Günlüğünde yazdığı gibi öl(dürül)en, Eisenacher sokak 61 Berlin de Bettina dan ziyade kadın ziyaretçileriyle buluşan Raf ın kurucu üyesi. Otopsisi bir hayli gereksiz ve izinsiz işlemle tartışmalara yol açmıştır.
"Şimdiden cesedimi kaçırıp saklamanızı, avukatlarımı engellemenizi görür gibiyim... Hayır, Ulrike Meinhof'u göremezsiniz. Evet, kendini astı. Hayır, otopsiyi izleyemezsiniz. Hiç kimse izleyemez. Sadece hükümetimizin bilirkişisi, o da zaten kararını verdi. Meinhof kendini astı. Ama boynunda asılma izi yok... Boynunda hiçbir morarma lekesi yok... Buna karşılık tüm vücudu çürük içinde... Öteye gidin, dönün, bakmayın! Fotoğraf çekmek yasaktır, bilirkişi tutanağından bir şey sormak yasaktır. Cesedimi incelemek yasaktır. YASAK. Düşünmek yasak, tahmin etmek, konuşmak, yazmak yasak, hepsi yasak! Evet hepsi yasak! Ama kendi aptallığınıza, her katile özgü bu klasik aptallığınıza gülmemizi asla yasaklayamazsınız."
(Dario Fo, Ben Ulrike, Bağırıyorum)
şair erich fried'e göre rosa luxemburg'tan sonra almanya'nın yetiştirdiği en büyük kadındı. jutta ditfurth'un kaleminden agora kitaplığından çıkan kapsamlı bir biyografisi vardır.
sözde bilim adamlarının nasıl terörist oldu diye beynini inceleyip, testlere tabi tutuğu aktivist. beyninin çıkarıldığı iddiası doğrulanmış, alman hükümeti tarafından kabul edilmiştir. "suçluların Gen Haritası Çıkarsınlar, vatana Zararlıysa Yürümeden Yok Edilsin." diyen ilkokul müdürünün öncülleri, nazilerin ardılları tarafından öldürülmüştür.
meinhof fko kamplarında eğitim görmüştür. hatta filistinli militanlar münih katliamından önce israil hapishanelerinde tutuklu bulunan Ulrike Meinhof ve Andreas Baaderin serbest bırakılmasını talep etmiştir. onu villalardan filistin kamplarına sürükleyen beynindeki hastalık değil, bir şeyleri değiştirebileceğine olan inancıdır.
"Kimse tek bir çığlığımı, iniltimi duymayacak... Bu temiz ulusun mutlu insanlarım huzurlu uykularında rahatsız etmemek için her şey sessizlik içinde gayet tedbirli olacak... Emir verin. Uyuyun, uyuyun Almanyanın ve hatta Avrupanın şaşkın ve semiz halkı, öngörülü halk, sakince uyuyun, ölüler gibi! Çığlığım sizi uyandırmayacak... Mezarlıkta yatanlar da uyanmayacaklar. Öfke ve nefret, büyük geminizin makine dairesinde terden geberenlerde birleşecek biliyorum: Türk, ispanyol, italyan. Yunan, Arap göçmenler ve tüm Avrupanın düzülmüşler!, düzülmemişleri, tüm kadınlar, ezildiğinin aşağılandığının, sömürüldüğünün bilincinde olan tüm kadınlar neden burada olduğumu ve neden bu devletin beni öldürmeye karar verdiğim anlayacaklar..."
Eğer bir kişi bir taş atarsa, bu ceza gerektiren bir eylem olur, eğer binlerce taş atılıyorsa bu politik bir aksiyondur. Bir araba yakılıyorsa suç olur, yüzlerce araba yakıldığında ise politik aksiyon der ulrike meinhof.
Türk, ispanyol, italyan. yunan, arap göçmenler ve tüm avrupa'nın düzülmüşler!, düzülmemişleri, tüm kadınlar, ezildiğinin aşağılandığının, sömürüldüğünün bilincinde olan tüm kadınlar neden burada olduğumu ve neden bu devletin beni öldürmeye karar verdiğim anlayacaklar...!
