bugün

cunku essegin zikinden dolayi...
efendisi kim olduğu bilinmeyen gölge cebinden telefonunu çıkardı, bir numara çevirdi, telefonu kulağına koydu ve "alo fatih" dedi............
'Kanka ayık ol bi arkadaşa bakıp çıkıcam ' dedi. canıtın derin bi nefes alarak ' hiç yadırgamadım yüzünü inan çok tanıdık, gönlüme hoş geldin sevdiğim kusura bakma ortaklık biraz dağınık' dedi. gölge ' ne diyon lan sen değişik' diyip baltayı salladı.
derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştı pencerenin önünde... mutfağa doğru yöneldi, bir bardak soğuk su içti. buzdolabını açıp balla tatlandırılmış bıldırcın, dorne baharatlarıyla pişirilmiş çekirge falan aradı. hiçbirini bulamayınca baharatlı sıcak şarabını alıp yatağa döndü.

odanın kapısına geldiğinde pencerenin kapatılmış olduğunu görüp irkildi ve yatakta onu bekleyen şey...

canıtın'ın çığlıkları, tüm evi sardı...
bi acılı adana çek fatiiiiiiih dedi tayyoş.
kırmızı teletabi Poo, saklandığı yerden çıkarak,
- ! dedi.
poo uludağsözlük'e yazar olmuştu. tanıdım dedi, tanıdım seni.
tiz sesiyle bunları söylerken içinden kapı kırıldı, elinde elektrikli testeresi olan oduncu masaya geçip otururken poo neler olduğunu kavrayamadı. oduncu ahşap sandalyenin eklemlerini inletirken konuşmaya başladı...
Poo ormana doğru koşuyordu ayagı incilmişti artık koşmaya hali kalmadı ki o anda ilerde ışıkları yanan bir dag evi gördü.
Poo dağ evine vardığında bisiklet kullanan bi amca görür ve amca poo'ya "hadi poo teker sürek" der.
Evde kızı bağlar yatağa, verir kutsal suyu, verir kutsalı, verir kutsalı... Bir sağdan verir bir soldan verir...
odaya yaklaşan canıtından başkası değildir. canıtın elindeki orağı havaya kaldırır ve bağırır;
- ibnetorun gücü adınaaa.
yaşlı amca bir anda yok olur. canıtının kafası iyiyce karışmıştır. iyi ama yaşlı adam bir anda nasıl kaybolmuştur?
neyse der canıtın ve kızı bağlı olduğu iplerden kurtarmaya başlar. kız çok korkmuştur. canıtın kızın yüzüne dikkatlice bakarak sorar,
.
Gittin mi büyük gideceksin, Ayrılık bile gurur duyacak seninle dedi janıtın ve kapıyı dışardan kapattı.
Yolda basina geleceklerden habersizdi. Otobus duraginda beklerken telefonunun calmasiyla sessizlik bozuldu...

Gece artik daha karanlikti...
arkadan sinsice yaklaşan ziktirrullah beyaz saçlı adamın sırtına bir şaplak attı ve ??(burdan devam edin romanı piç etmişler)
yerde yatan adamın bakışlarına aldırış etmeden tabancasına iki yeni mermi koydu. zenci ölmüştü. silahşörün gözünden ise kan damlıyordu. sonra dikkatini yerdeki adam çekti.
Durakta görmeyi hiç ummadığı kişi vardı. Walter White!
Walter white görmeyi istememesinin en önemli nedeni onun bir vampir olduğuna inanmasıydı.
durağın olduğu yerdeki üst geçitin çökmesiyle walter white ölmüştü, vampir olmadığını anladığı an walter' ın ölümüne üzüldü.

karmaşık duygular içerisindeydi...
ve belediye işçileri hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etti.
o sırada belediye çalışanı anons yapıyordu. şunları söylüyordu...
Duygularının karmaşıklığı onun üzüntüsünü bir an olsun aklından aldı.Fakat bilmesi gereken birşey vardı walter yeni ölmüştü ve bunu yapanları bulması gerekiyordu.Ama önce halletmesi gereken bir iş vardı oda peşinde ki bu doğaüstü yaratıklar kendisinden ne istiyordu.
Birden telefon çaldı. Arayan walter bishop idi.
walter bishop sandığı kişi walter white'ın ta kendisiydi.

kolları arasında can veren walter' ı karşısında görünce ne yapacağını şaşırdı...
Yapacak tek bişeyi vardı walter a silahı doğrultup kendini güvence altına almak.
silahı walter' a doğrulttuğu an walter " zaten ölü olan bir adamı nasıl öldüreceksin" dedi...