikisini.

    + buyur aga bişey mi lazım?

    albırt ve mayko ses vermedi.

    + yabancı mı lan bu lavuklar?

    mayko dayamadı;

    + kim lan lavuk? sikerim senin suratını he amcık

    - olm siz kimin mekanında kime küfrediyorsunuz lan

    albırt bu işin uzayacağını ve sonunda kendilerinin karlı çıkamayacağını düşündü. cebinden istanbul'a gelir gelmez edindiği glock marka silahını çıkardı ve çingenlere doğrulttu.

    + siker atarım sizi he kaybolun lan

    çingeneler koşaradım ilerledi. albırt; özlemişim lan türkiye'yi, en iyi amerika'nın bin kere amına koyar valla dedi. mayko gülümsedi. ilerlediler.
    1 ...
  20. 11.
  21. ha amk, dedi albırt. "bir istanbul"umuz eksikti o da oldu. artık galata kulesinin tepesine oturtur; boğaz köprüsünde salıncak kurar, sallanıp sallanıp ağzıma sıçarsınız" diye ekledi.

    bir de merak etti; "ne zaman ırzıma geçeceksiniz, onu diyin hele" dedi
    2 ...
  22. 12.
  23. abe gelin bir fal atayım size be deyuslar.. dedi.
    2 ...
  24. 13.
  25. + gelin gelin yiğitlerim, ben ne dersem o çıkar.
    1 ...
  26. 14.
  27. gözgöze geldiler. aralarında kurduklar bir sürü plan varken şu kadına da bir 20 lik atıp ne diyeceklerini dinlemenin bir zararı olmaz herhalde bakışıydı bu.
    albırt; nerede bakacaksın falımıza diye sordu. kadın kapıyı işaret edip buyrun gelin evime çekinmeyin, dedi.
    2 ...
  28. 15.
  29. albert sinirlice kapıya vurmaya başladı tedirginleşen mary maykıla hemen burdan gitmen gerek dedi bunu duyan maykıl sence kaçmak
    bir çözümmüdür dedi...mary konuşma artık birazdan kapıyı kırıp içeri gircek hadi git artık git aşkım dedi maykıl dedi ki sensiz
    geçen günlerimin bir anlamı yok mary gel beraber kaçalım dedi...o arada albert kapıya vuruyodu ve avazı çıktıgı kadar aç kapıyı
    kahpe sürtük ve bitch diyo du..mary iyice tedirgin olmuştu usulca döndü maykıla ve dedi ki..seni asla unutmayacagım artık gitmelisin
    dedi..dedikten sonra da dedi ki elveda...maykılın gözlerinden 3.7 tane yaş damlası düştü..maykıl usulca mary denen kadına yaklaştı
    ve dudaklarını uzattı mary de yavaşça yaklaştı maykıl gözlerini kapattı mary açtı baktı maykılın gözleri kapalı bende kapatayım diye
    düşündü sonra albert yine kapıya vurdu hızlı hızlı aç kapıyı mına kodumun lalesi dedi...tam dudakları dudaklarına deyecekken maykılın