Cesedim bir dağ gibi ağır... yüzbin ve yüzbin, ve yüzbinlerce kadın kolu bu kocaman dağı kaldırıp omuzlarına alırken sizin yerinizi sarsacak müthiş bir kahkaha atacaklar.
'Bir taş atılırsa, bu cezalandırılması gereken bir davranıştır; bin taş birden atılırsa bu politik bir eylemdir. bir otomobil ateşe verilirse, bu cezalandırılması gereken bir davranıştır; yüzlerce otomobil ateşe verilirse, bu politik bir eylemdir. Protesto, bana neyin yanlış geldiğini söylememdir; direniş ise benim için yanlış olanın tekrar vuku bulmamasını sağlamamdır.''
Ulrike'nin aktivist olmadan önce; beynindeki tümör için ameliyat olması ve sonra aktivist bir yaşama geçmesi. devlet tarafından incelendiğinde ameliyat sonrasında karekterinin değiştiği gibi bir kanıya varmış. hatta öldükten sonra cesedi ablası wienke'ye eksik(beyni ve bazı organları çıkarılmış) olarak gelmiş. burda devletin ne kadar acımasız olduğunu görebiliyoruz.
ulrike meinhof için okuduğum ve önerebileceğim bir kitap: agora yayınlar'ının bastığı alman gazeteci jutta ditfurth'in 6 yıllık yoğun çalışmasıyla oluşan ulrike meinhof adlı kitap.
fakat kitap biyografi olduğundan gerek abes detay içermekte.
Alman radikal sol kanadı militanı ve gazeteci. Oldenburgda doğan Meinhof, Baader-Meinhof Grubu olarak da bilinen Kızıl Ordu Fraksiyonunun kurucularından biriydi. ilk başlarda nükleer karşıtı hareketin bir üyesiydi ve konkret adlı radikal sol gazetenin editörüydü. 1961 yılında bir komünist olan Klaus Rainer Röhl ile evlendi. Bu evlilikten Bettina ve Regine adlı ikizleri oldu. 1968 yılında boşanan Meinhof, Berlindeki daha radikal solcuların arasına karıştı. Sol kanadın kullandığı sıradan mücadele araçlarının etkisizliği nedeniyle hüsrana uğrayan Meinhof, 1970 yılında Andreas Baaderin hapisaneden kaçmasına yardım etti ve daha sonra kimi soygunlarda ve sanayi siteleriyle Amerikan askeri üslerinin bombalanması eylemlerinde rol aldı. Grup Alman basını tarafından hemen Baader-Meinhof Çetesi olarak adlandırıldı. Meinhof şehir gerillası kavramı da dahil olmak üzere grubun ürettiği pek çok broşür ve manifesto kaleme aldı. Bunlar sıradan insanın sömürülmesi ve kapitalist sistemi suçlayan yazılardı.
1972′de Langenhagende yakalandığında ön duruşmalarda 8 yıl cezaya çarptırıldı. Kendisine ömür boyu hapis cezası veren duruşmalar sırasında 9 Mayıs 1976′da JVA Stuttgart-Stammheimdaki hücresinde ölü bulundu.Uluslararası bir araştırma komisyonu incelemeler yaptı. Kendisini astığı iddia edilen havlu ile yapılan denemelerde, bunun bir insanı taşıyamayacağı ve hemen koptuğu belirlendi. Yani Ulrikenin kendini o havluyla asabilmesi mümkün değildi. Doktorların araştırmaları sonucunda Ulrikenin boynunun asılmadan önce kırılmış olduğu ortaya çıktı.
Ulrike'nin aktivist olmadan önce; beynindeki tümör için ameliyat olması ve sonra aktivist bir yaşama geçmesi. devlet tarafından incelendiğinde ameliyat sonrasında karekterinin değiştiği gibi bir kanıya varmış. hatta öldükten sonra cesedi ablası wienke'ye eksik(beyni ve bazı organları çıkarılmış) olarak gelmiş. burda devletin ne kadar acımasız olduğunu görebiliyoruz.
ulrike meinhof için okuduğum ve önerebileceğim bir kitap: agora yayınlar'ının bastığı alman gazeteci jutta ditfurth'in 6 yıllık yoğun çalışmasıyla oluşan ulrike meinhof adlı kitap.
fakat kitap biyografi olduğundan gerek abes detay içermekte.
