mustafa kemal paşa'Ya ''ulu önder demek şirktir, ulu kelimesi insanlar için kullanılamaz'' diyen alçaklar,
bu despota ''ulu hakan'' demek ikiyüzlülüğünden çekinmiyor,
''cennet mekan'' diyerek sözde en üstün gördükleri tanrı adına karar verebiliyorlar.
“Zaman gelsin de görsün böyle dünyalar kadar zillet
Otuz üç yıl devam etsin, başından gitmesin nekbet”
“Ne ali kavim idik sen geldin sefil ettin.''
Düşürdün milletin en kahraman evladını ye’se
Ne melunsun ki rahmetler okuttun ruh-i iblis’e”
“Gölgesinden korkup bağıran bir ödlek
Otuz üç yıl bizi korkuttu “şeriat” diyerek”
“Ortalık şöyle fena, böyle müzebzeb işler,
Ah o Yıldız’daki baykuş ölüvermezse eğer”
ben demiyorum mehmet âkif diyor.
baskı ile insanları bıktırmış, kahvehanede hakkında eleştiri yapanları hafiyeler ile toplatmış, namık kemalleri zindana tıkmış, ziya paşa gibi bir adamı öldürtmüş, dönemin hürriyet kahramanlarını mahkum etmiş, cumhuriyetimizin kurucu kadrolarına kan kusturmuş sultandır.
öyle bir sansür düşün ki evliya çelebi'yi bile sansürlemekten tut, ''burun'' kelimesi kendi burnunu çağrıştırıyor diye yasaklatmış, coğrafya kitaplarında ''burnu'' yerine ''karanın denize çıkıntısı'' ibaresini kullandırtmış korkudan.
gerici despot, tarih cezasını kesti, halk hareketi ile devrildi.
yaşasın cumhuriyet devrimimiz,
kahrolsun istibdad-
yaşasın hürriyet!
bize dünya lideri olarak tanıtılan bu padişah, ikinci wilhelm'in koluna azametten yoksun şekilde sokulmuş, öyle ki selam vermek için eldiveni çıkartıp uzattığı eli ikinci wilhelm tarafından eldivenle karşılanmış, dönemin hakimiyet simgesi olan asa ile wilhelm abdülhamid'i karşılamış, avrupa'Ya dönüşünde ''abdülhamid ile anlaştık, yeni bir çocuğumuz oldu: adı da osmanlı'' demekten çekinmemiştir!
o ne korkak bir dış politika yürütmüş ki, kendisine selam vermediği gerekçesi ile rus elçisi tarafından tokatlanan onurlu askerin silahı ile elçiyi vurması sonucunda, hem bu askeri, hem de yanında onun vurmasına müdahale etmeyen askeri tepkilere rağmen astırmıştır!