    mary birden irkildi hadi git artık git aşkım dedi...maykıl sinirlendi senin mına korum lan albert dedi...bi siktir git bi öptürmedin
    karıyı dedi...bunu der demez albert birden kapının önüne bir hışımla yıgıldı...maykıl senmisin lan o piç dedi...maykılda he eve benim dedi
    albert dedi ki..bunu nasıl yaptın bana be brother dedi...maykıl dedi ki sen kimsin ya...albert te dediki ben albert amip..dedi..maykılda
    dedi ki hangi albert lan dedi...unuttunmu amix...dedi...maykılda dedi ki..yoksa yoksa sen...yoksa sen...hayır olmaz...oh my god diye bagırdı
    o arada marye döndü bunu nasıl saklarsın benden dedi..mary de neyi dedi..maykılda nedemek neyi lan dedi mary de dedki dogru konuş zikerim
    o gırtlagını dedi...maykıl sinirlendi cebinden bıçagını çıkardı keserim o dili dedi...o arada albert cep telefonunu çıkardı ve 911 aradı
    onlara dedi ki..fattles sokagı no:11 e polis gönderin dedi polis kadın dedi ki neden yollıcam dedi..albert ta dedi ki salakmısın karı sen
    okey oynıcak halimiz yok acil bişey varki ondan istedik dedi...polis karı sinirlendi..sen bittin olummm fbı ajanları birazdan orda olur
    bir polisle taşşak geçmek neymiş göstercem sana dedi...albert ta dedi ki madırfaka biçççç dedi...ve teli kapattı..sonra ayaga kalktı kapıya vurdu
    yapma maykıl öldürme o kahpeyi...dedi..içerden ses gelmedi..maykıl korktu bi ara..yine seslendi...maykılll maykılll maryyy maryyy diyerekten
    ama yine ses yoktu...sonra hemen bi çilingirci çagırdı ve çilingirci hemencik geldi..dediki ...aç.... çilingir dedi tamam...albertte sagol dedi
    çiligircide yor velkam dedi...kapı açıldı albert içeri girdi heryer dagınıktı ayagına bir ıslaklık geldi ve içinden aman yarabbim yoksa bu
    bir kanmı diye düşündü kafasını aşagıya egdi baktı ohhh degilmiş sadece içi sperm dolu kullanışmış bir prezervatifmiş dedi..sonra yürümeye
    başladı dikkatli şekilde..tek tek odalara baktı ama kimse yoktu..içerde köşelere işenmiş kovalar yerlere bok bırakılmış izler boş prezervatifler
    ve bir kaç terlikten başka bişey yoktu belkide vardı..ama bakacak zamanı yoktu çünkü açık bir pencere vardı ve perde böyle hafiften sallanıyodu
    sonra dediki vay mına koyim burdan kaçtılar demek...derkene çilingir dedi ki abi 20 ytl verde gideyim ben...albert al dedi git dedi..çilingir de gitti...
    sonra albert camdan baktı maykıl ve mary koşarak kaçıyolardı...albert te dediki vay adiler....