Tüm dünyada faşistlerin yenildiği düzende faşist kadroların örümcek ağı kurduğu Almanya'da gazete yazarlığı yapan bir sosyalist. Düzeni eleştirisini çok net bir şekilde dile getirdiği yazısı, 1968de başyazar olduğu konkret dergisinde yayınlandı. Almanya 68 öğrenci lideri Rudi Dutschkenin vurulması üzerine yazdığı yazıda artık sokakta gösteriş yapmanın bir anlamı kalmadığını, daha radikal bir tutum içerisinde olunması gerektiğini söyleyerek Rudi'nin ölümünün adaletsizliğine dikkat çekmiştir.
14 Mayıs 1970de, Frankfurtta bir AVMyi yakmaktan ve bugünün parasıyla 3 milyon Euro zarar vermekten tutuklu bulunan Andreas Baaderin hapisten kaçırılmasında rol oynadı. Planda olmayan bir şey daha oldu ve Meinhoff Baader'in peşinden giderek ailesini, kızlarını, rahat içerisinde yaşamını ve mesleki ününü geride bıraktı. Artık O'nun için vakit yazılarında eleştirdiği ve radikal çözüm önerileri getirdiği şeyleri eyleme dökme vaktiydi. Bu yol ayrımı ülkenin "düzeni"ni okuyucularının gözüne seren o editörü bir kamuoyu yoklamasında halkın yüzde 70inin evimde saklarım dediği bir militana dönüştürdü ki o militanı olduğu örgüt hepimizin bildiği gibi (bkz: RAF) örgütüydü.
Bir çok eylem artık ölümle ve patlamayla sonuçlanıyordu ve Ulrike yazılarında yaşanan bu olayların kapital düzenin sadece cebini düşünmesinden ortaya çıktığını mutlaka vurguluyordu. Halk arasında Baader-Meinhof Çetesi olarak tanınan örgüt Amerika'nın Vietnam işgalini bitirmesini, Alman faşist kafanın artık bitmesi için sayısız eylem yaptı hatta Ulrike'nin entelektüellere de ayrıca bir gıcığı vardı. Faşist kafa kadar O'nu en çok rahatsız eden bu tiplerdi. Vietnam savaşı sırasında dünyayı değiştirmek isteyen entelektüellere çattığı yazısında şöyle diyordu ki bence "epic" bir söylemdir; "Son kertede gördük ki, dünya değiştirilmiyor. Aksine yıkılıyor. Boşuna düzeni kurtarmaya çalışmayın, biz nasıl olsa yıkacağız. Eylemleri devam ederken şahsen çok ilginç bir şekilde halk içinde "ötekileştirilmek" yerine sempati kazanmaya başladılar. Bu genelde örgütler için pek alışılagelmiş bir durum değildir çünkü. Düzeni yıkacağız diyordu ama o faşist Almanya'nın son can çırpınışları var gücüyle Ulrike'nin peşine düştü. Nitekim 1972 yılında Ulrike Meinhof çok sayıda banka soygunundan, 5 bombalı saldırıda 4 kişiyi öldürmekten aranıyordu ve de yakalandı. Yakalanıp hapse girdiğinde geride bıraktığı ikiz kızları ziyarete geldiğinde "Üzgün müsün?" sorularına "Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim" diyerek o hepimizin aklına kazınan efsanevi sözü söylemişti.
Faşist hükümet bütün kaynaklarını kullanarak Andreas Baader - Gudrun Ensslin - Ulrike Meinhof yani R.A.F kurucularını yakalamıştı. Meinhof 9 Mayıs 1976da özel korunaklı hapishane hücresinde ölü bulunduğunda birkaç kez ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanıyordu. Daha sonra dava arkadaşları da hücrelerinde ölü bulundu. Ölümüne intihar yalanı günümüzde de devam etse de Almanya Gazeteciler Birliği eski başkanı ve sol- yeşil politikacı Jutta Ditfurthun 6 yıllık çalışmasının ardından 2007de yayınladığı Meinhof biyografisinde otopsinin düzgün yapılmadığını ortaya koyuyor. Yani öldürüldü arkadaşım anlayın artık.