etraf sessiz kasaba ıssızdı canıtın herşeyin kabus olmadını umdu ama degildi biliyordu, kendi yansımasını görmesi korkunçtu etraftan garip sesler geliyordu kaba kalın bir ses kızgınca bir şeyler söylüyordu.
Bize zenci yerine siyahi deseydiniz hiç birinizi sikmicektik dostum dediler,
beyaz elbiseli kız aslında sadece bir rüyaydı çünkü canıtın bu kadar klişelerden korkcak biri degildi,canıtın tütsü ve mumlarını yakmış müzik dinlerken birden içine bir ürperti geldi gözleri karardı ve kendi yansımasını gördü.
diye ne idüğü belirsiz bi kezban mahkeme salonunu çınlatıyordu. canıtın olan bitene aldırmadan salondan çıktığı gibi evin yolunu tuttu, kafasında bin bir türlü şeytanlık geçerken böyle bi yavşaklığı nasıl yaptığına kendisi de inananamıyordu.
Ak sakallı büyük bir güçle canıtın'ın sırtına sopasıyla vurmaya başladı. O da neydi canıtın hala yaşıyordu. sopa darbesinin etkisiyle canıtın öksürmeye başladı, son sopa darbesinden sonra yüzünü ak sakallıya döndü ve ağzından fırlayan karpuz çekirdeği ak sakallının alnının çatına isabet etti.
mezarın tam ortasında kocaman bir karpuz gördü. koşa koşa gitti karpuza canıtın, karpuzu mezar taşına vurup kırdı. bir ısırık aldı ve öksürmeye başladı, boğazına karpuz çekirdeği kaçmıştı. ölüyordu canıtın, mosmor oldu suratı. Bir şeyler söylemeye çalıştı, ölmeden önceki son sözü ''rö'' idi. Hayat ona çok acımasız davranmıştı.
aslında zencilerin iyi niyetli olduklarını farketti canıtın. Yüzlerinde salih amel nur'u vardı. Oysa gerçek öyle değildi. Bunu çok geç farketti. Zenciler oracıkta sikti canıtını.