    buraya kadar herşey anlamlı gibi görünsede sanırım anlamsızdı çünkü albert in istedigi neydi maykılla baglantısı neydi mary gerçekten kahbemiydi
    maykıl ne işti çilingirci gerçekte çilingircimiydi ve neden fbı ajanları gelmedi ve polis karı gerçekten karımıyıdı...bunlar biraz sonra...

    ALBERT maykılın arkasından bagırdı..maykıl maykıl annen dedi annen....maykıl arkasını döndü ve orta parmagını hafif buruk şekilde kaldırdı
    bunu gören mary ayıp dedi yapma dedi maykılda tamam özür dilerim mary dedi...aralarında ki aşk bagı kuvvetleniyodu sanırım diye taaaaa
    uzak pencereden düşündü albert...sonra yine o kontörlü telefonuna sarıldı kare 131 yıldız yaptı ve kontörüne baktı...yeterince vardı sanırım ki
    birisini aramaya başladı...sonra zil çaldı kapıya dogru gitti kimsiniz sen dedi...kapıda ki de aççççç dedi..sen kimsin lan dedi...aç lan dedi
    lan kimsin mına koyim dedi...lan aç ziya dedi...ziya kim lan dedi...zikerim o kafanı dedi..ne zikiyon lan sen dedi..lann açsana dedi..lan sen
    kimsin dedi...lan ziya sen degilmisin dedi...degilim lan dedi...kimsin lan sen dedi..aa pardon dedi kapıda ki yanlış daireye geldim dedi..aferin
    dedi albert ve pencere kenarına gitti bi sigara içti...sonra kafasını salladı ben sizi nerde bulacagımı biliyorum dedi ve ayaga kalktı..kapıya dogru
    yürümeye başladı sonra kapı önünde durdu sonra geri döndü çekmece var burda dedi çekmece varsa silah ta vardır dedi...sonra gitti açtı baktı
    silah yoktu çünkü maykıl almıştı galiba...sonra yine gitti kapıya... durdu sikerler ya dedi..ve açtı kapıyı sonra sag taraftan birisi hayyyttttt
    yaaaahhhhhh diye bagırarak atladı önüne..albert dedi sen nesin hayyytttt diye bagıran adam dedi ben kareteci beni maykıl yolladı seni durdurcam dedi
    albert yumruklarını sıktı git kardeşim burdan dedi...karetecide tamam dedi ve gitti...albert lan dur mına koyim hemen ne gidiyon dedi..kareteci
    giderim abi kalbimi kırdın dedi..albert tamam lan gel gel dedi..hayttt çı geldi oturdular albert durumu anlattı hayyyttt yapan adam üzüldü sonra
    albert dedi ki nerde bulurum onları dedi..kareteci yani hayyytt çı adam abi tam bende bilmiom ama dedi..sanırsama peder riko roblez biliyo yerini dedi
    albert şaşkın şekilde baktı o kim la dedi...dedi ki haytttçı adam peder riko roblez gerçekte peder degil dedi...ya ne dedi albert..kareteci
    sütçü dedi..albert yine şaşırdı ve dedi ki bu işlerde ne işi var dedi..süt parası abi dedi kareteci..albert ya zikime kadar dedi bana ne a.g dedi
    ve nerde bulabilirim onları dedi...kareteci tam agzını açtı söyliyecekkene...birden iki kaşının arasından kan gelmeye başladı albert dedi lan ne oldu
    kareteci birden oldugu yere yıgıldı sonra anladı ki vurdular onu..arkasını döndü kapı açıktı pencere açıktı perde kapalıydı ama hafiften rüzgardan
    sallanıyo ya sanırım o aralıktan gördü sınaypırcı ve ordan ateş etti sanırsam diye düşündü albert ama yanılmıştı çünkü onu öldüren kendisiydi..
    bunu bilmiyodu...birden irkildi elleri kan olmuştu ve elinde silah vardı..birden cesedi ileri dogru attı ve bu ne yaaa dedi...sonra ayaga kalktı ve
    içeri baktı yerde bi sarı kadın ve bi erkek yatıyodu...bunlar kim lan dedi...merak etti kimlikleride hemen hazırdı zaten ceplerinde aldı baktı
    kadının ismi maykıl yerde yatan erkegin ki ise mary di...lan bu ne mına koyim dedi..hiç maykıl diye karı ismi mary diyede erkek ismi olurmu dedi
    korktu...sonra düşündü peki ama biraz önce kaçanlar odada olanlar onlar kimdi mary kimdi maykıl kim çilingirci kim ben kimim diye düşünürkene polis
    sirenleri çalmaya başladı ve içinden şöyle geçirdi..aslında tam olarak içinden degil hafiften seyircininde duyacagı şekilde...hassiktir ziki tuttuk..
    sonra pencereye dogru yaklaştı...ve etrafına baktı..tek çıkış yolu burasıydı...pencereye çıktı 18. katta pencere kenarında durmak herkesin harcı
    degil ama albert bunu yapmak zorundaydı..pencere kenarında beklemeye başladı...çünkü polisler gelcek onu görcek dur teslim ol dicek sonra ordan bi şekilde
    kurtulcak albert...hep böyle olur...derkene polisler geldi...silahlarını dogrulttu ve bagırdı...albert naberlaaa zikik...albert döndü vayyy ismet abi
    naber ya...iyi ya kardeş senden naber dedi...iyi abi ya dedi..ne yapıyonla orda dedi...hiç abi hava alıyodum dedi...birden irkildi albert...
    gözlerin açtı yanında pala bıyıklı birisi vardı ve panama kanalındaydılar...dedi sen kimsin lan...pala dedi ben ismet lan...albert dedi...sikerim ya....
    şaka mı lan bu dedi...


    sanırım albert şizofreni birisiydi...yada bazı güçler onunla dalga geçiyodu...yada gerçekte böyle bişey yoktu...gerçekleri ögrenmek için okuyunuz...


    ismet ayaga kalktı abi hani kafam güzel ayakları yapıp tanımıyom lan triplerini girip beni burda böyle kanalın ortasında sandalda bırcaksan hiç ugraşma
    çantamda kobra yılanı var salarım üstüne dedi...albert korktu çünkü ismet kaslı güçlü bir türk adamıydı..sonra dedi ki yok lan şaka yaptım ya anlasana dedi
    ismet dedi ki sikerim öyle şakayı yapma bana öyle şaka maka kaka dedi..albertte tamam abi ya dedi..ismet geçti kürek başına bagırdı alberte..gel ancık adam
    yardım et dedi...albert tamam dedi...başladılar panama kanalında kürek çekmeye..albert dedi ki ismet ne işimiz var la bizim burda dedi..ismet te dediki
    bak abi taşşak geçme benle bu sıcak havada dedi..albert dediki ya bu bi oyun düşün...vakit geçsin dedi..ismet te dedi ki abi ben salak degilim..derdin ne dedi
    albertte dedi ki tamam ismet anlatim dedi...bak ben nerde oldugumu niye oldgumu ne yaptıgımı bilmiyorum sanırım hafıza kaybı yaşıyorum yada nebilim
    sanırım şizofreniyim yada bilmiyorum işte bişey var bende dedi..ismet hımmm dedi..sonra abi dedi...bu böyle olmaz üzgünüm ugraşmam dedi..tuttu alberti
    şöyle güzelce bi kavradı hadi eywallah dedi kaldırdı attı onu denize...albert ne oluyo la demeden kendini denizde buldu...yüzme bilmiyodu...birden
    çırpınmaya başladı...ve bagırdı ismett ismetttt bırakma beni...ismetttt....ben yüzme bilmiyommmm dedi..ismette ona bagırdı..korkularınla yüzleş
    başarabilirsin dedi...albertte tamam ismet dedi...sonra korkusu geldi...dedi ki ona ben seninle yüzleşmek istiyorum korkuda dedi ki...tamam dedi
    yüzleştiler ve aralarında anlaştılar..sonra albert akvaryum içinde bi oyana bi buyana yüzmeye başladı...sonra niyazi esnedi ve uykum geldi ya dedi
    televizyonu kapattı..yatagına dogru giderkene akvaryuma baktı ve dedi ki...lennn albertttt ne yapıon benim biricik japon balıgım...albert aldırış
    etmedi yada duymadı yada anlamadı bilmiyom tam olarak...ama yüzüyodu....
    2 ...
  30. 16.
  31. içeri girdiler. iiçerisi karanlıktı fakat bir dakika sonra gözleri alıştı. bakır bir legen ve içinde yanan közler vardı. elini uzat dedi kadın albırta. albırt uzattı.
    1 ...
  32. 17.
  33. çıkp gittiler. mayko yolda söyendi; fal mal tırt işler aga, sulukule bozmış kendini. aynen demekle yetindi albırt. şu falında çıkan kızı merak etniyor da değildi.
    2 ...
  34. 18.
  35. albirt kapidan seslendi olm siz ölmeyi bayilmak mi zannediyorsunuz lan amprikukular.
    0 ...
  36. 19.
  37. çingene sesin rumanız biz dedi biri.
    1 ...
  38. 20.
  39. "neyse bari şu şoparların fotoğrafını çekeyim." diye içinden geçirdi, kamerasını eline aldı tam çekecekken ortopedik engelli bir vatandaştan enerjik bir ses geldi. "çekme ananı bacını sikeyim çekme!"
    0 ...
  40. 21.
  41. cingenler bu glocklu adamin gotlerini suzgece çevirmek icin gonullu oldugunu hissedince geri vites yaptılar. al ve ka kankasi yoldan gecen bir taksiye atlayip gözden kayboldular.

    maykonun evine geldiklerinde ikisi de yorgunluktan bitap dusmuslerdi. kendilerini attıkları koltuklarda uyuya kaldılar.
    0 ...
  42. 22.
  43. Albırt birden bire düşünceleri uğruna ölmenin aslında fena bir fikir olmadığını, en azından bk yoluna gitmediği şayiasının arkasından geniş kitlelere yayılacağını düşündü ve bir aziz dinginliğine bürünerek gövdesini bilumum delici ve kesici aletin önünde sabitledi. Madem kaçınılmazdı ve ölünecekti bundan ruhsal bir haz almak gayet pragmatik bir düşünceydi.

    Ellerini iki yana açtı ve gür bir seda ile yineledi:

    Olm, siz ölmeyi bayılmak mı zannediyorsunuz?
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük